Saf aşkın peşindeki düşçü: Sedat Sezgin ve Feyruşe romanı | Hüseyin Çiftçi

Mayıs 6, 2020

Saf aşkın peşindeki düşçü: Sedat Sezgin ve Feyruşe romanı | Hüseyin Çiftçi

Aşk üstüne sayısız hikâye, şiir anlatılıp yazılmış ve sayısız şarkı bestelenip avazı çıktığı kadar âşıkları bağırtmıştır ve insan denilen mahlûkat var olduğu sürece bu akışkan duygunun peşinden gönüllü koşacak birileri daima bu boşluğu doldurmak için yarışacaktır. Aşksız bir hayat düşünemem sözü çoğu defa hepimizin dilinde pelesenk olmuştur zaten. Muhtemelen hepimiz daha ergenliğin ilk yıllarında aşkın o tuhaf ve büyülü dünyasına kendimizi kaptırmışızdır. Kimimiz aşklarında hayal kırıklığı yaşamış kimimiz dünyanın yaşayan en mutlu insanı olmuştur bu vesileyle.
Kanımca gözden kaçmış, edebiyatseverlerin sevebileceği ve iyi okurların zevkle okuyacağı bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Bu kitap Sedat Sezgin’in Feyruşe adlı romanı, ilk basımı 2017 yapılmış, ben de tamamen tesadüfen geçen hafta okudum ve bu vesileyle az da olsa kısa bir yazıyla fikrimi yazmak istedim.
Roman teknik olarak iki ana hikâye üzerinden akar. Birincisi: Feyruşe bir gün bir düş görür, düşündeki kıza yıldırım hızıyla âşık olur. Ancak peri masallarında olabilecek bir hikâyeyle bu kızın peşine düşer ve macera böylece başlar. İkincisi: Çocukluğunu sorunlu evlilikleri olan ebeveynlerin bulunduğu ortamda geçiren Feyruşe doğal olarak sorunlu biri olarak çocukluğunu ve ergenliğini geçirir, biz okurların da zaten tanık olduğu şey bu.
Feyruşe henüz küçük bir çocukken halasından dinlemiş olduğu adaşının yani Feyruşe’nin aşkı masalının etkisiyle kendine başka bir dünya kurar ve tabi doğal olarak saflığı ve paklığı simgeleyen masaldakinin tersine yaşadığı çağın gerisine düşerek gerçeklikten kopar ve zamanımızdaki Feyruşe’nin trajik hikâyesi böylece başlar.
Fakat yine de Sezgin, burada sanki bize Feyruşe’nin hikâyesini değil de ebeveynleri vesilesiyle geçimsiz ilişkileri ve sorunlu evliliklerin çıkmazlarını anlatmaya çalışır.

Sedet Sezgin
Sedat Sezgin

Feyruşe, masalın etkisiyle saf aşkın peşinden gitmeyi düşlerken gerçek hayatın acımasız yönüyle karşılaşır. Gerçek hayat hiç de masalda dinlediği gibi değildir. Masaldaki Feyruşe bir kahraman gibi parmakla gösterilip omuzlarda taşınırken gerçek hayatta neredeyse tam da bunun zıddıyla yüz yüze gelir.
Yani demek istediğim burada, modern zamanda, ne kadar çabalasa da bir türlü doğru ilişkiler kuramaz, tabiri caizse Feyruşe hangi kapıyı tıklasa kapı sertçe suratına çarpılır.
Şunu da unutmamak gerekir roman Feyruşe’nin anne ve babasının sorunlu evliliklerine odaklanarak evlilik ve zorunlu sevgi gibi kavramlar üstünde bir kez daha düşünmemizi amaçlar gibi görünse de çağımızın cinsellikle içlidışlı olan ilişkilerinin aslında ne kadarının aşk olabileceği sorusunu da sorar, bu da önemlidir tabi. Neticede yazar, roman boyunca ders vermekten uzak daha çok akıllarda sorular bırakarak hikâyesini kurar, bunu da unutmamak gerekir.
Feyruşe kurgusu bakımından da farklı ve yenilikçi bir roman, belki sayfa sayısı bakımından az ama mizah yönünden zengin bir kitap, okuru bazı yerlerde kahkahaya soktuğunu söyleyebilirim.
Son söz: Feyruşe belki bir aşk romanı değil, belki de daha çok bir aşksızlık ya da saf aşkın peşindeki düşçünün hayal kırıklığının romanı.

edebiyathaber.net (6 Mayıs 2020)

Yorum yapın