Rimski-Korsakov: “St. Petersburg’un ve milliyetçi, nesnel müziğin temsilcisi” | Hasan Saraç

Mart 26, 2013

Rimski-Korsakov: “St. Petersburg’un ve milliyetçi, nesnel müziğin temsilcisi” | Hasan Saraç

“Ulvi, coşkulu kahkahanın soylu, lirik heyecanlarla aynı seviyede tutulmaya değer olduğunu ve onunla bir panayırdaki palyaçonun soytarılıkları arasında sonsuz derecede büyük bir fark olduğunu kamuoyu teslim etmez.”

Rusya steplerinde kara kış hükmünü sürerken, Saint Petersburg şehrinin doğusundaki Tikhvin kentinde 18 Mart 1844 günü bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Orduda ve deniz kuvvetlerinde nesillerce hizmet vermiş soylu bir aileden gelen altmış yaşındaki bölge valisi Andrey Rimski-Korsakov ve kırk dört yaşındaki müzisyen eşi Sofya, oğullarına Nikolay Andreviç adını koyarlar. Niko küçük yaşlarda annesinden piyano çalmayı öğrenir. Müziğe, edebiyata düşkün olmasına rağmen, kendisinden yirmi iki yaş büyük deniz subayı ağabeyinin etkisiyle çocuk yaşta Saint Petersburg Deniz Akademisi’nde eğitime başlar. Altı yılda öğrenimini tamamlar ve üç yıl boyunca subay olarak açık denizlerde dünyayı dolaşır.

Eğitim yıllarında bir yandan da piyano dersleri alan genç Niko, öncelikle Schuman ve Mendelssohn’un bestelerinden etkilenmiştir. Henüz on yedi yaşında bir akademi öğrencisiyken tanıştığı ve kompozisyon dersleri aldığı Mily Balakirev, Niko’nun elinden tutacak ve ona ünlü bir bestekâr olmasının yolunu açacaktır.

“Eğer yüzün yamuksa aynayı suçlamanın yararı yoktur.”

Yirmi iki yaşında üç yıllık deniz seferinden dönen Rimski-Korsakov, bir yandan Saint Petersburg şehrinde askeri görevlerini sürdürürken bir yandan da beste yapmaya ve kendini geliştirmeye devam eder. Henüz yirmi yedi yaşındayken Konservatuar’a hoca olur. Bir süre sonra da Rus donanmasının bandolarını denetlemeye başlar. Bu sayede aylık kazancını arttıran genç müzisyen, artık tüm enerjisini müziğe vakfetmiştir. Rus yazarlarının Turgenyev’le başlayıp Tolstoy ile zirveye ulaşan ve Dostoyevski ile gücünü pekiştiren atılımını, benzer bir ivmeyle izlemeye hazırlanan Rus bestekârları da doğum sancıları çekmektedir. Barok çağda Bach, Handel, Telemann ile başlayan ve Klasik çağda Mozart, Beethoven ve Haydn ile devam eden Avusturya–Alman hâkimiyetine Rusya’nın ilk başkaldırısı Saint Petersburg’dan gelir.

Mily Balakirev liderliğinde bir araya gelen Cesar Cui, Modest Mussorgski, Rimski-Korsakov ve Aleksandr Borodin, sonraki yıllarda ünlü Rus Beşlisi olarak anılacaktır. İlk başlarda çoğu amatör olan bu gençlerden Borodin bir kimyager, Mussorgski, Cesar Cui ve Rimski Korsakov ise deniz subayıdır. Bir süre sonra hepsi diğer işlerini bir yana bırakıp tam zamanlı müzisyen olmayı seçerler. Rus halk müziğinin ezgilerini Klasik müziğe uyarlayarak ortak eserler vermeye başlayan bu ekip, onları izleyen Çaykosvki, Rahmaninov, Prokofiev gibi müzisyenlerin de katkısıyla klasik müzik dünyasında yepyeni bir çığır açacaklardır.

İspanyol müziğinden esinlenerek bestelediği İspanyol Kapriçyosu, Rismki-Korsakov’un ilk önemli eseridir (1877). Hemen ardından bir peri masalını andıran Şehrazat adlı senfonik eser gelir. Binbir Gece masallarından esinlenip, açık denizlerde belleğine nakşettiği egzotik tabloları notalara uyarlayan ünlü besteci, dört bölümden oluşan bu görkemli eseriyle unutulmazlar arasına girmiştir.

İlk beste yapmaya başladığı yıllarda kendisine mentorluk yapan, ilk bestelerinin orkestrasyonuna destek olan Balakirev’in önerileri doğrultusunda Rus folkloru üzerinde de çalışan Rimski-Korsakov, Rus Paskalya Festivali Uvertürü ile yerel halkın da hayranlığını kazanmıştır.

Yirmi altı yaşına geldiğinde, müzik dünyasında yerini sağlamlaştırıp mali açıdan da rahatladığı dönemde, müzik çevrelerinden tanıdığı esmer güzeli bir kadına âşık olan romantik müzisyen, 1872 yılında Nadezhda Purgold ile evlenir. Bu evlilikten doğan yedi çocuktan biri, Andrey, babasının izinden gidip bir müzisyen olmuş, karısı Nadezhda ise kendi kompozisyon kariyerinden vazgeçip kocasının eserlerine önemli katkılarda bulunmuştur.

Rimski-Korsakov’un Puşkin’in bir şiirinden esinlenerek sahneye uyarladığı The Tale of Tsar Saltan adlı operasının içinde yer alan The Flight of the Bumblebee – Yabanarısının Uçuşu adlı iki dakikalık bölüm, piyano, akordiyon, keman, viyola hatta elektrogitar kullanılarak icra edilmiş, Rus bestecinin akıllarda kalan en meşhur melodilerinden biri olmuştur.

“Moskova’nın ve kozmopolit, sübjektif müziğin temsilcisi Çaykovski” ile ilk kez 1887 yılında Saint Petersburg’da tanışan Rimski Korsakov, aralarındaki rekabete rağmen ilişkilerini sürdürmüş, iki yıl sonra da Wagner’le tanışıp onun eserlerinden ve orkestra şefliğinden etkilenmiştir.

 

Birçok müziksever daha çok Rimski-Korsakov’un parlak orkestrasyonuyla hayat bulan konser müziğine aşinadır, oysa büyük besteci yukarıda adı geçen The Tale of Tsar Saltan dışında yaklaşık bir düzine daha opera bestelemiştir. Çoğu Rus folkloru ve efsanelerinden alınma fantastik hikâyelere dayanan gösterişli karışımlardan ibaret olsa da, ilk operası olan The Maid of Pskov bambaşka bir eser olarak öne çıkar.

Deneyimlerini gelecek kuşaklara aktarmaya da özen gösteren Rimski-Korsakov ölümünün yüzüncü yılında anılırken, The Guardian yazarlarından Tom Service, O’nun Batılı dinleyicilere “Doğu’dan bir tat getirmiş ve bütün bir besteci ve sanatçı nesline ilham vermiş” olmasını vurgulamıştır. Rimski-Korsakov, Igor Stravinski’nin müzisyen olmasında ve güçlü kompozisyonlarında ömür boyu süren bir etki yapmıştır. Benzer şekilde, Claude Debussy ve Maurice Ravel’e de ilham veren Rus sanatçı, 1907 yılında uzun zamandır ciğerlerini hırpalayan hastalığa yenik düşüp müziğe ve eserlerini asırlarca dinleyecek olan dünyaya veda etmiştir.

Hasan Saraç – edebiyathaber.net (26 Mart 2013)

Tüm yazıları>>>

Yorum yapın