Pasternak: Bir çağrı gibi hayatımızda | Feridun Andaç

Mayıs 16, 2017

Pasternak: Bir çağrı gibi hayatımızda | Feridun Andaç

feridun-andacŞiir Pasternak’ın yazısının anayurdudur. Ününü de buna borçludur. Sonra Shakespeare çevirileri gelir.

Onu roman yazmaya iten bir bakıma da koşulların gücüdür. Bir anlamda  o “çağının ruhunu ve insanlarını yakaladığını” söyler.

Pasternak’ın romana bakışı şöyledir:

“…romanda sanki gerçekliğin ta kendisi seçme özgürlüğüne sahipmiş ve içinden sayısız değişik biçim ve çeşitleme çıkıyormuş gibi, eksiksiz bir hakikatler ve varlıklar ve oluşlar dizisini tıpkı hareket eden bir bütünlük, tıpkı ilerleyen, insanın önünden geçen ve hızla akan bir ilham şeklinde tasvir etmeye yönelik bir çaba mevcut.” (Jivago Vakası)

Şiirde var olan bir hayatın içinden çıkıp gelse de, düzyazıdadır bakışı/aklı:

“Gerçek düzyazıdan başka nedir ki bu? Simyanın sınırında gezinen nasıl da büyülü bir sanat.”

Onun kırgın bir yürekle yazmasının ardında ülkesinin sürüklendiği gerçek vardır. Bunun da en iyi romanla anlatılabileceğini düşünür.

İçsel değişim

Tüm bu yaşananlar onda içsel değişim yaşatır. Yakın arkadaşları bir bir “büyük temizlik”in kurbanı olmuşlardır.

Bunlarla gelen çöküntü/öfke romana yansır. Pasternak bu anlatısını “epik” olarak nitelendirir. Öyle ki; Olga Freidenberg’e yazdığı mektupta şunları söyleyecektir:

“Öteki benim diyebileceğim, bendeki birtakım ruhsal özelliklerin  ve sinirsel yapımdan bir parçanın neredeyse fiziksel bir somutlukla içine zerk edildiği bu roman yaşamaya ve büyümeye devam etmediği takdirde ben daha fazla yaşayamam.”

Yaşadığı bıçak sırtında bir hayattır. Bir yanda döneminin kaotik seyri, ötede de  özel yaşamındaki açmazlar…

Roman, bir bakıma da onun duygu ve düşüncelerinin yansımaları olarak çıkar karşımıza. Ki, şunu diyecektir bu anlamda: “Benim açımdan kesinlikle hayat memat meselesi haline gelmiştir.”

Olga’nın hayatına girmesiyle Pasternak’ın hem yaşamının hem de yazdığı romanın seyri değişmiştir. Doktor Jivago’nun Lara kahramanı ortaya çıkmıştır böylece.

Yaşama/yazma iksiri: Aşk

ivc3adnskaya“Bu beklenmedik aşk ilişkisi zamanı durduran bir iksir yerine geçmişti.”

Pasternak’ın kadınlarla ilişkisindeki inişli-çıkışlı hayatı Olga İvinskaya’nın ortaya çıkmasıyla başka bir seyir izler.

Dillerdedir artık. Bu da hayatının girdabını oluşturur. Sürüklendiği keder bütünüyle romanın dokusuna yansır.

İşte onun yaşamının bu kırılma noktalarına dönerek romanı okuduğunuzda, hem çağının ruhunu hem de bir yaratıcı olarak Pasternak’ın dünyasının biçimlendiği gerçeklikleri gözlemeniz mümkün.

Pasternak’ı okurken şiirlerle yüklü bir hayata doğru yürüdüğünüzü hissedersiniz. Ama ötede de Devrim çağının ateşi, sürüklenilen savaş ortamı ve Stalin döneminin dehşeti çıkar karşınıza. İşte Doktor Jivago bu zamanın tanıklığını içeren bir romandır. Bir o kadar da dönem aydın/yazarının muhalif bakışını yansıtır.

Pasternak’ın şiirlerini okurken Türkçedeki sözcüklerin tınısı kendi sesine ne kadar yakın, diye bir soru gelirse aklınıza, mutlaka Doktor Jivago romanının atmosferine dönmenizi salık vermem gerekir.

Jivago Vakası’nı okurken, şairinin yoluna çıkan engelleri iç burkuntusuyla karşıladığımı söylemeliyim. Hele hele onun şiirindeki hayat, üstüne üstlük ona bu romanı yazdıran duyguya/düşünceye yakın dururken o buruklukları yaşamamak ne mümkün.

Dönüp “Kızkardeşim Hayat”tan şu dizelerini seslice okuyorum:

“Kızkardeşim hayat bugün de su taşkınlarında

Bahar yağmuruyla her şeye çarptı yaraladı,

Ama insanlar madalyonlar içinde soylu homurdanışlarla

Ve incelikle ısırıyorlar yılanlar gibi yulaf aralarında.”

Onun şiirindeki imge yoğunluğunu bir yanıyla içteki sesine, ötede ise zamanının ruhunun onun üzerindeki etkilerine vermek gerektiğini düşünüyorum.

Özellikle 1922-1947 onun yaşamının karabasan zamanlarını içerir.

Şairliğinin önü kesilmek, hayatı karartılmak istense de; o, romandaki hayatını sürdürmek derdindedir. Öyle ki; düzyazıyı yaratıcığın başat öğesi olarak görür.

Eğer Pasternak’ı buradan okumaya başlarsak; hem roman hem de kısa anlatılarının bir çağrı gibi nasıl gelip hayatımıza yansıdığını da gözleriz.

Feridun Andaç  – edebiyathaber.net (16 Mayıs 2017)

Yorum yapın