Öykü: Dilber’in aşkı | Demet Danki Erken

Haziran 18, 2019

Öykü: Dilber’in aşkı | Demet Danki Erken

Camdan dışarı baktı.  Ağaran günün nazlı ışığı binaların, arabaların üstüne yansıyordu. Gözlerini kapamak üzereyken seslendi.

“Radyoyu açsana.”

Arabanın içine yayılan müzik Dilber’in gözlerini belertti. Eski bir şarkı, çocukluğundan. Annesinin sesiyle şarkıcının sesi birbirine karıştı. Camı aralayıp serin havayı soludu. Dikiz aynasından bakan İbrahim atıldı.

“Ne oldu abla? Üzdüyse başka kanalı açayım.”

“Yok, kalsın.”

Gözlerinden yanaklarına doğru akan bulutsu gözyaşı,  çenesinin yamacına yerleşiyordu.

“Abla, sen kötü oldun. Hiç yoktan.”

“Boş ver be İbo! Bırak ağlayalım. Kafa bir dünya zaten.”

Annesi banyoda sırtını keseliyor. Sanki babasının derisini yoluyor. Bürümcük bez, sırtında aşağı yukarı,hınçla yol alıyor.  Ağlamaya başlayınca duraklıyor annesi. Keseyi yana koyup saçını okşuyor. Eli yumuşacık. İşte o zaman, başlıyor bu şarkıyı söylemeye. Biliyor,yavrusu sakinleyecek.

“Canım yavrum, zeytin gözlüm.”

İbrahim peçete uzattı.

“Al abla. Bunca senedir seni ağlarken hiç görmemiştim. ”

Arabadan inerken peluş ceketini giydi.Zincirli çantasını omzuna asıp İbrahim’e yaklaştı. Kırçıllı sesini iyice kıstı.

“Sakın Mamo’ya ağladığımı söyleme.”

“Yok. Hiç söyler miyim ablam?”

Ayakkabılarını çıkarıp girdi yuvasına. Kanepeye oturmadan önce şofbeni açtı. Pencereden süzülen yavruağzı ışığa baktı bir süre. Dirseklerini dizlerinin üstüne koydu. Başı ellerinin arasında, gecenin bütün nefesini boşalttı.

“Of anam, of.”

Yüzünü duruladı.  Rengârenk suyun lavabodan deliğe doğru süzülüşünü izledi. Göz kırptı, aynadan ona bakan diğer Dilber’e. Fileli çorabını eliyle yıkayıp duş kabinin üstüne astı. Çoraptan damlamaya başlayan gri sulara doğru atıldı, sonra geri çekilip eliyle havayı yaladı.

“Boş ver!”

Spreyden sertleşmiş saçlarını şampuanladı. Kokular çıkmalı, hepsi.Keseyi aldı. Hızlı hızlı törpüledi, okşamaları, öpmeleri…

Annesinin makyaj yaptığı özel bir gün. Hemen arkasında durup onu izliyor. Gözüne kalem çekerken dudaklarının büzülmesine bayılıyor. Allığı havalı havalı yanağında dolaştırması çocuk kalbini ferahlatıyor. Annesi gibi güzel bir kadın olacak.

Kahvaltıyı tepsiye dizdi. Buzdolabının yanındaki tezgâhta bulunan şişelerden bir avuç potpuri hazırladı. Bayram şekerleri gibi renk renk.

Odaya girince yüzünü ekşitti.Tepsiyi yatağa koyup pencereyi açtı.  Serin sokak havasını ciğerlerine doldurdu. Güneş içeri girmeye çoktan hazırdı. Sesi dalgalandı.

“Hadi kalk.”

Mamo uyandı; yüzündeki yara benekleri, sakalının güçsüz kıllarıyla beraber.

“Bıraksana, kendim içerim.”

“Olmaz.”

Bardakta bekleyen suyu içirdi ona. Tepsiden bir çimdik ekmek kopardı. Yumurtaya banıp ağzına yaklaştırdı.

“İstemiyorum. Ne öyle,çocuk gibi.”

“Yiyeceksin, biliyorsun.”

Sözcükler Mamo’nun ağzından zorlu bir doğumun parçaları gibi çıkıyordu. Yumurtanın  çeyreği  yendi. Çay, kurumuş dudaklardan içeri süzüldü. Haplar,tek tek yerleştirilip içirildi.

Dilber yanına uzandı.

“Dilber’im, hadi sen de ye.”

“Yerim , daha acıkmadım.”

“Gece nasıldı?”

“Oo şenlik.”

“Kaç kişi?”

“Altı. Az kaldı. Getirteceğiz o ilacı.”

Mamo, yüzünü pencereye döndü.Dilber hemen üzerine eğildi. Eli adamının göğsündeydi.

“Bana bak koçum.  İyileşeceksin. “

Mamo’nun gözleri ılıdı. Boğazını temizledi.

“Onu bırak da, şu bebek işini düşündün mü?”

Dilber’in yüzü asıldı.

“Kızla konuştum, kabul etti.”

“Her şeyi konuştun mu? HİV falan. “

“Her şeyi. Tek istediği hamile kaldıktan sonra, bebek doğana kadar burada, bizimle  yaşamak. Sonra gidecek.”

Mamo’nun az önceki hasta hâlinden eser kalmamıştı.

“Dilber’im düşünsene, bir bebek… Bizim bebeğimiz. Nasıl da iyi gelecek bize.”

Annesi bir gün onu karşısına alıyor.

“Yeter artık! Giysilerimi giyip süslenmeyi bırak.”

“Ama anne, ben kız gibi hissediyorum.”

“Değilsin ama!”

Gözünde şeytani bir ışık beliriyor kadının. Pijamasına doğru atılıyor.

“Aç bakayım oranı.”

Ergenliğin utancıyla kıpkırmızı.

“O yokmuş gibi davranamazsın Haşmet! Bak, orada duruyor işte.”

Üşüdü Dilber. Kalkıp pencereyi kapadı. Mamo derin bir nefes aldı.

“Biliyorum zor olacak Dilber’im. Belki de ilk defa bir kadınla… Üstesinden geleceksin.”

Sevdiğinin yanına oturdu, elini tuttu Dilber.  Soluk avuç içlerini okşadı.

“Bu bebeği çok istiyorsun, değil mi?”

“Çok.”

Yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Beneklerini, sakalının kıllarını tek tek öptü.Yumuşacıktı. Haşmet’in sesiyle fısıldadı.

“Seni çok seviyorum.”

Tepeye doğru yükselen güneş yüzlerini aydınlatıyordu.

Demet Danki Erken kimdir?

1977 doğumlu. Psikiyatrist ve psikoterapist. Bodrum’da yaşıyor. Öyküleri Varlık’ta, Notos’ta, Deliler Teknesi’nde, Oggito’da  yer aldı. İlk öykü kitabı “Pardon, Çıkaramadım” Ocak 2019’da yayımlandı.

Yorum yapın