Okul yollarında… Elde kitaplarla… | Mehmet Özçataloğlu

Ekim 2, 2017

Okul yollarında… Elde kitaplarla… | Mehmet Özçataloğlu

Ziller çaldı, okullar açıldı. Öğrenciler uzun bir tatilin ardından sıralarına döndüler. Kimi mutlu, kimi umutlu, kimi de alabildiğine mutsuzdu. Mutsuz olanlar toparlandı artık. Geride kalan iki hafta onları da gerekli şekilde güdülemiştir sanırım. Okullar açıldı ama her şey de güllük gülistanlık değil hani. Kafalar çok karışık. Öncelikle sınav sistemindeki değişiklik bu yıl sınava girecek milyonlarca öğrenciyi ve ailesini tedirgin etmiş durumda. Bekleyiş sürüyor. Yeni sistem nasıl olacak hep birlikte göreceğiz ama inandığım bir gerçek var ki düzenli çalışan öğrencinin hiçbir zaman kaybetmeyeceği. Belki biraz daha fazla yorulabilirler ama hedeflerine de muhakkak ulaşacaklardır. O yüzden sınav sisteminin nasıl olacağına takılmadan tüm konsantrasyonlarıyla çalışmaya devam. Önemli olan hedefe giden yolun nasıl olduğu değil ne kadar emek verildiğidir ya da emek verilmesi gerektiğidir.

Tabi eğitim sadece ders çalışmak, test çözmek değildir. Akademik başarıyı artırmak için mutlaka kitap okumak da gereklidir. Yaz tatilinde çocukların daha çok okuyacaklarını düşünsek de eldeki boş zaman açısından, onlar bilgisayara meyillidirler her zaman. Olsun. Şimdi bilgisayarlar kalktı, ihmal edilen kitaplara dönme zamanı. Anne babalar ısrarla çocukların edebiyat yapıtlarını okumalarını isterler. Çizgi romanlara, mizah yüklü kitaplara ya da günlük türünde yazılmış ve benzeri kitaplara mesafeli dururlar. Oysaki önemli olan okumaktır. Hele ki çocukların okuması çok önemlidir. Çizgi roman, mizah, günlük vs. bırakın okusunlar. Bugün okudukları bu kitaplar, ilerleyen yıllardaki okumalarının temelini oluşturacaktır. Bugün keyifle okudukları kitaplar okuma sevgisini kazandıracak ve yıllar yılı bu sevgiden vazgeçmemelerine yol açacaktır. Yeter ki okusunlar.

Hal böyleyken de Hep Kitap etiketiyle yayımlanan iki kitaptan söz edeyim hemen. Isla Fisher’ın yazdığı Eglantine Ceulemans’ın resimlediği iki kitap. “Marge İş Başında” ve “Marge ve Korsan Bebek.” Hikâyeyi bize anlatan Jemima. Yani Button ailesinin kızı. Bir de küçük erkek kardeşi var. Adı Jake. Marge da bu sevimli çocuklarla ilgilenen çılgın bakıcıları. Her iki kitap da üç farklı serüvenden oluşuyor. “Marge Bakıcılık Yapıyor”, “Marge Doğum Günü Partisinde”, “Koca Marge Okulda”, “Korsan Bakıcı Marge”, “Marge ve Çalınan Hazine”, “Marge ve Çılgın Düğün” de serüven başlıkları. Özellikle buraya yazıyorum ki ne denli eğlenceli serüvenlerin çocukları beklediği anlaşılabilsin. Button ailesi çekirdek yapısıyla sıradan bir ailedir aslında. Anne-baba, iki çocuk. Bizim yaşadıklarımızdan farklı olarak ne yaşayabilirler ki kendi içlerinde. Bir de üstüne Marge geliyor çocukların başına. Başta sıkıcı, yaşlı ve ufak tefek görünüşüyle çocukları kaygılandırsa da anne ve babaları evden gidince Marge’ın gerçek kimliği ile karşılaşıyoruz. Şapkasının altından çıkardığı rengarenk saçları onunla ilgili ilk izlenimleri yerle bir ediyor. Çocuklarla birlikte çikolata çorbası içen, banyoyu alt üst eden de yine Marge. Ama ne denli çılgın görünse de fizik kuralları işliyor yine. Çocuklar Marge’ın kendilerine bakması için onun arkasını toplamaları gerektiğini, arada bir şekerleme yapmasına izin vermeleri gerektiğinin farkındalar. Jemima, Jake ve Marge çılgın bir üçlü oluşturuyorlar. Onlarla birlikteyken çocuklar da sıkılmayacak, okurken keyifli zaman geçireceklerdir.

Efsaneler Kenti İstanbul

Sadece eğlenmesinler yeni bilgiler de kazansınlar, diyenler için yine Hep Kitap etiketiyle yayımlanan bir kitap daha var bugünlerde. “Efsaneler Kenti İstanbul.” Refik Durbaş’ın yazdığı Burcu Yılmaz’ın resimlediği kitap neredeyse İstanbul’un oluşumunu anlatıyor bize. Akla gelemeyecek kıyının köşenin bile konu edildiği kitapta Refik Durbaş, kendine has anlatımıyla İstanbul’un kuruluşundan başlayarak şehirle ilgili kehanetlerden tılsımlı anıtlara kadar her şeyi anlatıyor. Klasik bir şehir rehberinin çok ötesinde, sadece başlıca yerleri konu edinmeyen, su kaynaklarını, çarşılarını, eski bayram yerlerini ve hatta yalılarını da kapsayarak kentin hemen her noktasını anlatan bir kitap. İstanbul’u anlatmak istesek ansiklopedi ciltlerine sığdıramayız fakat Refik Durbaş ustalığı, ortalama bir hacme sahip bir kitapla çocuklara anlatıyor. Tarih sever çocuklar bu kitabı ellerinden düşüremezler. Tarihle ilgilenmeyenler ise bu kitapla tarihe ilgi duyabilirler.

Okul koridorlarına hızlı bir giriş yapan çocuklar, yine ani bir değişimle tablet ve bilgisayarlarından da uzak kaldılar. O zaman ders dışı zamanlarını keyifli geçirmelerini sağlamak için bu türden kitaplarla tanışmalarının yolunu açalım.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (2 Ekim 2017)

Yorum yapın