Nobel Edebiyat Ödülleri ve Avrupa’nın karın ağrısı | Adnan Özer

Ekim 16, 2019

Nobel Edebiyat Ödülleri ve Avrupa’nın karın ağrısı | Adnan Özer

Nobel Edebiyat Ödülleri verildiğine göre bir değerlendirmesini yapalım. Politik bir değerlendirme olacaktır bu -kavramdan sakınarak da olsa. Ödüle değer görülen isimler göz önüne alındığında, ister istemez politik alana çekiliyoruz. Olga Tokarczuk ve Peter Handke Avrupa merkeziyetçilik (eurocentrism) düşüncesi ve kültürünün bağrından iki kalem. Böyle olunca da bu yılki değerlendirmede ödülün jeopolitik alanında merkeze güçlü bir vurgu yapılmış olunuyor.

Nobel Edebiyat Ödülü’nün jeopolitiği

İsveç Akademisi ödül tarihinde pergelin sabit ucunu Avrupa merkeziyetçiğiline koyarak, jeopolitik alan oluşturdu. Birinci halkada Amerika’dan bir yazar, Balkanlardan bir yazar, Rus edebiyatından bir yazar, Uzak-Doğu’dan bir yazar gibi. 1980 sonrası ikinci halkada da Afrika ağır basıyor: Wole Soyinka, Nadine Gordimer, J. M. Coetzee. Daha önce bu ödüle değer görülen Madagaskarlı Claude Simon da dahil olmak üzere bu yazarlar Avrupa dillerinde yazıyorlardı. Soyinka dışında hepsi beyazdı.

Ödülün jeopolitiğine baktığımızda -önümüzde böyle bir harita var- Avrupa merkeziyetçiliğini müşahede ediyoruz.

Merkeze dönüş: Risk ve dengeleme

Bu yıl merkeze neden böyle bir güçlü vurgu yapıldı, bu dönüş neden?

Geçen yılki skandalla -jüriden birinin cinsel taciz olayının ortaya çıkması- ödülün verilmeyişi ve Avrupa’daki içe kapanma ile ödülün jeopolitiğinde yeni bir atak, bir genişleme olacağı düşünülüyordu. Nijeryalı Ngugi Wa Thiango, Afrika’nın yerli dillerinden birinde -Bantu dil ailesinden Kikuyu (Gikuyu da denir) ile- modern roman yazmasıyla da akla gelen isimlerin başındaydı. Lakin hem geçen yılın ödülü hem de bu yılki Avrupa’nın merkezine sunuldu. İsveç Akademisi, öteden beri eleştirildiği üzere Avrupa merkeziyetçiliği görünümünden kaçınmadı. Avusturyalı Peter Handke’nin Bosna Savaşı esnasında, sonradan savaş suçlusu olarak yargılanacak Sırp lider Slobodan Miloseviç’i destekleyen bir kitap yazmış olması da bir riskti ama bu risk göz alındı. Polonyalı Olga Tokarczuk seçimi ise bir dengeleme olarak görünüyor; ırkçılığa varan muhafazakârlığa karşı çıkmasıyla.

Velhasıl ödül Avrupa’da kaldı, hem de göbeğinde. Avrupa’da ne var? Bir içe dönüş, bir daralma, bir büzüşme –hafif tabirlerle. Belli ki bu süreç devam ediyor.

Adnan Özer – edebiyathaber.net (16 Ekim 2019)

Yorum yapın