Neruda’nın çocukluğu da şiiri gibiydi | Serkan Parlak

Mart 22, 2019

Neruda’nın çocukluğu da şiiri gibiydi | Serkan Parlak

“Ben şiirim, hayalperesti saran. Her daim varım; ruhu yakalar, isteksiz kalemi esir alır ve yazarın biricik yolunda nefesi olurum.”

Hayalperest, Pablo Neruda’nın çocukluğunda geçen olaylardan ilham alınarak yazılmış kurmaca bir öyküdür. Olaylar Amerika kıtasının güney ucunda yer alan Şili’nin Temuco şehrinde geçmektedir. Öykünün başkişisi Neftali Reyes; çabuk hasta olan, çok zayıf, heyecanlandığı zaman kekeleyen ve hayal kurmayı çok seven bir çocuktur. Neftali, okuduğu kitaplardan ilginç bulduğu sözcükleri kâğıtlara yazıp çekmecesinde biriktirir. Koleksiyon yapmayı çok sever. Yolda yürürken ilgisini çeken her şeyi toplar. Rüzgâr, yağmur, kuşlar, böcekler, ağaçlar, orman, okyanus, göl yani doğayla ilgili her şey onu büyüler.

Babası, Jules Verne kitapları okuyup hayaller kurduğu bir gün kahramanımızı zorla evden dışarı çıkarır. Neftali, futbol oynayan çocukların yanına giderken bir fısıltı duyar. Yandaki boş evin bahçesine bakar. Bahçe duvarındaki delikten bir çocuk eli içeri girip çıkar. Öteki seferde çocuğun elinde yıpranmış bir oyuncak koyun vardır. Neftali koyunu alır. Hemen eve gider. Ormanda bulduğu çam kozalağını çocuğa verir. “Neruda bu anıyla ilgili ‘Bu değiş tokuş bende çok önemli bir düşünce uyandırdı: Bütün insanlık bir şekilde bir bütündü. Çitin öbür yanına çam kozalağını bıraktığım o günden beri, hapiste olan, korkan veya yalnız hisseden, hiç tanımadığım birçok insanın kapısına sözcüklerimi bıraktım,’der.”

Yazları tatil için gittikleri okyanus kıyısı kasabasında bir yandan zorla da olsa yüzmeyi öğrenmeye çalışırken, öğleden sonraları kütüphaneye gider. Kitap okumak, vazgeçilmez bir eylemdir onun için. Ancak babasının bilmemesi gerekir. Öykünün temel çatışması Neftali’nin doğası, yetenekleri ve deneyimleriyle, babasının isteklerinin sürekli zıtlaşmasıdır. Babası onun hayaller kurmasını değil, çok ders çalışarak dişçi ya da doktor olmasını; ağabeyinin de, kendisinin de ileride çok para kazanacakları işlerde çalışmalarını istemektedir. Babasının gerçekten acımasız biri mi yoksa geçmişte yaşadıklarının etkisiyle ailesinin geleceğini sürekli kontrol altında tutmak isteyen biri mi olduğunu bir türlü çözememektedir Neftali. Kütüphaneci Augusto ona eski kulübesini verir. O da çocukluğunda benzer şeyler yaşamıştır. Kulübede kitap okuyup çıktığında yakınlardaki göle gider. Göldeki kuğuları her gün evden saklayarak getirdiği yiyeceklerle besler. Ancak birkaç gün sonra kuğular avcılar tarafından vurulur. Yaşatmak için günlerce uğraştıktan sonra eşsiz kalan öteki kuğunun da ölümüyle Neftali yıkılır. Sevdiklerinin ölümleriyle tanışmış olur.

Neftali, tatil dönüşü kız kardeşi Laurita’nın okuldan yakın arkadaşı Blanca’ya âşık olur. Mektuplaşmaya başlarlar. Ancak bir süre sonra Blanca ve ailesi babasının işi nedeniyle şehirden taşınmak zorunda kalır. Neftali, ayrılığı ve özlemi yaşar. Kompozisyon ve şiir yazma yeteneği çok güçlüdür. Birkaç yıl içinde üvey annesinin kardeşi Orlando Dayı’nın gazetesinde çalışmaya başlar. Yerli halk Mapuçe’lerin yaşam biçimlerini, dillerini, toprak mülkiyetlerini ve özgürlüklerini savunan gazetede bir gece toplantı sonrası yangın çıkar. Politik acımasızlıklarla da karşılaşmış olur böylece. Sonunda yazı ve şiirlerini yazdığı defterleri babası yakar. Ancak o şiir yazmaya devam eder. İleride babasını utandırmamak için ismini değiştirir. Okuduğu bir şiirdeki İtalyanca isimden etkilenerek Pablo Neruda yapar. Ağabeyi Rudolfo’nun ticarette işine yarayacağını söyleyerek babasını ikna etmesi üzerine de Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde okumak için Santiago’ya gider.

“Nihayetinde, şiiri bana yol gösterici oldu. Sorular Kitabı’nı keşfettim. Neruda’nın sorgulayıcı üslubu bulaşıcıydı ve kitabımdaki soruları ve şiirin sesini yaratmam için bana ilham verdi. Umarım okuyucular, kitabı okurken arada kendi düşüncelerine dalıp cevaplar ararlar,” diyor yazar Pam Munoz Ryan metnin sonundaki incelikli notlarında. Peter Sis’in Neruda’nın hayatını özgün biçimde yorumladığı eşsiz güzellikteki resimler ve Özlem Sığıtmaç’ın yetkin çevirisi eşliğinde büyülü bir okuma bekliyor her yaştan okuyucuyu.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (22 Mart 2019)

Yorum yapın