Nabokov’dan sinestezi üzerine

Nisan 5, 2013

Nabokov’dan sinestezi üzerine

Kelime anlamı “birleşik duyu” olan, Yunanca kökenli sinestezi kelimesi, herhangi bir şeyin, normalde tetiklemeyeceği bir duyuyu tetiklemesi anlamına geliyor. Örneğin, sineztesik kişiler için bir rengin tadı ya da bir melodinin rengi olabilir.

Koltukname‘nin haberine göre Vladimir Nabokov da, grafem-renk sinestezisine sahip imiş. Yani, belirli harfleri, belirli renklerde görüyormuş. BBC’ye 1962′de verdiği bir röportajda, “Buna renkle duyma diyorlar,” diye açıklamış Nabokov. “Belki bin insanda bir görülüyor. Ama psikologlara göre çoğu çocukta var; ama sonraları, aptal anne babaları hepsinin saçmalık olduğunu, A’nın siyah olmadığını, B’nin kahverengi olmadığını, zırvalamayı bırakmaları gerektiğini söyleyince bu kabiliyetlerini yitiriyorlar.”

Kendi başharflerinin renkleri sorulduğunda şöyle yanıt vermiş Nabokov:

V soluk, saydam bir tür pembe, sanırım kuvars pembesi deniliyor: V’yle özdeşleştirebildiğim en yakın renk bu. Diğer yandan, N’yse yeşilimtırak-sarımtırak bir yulaf ezmesi renginde.

İş, daha da ilginçleşiyor. Nabokov farklı dillerde farklı renkler “duyuyor”muş:

İngilizce alfabedeki uzun “a“da çok hafif bir aşınmış ahşap rengi algılıyorum ama Fransızcanın “a“sı cilalı abonoz ağacı çağrışımı yapıyor. Bu siyahlar grubunda aynı zamanda sert “g“ (vulkanize edilmiş kauçuk) ve “r” (yırtılmakta olan kirli bir bez) de var. Yulaf ezmesi “n“, yumuşak erişte “l” ve arkası fildişi olan el aynası “o“, beyazları oluşturuyor. Fransızca “on” beni çok şaşırtıyor; onu, küçük bir camdaki alkolün taşmakta olan yüzey gerilimi olarak görüyorum.

İlginç bir şekilde, Nabokov’un eşi ve oğlu da sinestezikmiş. Aşağıdaki keşfi bu şekilde yapmışlar:

Eşim de harfleri farklı renklerde görme becerisine sahip ama onun gördüğü renkler benimkilerden çok farklı. Belki iki üç harfimiz ortak ama onun dışında bambaşka renkler görüyoruz. Bir gün fark etik ki, o sıralar küçük bir çocuk olan –herhalde on on bir yaşlarındaydı– oğlum da harfleri renkli görüyor. Çok tabii bir şekilde, “Ah, bu şu renk değildi, bu şu renk,” vs. derdi. Ondan renkleri sıralamasını istediğimizde şunu keşfettik: Onun mor ya da belki de leylak olarak gördüğü bir harfi ben pembe, eşimse mavi görüyor. Söz konusu olan M harfi. Yani pembeyle mavi, onun durumunda lilaya dönüşmüş. Sanki genleri bir suluboya tablo çiziyormuş gibi.

Acaba dili renkli ve eşsiz bir biçimde kullanan Nabokov’un yazarlığında sinestezisinin bir payı var mıydı?

mentalfloss.com’dan çeviren koltukname.com (5 Nisan 2013)

Yorum yapın