Murathan Mungan’la “yazdıklarının etrafında” bir gezinti… | Selva Trak Ulupınar

Ocak 25, 2016

Murathan Mungan’la “yazdıklarının etrafında” bir gezinti… | Selva Trak Ulupınar

murathanMurathan Mungan’ın 23 Ocak Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşi etkinliği oldukça kalabalık bir okuyucu kitlesi tarafından izlendi.

2015’te yazarlık hayatının 40. yılını dolduran yazar, son kitabı olan “Harita Metod Defteri”ni geçtiğimiz günlerde yayımlamıştı. Söyleşi boyunca son kitabı dahil olmak üzere yaşam aralıkları eşliğinde tüm eserlerinin üzerinden geçen Murathan Mungan, dinleyenleri samimi ve keyifli bir edebiyat gezintisine çıkarttı.

Söyleşi boyunca,1976 yılında babasının verdiği harçlıkla bir seferde iki yüz kitap satın alan genç bir kitap kurdunun bugünlere geliş hikâyesinin, kendi deyişiyle “ödüller, alkışlar, tokatlarla geçen bir hayatın’’ izini sürüyoruz.

Kendisini “iflah olmaz bir romantik’’ olarak nitelendiren yazar, “Epeydir romantizmin kötü algılandığı bir dünyada yaşıyoruz. Oysa dünyayı daha iyi hale getirenler romantikler ve ütopiklerdir.’’ sözleriyle günümüz dünyasını yavanlaştıran nedenlerden birine değiniyor.

Yazı çalışmaları esnasında şiir dilini erken bulduğunu belirten Mungan, deneme diline daha geç ulaştığı gibi bir gerçeği okuyucularıyla paylaşıyor.

Kitap eleştirmenleri ve okuyucular tarafından yazarların ve eserlerinin eleştirilmesine alışık olduğumuz bir düzende, bu kez bir yazarın okuru tatlı tatlı eleştirmesine tanık oluyoruz. “Güne Söylediklerim’’ adlı son deneme kitabının satışındaki düşüklüğünden yola çıkan yazar, bu tarz örneklerin insanların düşünce dünyasından gitgide uzaklaştığının göstergesi olduğunu söylüyor.

Okuyucuların çoğunun genellikle internet ortamında paylaşabileceği slogan içerikli cümlelerin yer aldığı kitapları, romanları sevdiklerini vurguluyor. Bu tarz kitapları okudukça düşünmeyi unutan, internetteki kalıplaşmış sözlerin kolaylığına alışarak düşünsel kitap okumayı istemeyen okur, doğal olarak kısır bir döngünün içine giriyor. “Uzun yazılara tahammülün azaldığı bir dönemdeyiz.’’ diyen yazar, gerçek edebiyat okurunu ise bu kitlenin dışında tutuyor.

Çeviri eserlerde de değerli filozofların kitap satışlarının çok düşük olduğunu belirterek sadece popüler kitaplarla ve internetten okuduğu sözlerle, televizyon dizileriyle hayat boyu idare edebileceğini sanan okur kitlesi gerçeğini dile getiriyor. Bu nedenle ne yazık ki insanların hayattan beklentilerinin de okuma alışkanlıklarıyla paralel düzeyde olduğunun altını çiziyor.

Yazarın okurlar hakkındaki bu haklı serzenişlerini, orada bulunan edebiyatsever okurların dışında, yaygın bir okuyucu kitlesine bir şekilde sık sık duyurulması ve hatırlatılması için çözüm bulunması gerektiği konusunu aklımızdan geçiriyoruz.

Mungan, ülkemizde nakış misali “aynılık’’ kültürü olduğu gerçeğini dile getirirken insanların bıkmadan alışkanlıkları sürdürme konusundaki adeta saplantılı davranış şekillerine dikkati çekiyor. Alışkanlıkların, kapalılığın, özellikle sanatsal alanlarda yeni değişimleri, patlamaları engellediğini belirtiyor. “Oysa Batı kültüründe büyük sıçramalar var. Zihni zorlayan sanat eserlerinde dünya ölçüsünde eserler üretmekte zorluk çekiyoruz.’’ cümleleriyle toplumu adına üzüntüsünü samimiyetle dile getiriyor.

Yazdığı oyun Berlin’de, Floransa’da sergilendiğinde gurur duyduğunu söyleyen yazar, kendisine neden daha fazla oyun kitabı yazmadığı sorulduğunda ülkemizde tiyatrocular da dahil olmak üzere oyun kitabının okunmadığı cevabını verdiğini belirtiyor.

“Sadece edebiyat okumakla ‘edebiyatçı’ olunmaz.’’ diyen Mungan, iyi bir edebiyatçı olmak için hayal dünyasını beslemenin, geliştirmenin zorunluluğunun altını çiziyor.

Arkadan gelen kuşakların da beslenmesi konusunda endişelerini dile getirerek “Aklın, ruhun, gönlün eğitiminin gerilemesi Türkiye’nin de gerilemesidir.’’ düşüncesine, kendisini söyleşiye çağırmak isteyen liselere çıkartılan zorlukları, kitaplarını okuyan öğrencilere karşı çıkan kimi öğretmenleri örnek vererek haklı bir serzenişte bulunuyor.

“Seküler aklın kapılarını kapatmak aklı, duyguları, sezgileri, merhameti, vicdanı zayıflatmak demektir. En başta bizi insan yapan değerlere öncelik verilmeli.’’ sözleriyle Murathan Mungan, bu konuyu noktalıyor.

Şiir, öykü, oyun, roman, deneme gibi edebiyatın çok yönlü alanlarında eser veren yazar, her eserinde farklı bir Murathan Mungan olduğunu vurgularken “Paranın Cinleri’’ ve “Harita Metod Defteri’’nin kendisini anlatan iki kitap olduğunu belirtiyor. Biyografi kitaplarının insanlara edebî eser gibi gelmediği, eleştirmenlerce daha az zahmetle üretilmiş gözüyle bakıldığı gerçeğini dillendiren yazar, örneğin bir “Harita Metod Defteri’’nin yurt dışında yayınlandığında roman veya postmodern bir roman olarak değerlendirilebileceğinin altını çiziyor.

İnternetteki bilgi kirliliği, dilimizi kaybetmenin eşiğinde olmamız, tarihimiz hakkındaki yetersiz ve yanlış bilgilenmemiz, uygarlığa ve dilimize arkamızı dönmemiz gibi gerçeklere değinerek yazı yazan insanların yalnızlıklarının nasıl katmerlendiğini belirtirken çoğumuzun bildiği bu olumsuzluklar karşısındaki üzüntüyü bir kez daha hep birlikte hissediyoruz.

Murathan Mungan, ilk kitabından son kitabına kadar kurduğu köprünün kendisini bu coğrafyaya ait kıldığını belirtirken gurur duyuyor.

Selva Trak Ulupınar – edebiyathaber.net (25 Ocak 2016)

Yorum yapın