Murakami’den yazma tavsiyeleri

Ocak 16, 2019

Murakami’den yazma tavsiyeleri

İnsanın inanası gelmiyor ama Japon romancı, konuşan kedi sevdalısı, tuhaf kulak vakanüvisi Haruki Murakami geçtiğimiz hafta sonu 70. yaşını doldurdu. 70! Uluslararası çoksatar yazarın 14 romanı ve kısa öyküleri olduğuna ve dünyanın en ünlü çağdaş yazarlarından biri olduğuna ise inanmalıyız. Doğum gününü kutlamak için en iyi yazma tavsiyelerinden bazılarını derledik.

Okuyun

Romancı olmaya talip olanların ilk işinin tonlarca roman okumak olduğunu düşünüyorum. Böyle harcıâlem bir gözlemle başladığım için üzgünüm ama bir romancı için bundan daha iyi bir eğitim olamaz. Roman yazmak için, bir romanın nasıl çatıldığını fiziksel olarak anlamalısınız… Hala gençken mümkün olduğunca fazla roman arasından geçmeniz bilhassa önemlidir. Her şeye el atabilirsiniz – büyük romanlar, çok da büyük olmayan romanlar, berbat romanlar, okumayı sürdürdüğünüz sürece hiç önemi yok! Fiziksel olarak ne kadar mümkünse o kadar hikayeyi sindirin. Kendinizi çok fazla iyi metne maruz bırakın. Çok fazla vasat metne de maruz bırakın. Bu sizin en önemli göreviniz. (Murakami’nin 2015 tarihli “So What Shall I Write About?” başlıklı yazısından)

Eski Sözcükleri Alın ve Onları Yeniden Yeni Hale Getirin

Tüm zamanların en favori caz piyanistlerinden biri benim için Thelonious Monk’dur. Bir zamanlar, birisi ona piyanodan nasıl bu kadar özel bir ses çıkarabildiğini sorduğunda, Monk klavyeyi gösterip şöyle demişti: “Yeni bir nota yok. Klavyeye baktığınızda tüm notalar zaten ordadır. Ama yeterince isterseniz, farklı bir sese ulaşırsınız. Gerçekten istediğiniz notaları elde edersiniz!”

Yazarken bu sözleri sıklıkla hatırlarım ve kendi kendime şöyle düşünürüm, “Evet, yeni bir sözcük yok. İşimiz, son derece sıradan sözcüklere yeni anlamlar ve özel bir ahenk vermek.” Bu düşünceyi çok rahatlatıcı bulurum. Önümüzde engin boşluklar var, ekip biçmemiz için bekleyen bereketli topraklar var. (Murakami’nin 2007 tarihli “Jazz Messenger” başlıklı yazısından)

Kendinizi Açıkça İfade Edin

Yazarken bazı görüntüler olur elimde ve birini diğeriyle bağlarım. Bu olay örgüsüdür. Sonra bu olay örgüsünü okuyucuya açıklarım. Bir şey açıklarken çok dikkatli olmalısınız. Kolay sözcükler ve iyi metaforlar, iyi alegori. Benim yaptığım da bu. Çok dikkatlice ve açıkça yazarım. (John Wray ile yaptıkları 2004 tarihli söyleşiden, The Paris Review)

Düşlerinizi Paylaşın

Düş görmek, romancıların düzenli işidir ama bunları paylaşmak bizim için daha da önemlidir. Paylaşma hissi olmadan romancı olamayız. (Uluslararası Katalonya Ödülü ödül törenindeki konuşmasından, 2011)

Keşfetmek İçin Yazın

Yazarken ben de bilmiyorum. Okurlar ve ben aynı yerdeyiz. Bir hikaye yazmaya başladığımda, sonunu hiç bilmiyorum, birazdan ne olacak bilmiyorum. Eğer bir cinayet söz konusuysa katilin kim olduğunu bilmiyorum. Kitabı yazıyorum çünkü onu bulmak istiyorum. Eğer katilin kim olduğunu bilseydim, yazmanın ne amacı kalırdı. (John Wray ile yaptıkları 2004 tarihli söyleşiden, The Paris Review)

Tekrar İşe Yarar

Roman yazma modundaysam, sabah dörtte kalkarım ve beş-altı saat çalışırım. Öğleden sonraları on kilometre koşarım ya da 1,5 km yüzerim (veya ikisini de yaparım), sonra biraz okurum ve müzik dinlerim. Akşam dokuzda uyurum. Bunları her gün, rutin olarak yaparım. Tekrar etmenin kendisi önemli hale gelir; bir tür hipnoz gibi. Daha derin bir ruh hali için kendimi hipnotize ederim. Ancak bunu uzun süre sürdürmek -altı aydan bir yıla kadar- sağlam bir akıl sağlığı ve fiziksel güç ister. Bu anlamda uzun bir roman yazmak, hayatta kalma eğitimi gibidir. Fiziksel güç, sanatsal duyarlık kadar elzemdir. (John Wray ile yaptıkları 2004 tarihli söyleşiden, The Paris Review)

Dille Deney Yapın

Hayal edebildikleri tüm biçimlerde dilin olanaklarını denemek, tüm yazarların temel hakkıdır; o maceracı ruh olmadan ortaya yeni bir şey çıkaramazsınız. (2015 tarihli “The Birth of My Kitchen Table Fiction” başlıklı yazısından)

Kendinize Güvenin

En önemli şey güven. Hikayeyi anlatabilecek yeteneğe sahip olduğunuza, yeraltı suyuna ulaşabileceğinize, yapbozun parçalarını birleştirebileceğinize inanmalısınız. Bu güven ve inanç olmadan ilerleyemezsiniz. Bu boksa benzer. Bir kez ringe çıktıysanız cayamazsınız. Maç bitene kadar dövüşeceksiniz. (Berkeley’de verdiği bir dersten, 1992)

Kaynak: Literary Hub

Çeviren: Onur Çalı

edebiyathaber.net (16 Ocak 2019)

Yorum yapın