Masumiyetin canavarlaşması! | Mehmet Özçataloğlu

Nisan 3, 2017

Masumiyetin canavarlaşması! | Mehmet Özçataloğlu

mehmet-fotoÇocuklar doğumlarından itibaren şekillendirilmeye hazır bir hamur gibidirler. Hangi şekil verilirse o şekli kolayca alırlar. Naif, nitelikli bir insan da yapılabilir onlardan, bir canavar da yaratılabilir. Yalnız, canavara dönüştürülen çocuklar her zaman dipte kalacaklardır. Sahip oldukları sosyal statü ve ekonomik güç bakımından kendilerini zirvede düşünebilirler fakat toplumsal açıdan her zaman “Zirvenin Dibindeki Çocuk” olacaklardır onlar.

Zirvenin Dibindeki Çocuk John Boyne’un yeni kitabının adı. İlginç bir kitap adı gibi görünse de anlattığı çocuk için ideal bir tanımlama. John Boyne’u “Çizgili Pijamalı Çocuk” adlı kitabıyla anımsıyoruz. Gönlümüzde taht kurmuştu yazar bu kitabıyla. Sonra “Ormanın Kalbindeki Çocuk”, “Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk” ve “Olduğun Yerde Kal” adlı kitaplarıyla kucaklaştık yazarla. Gerek seçtiği konularla gerekse de bu konuları anlatımıyla yüreğimize dokunan bir yazar John Boyne.

En yeni kitabı “Zirvenin Dibindeki Çocuk”ta yine Nazi Almanya’sını konu ediniyor yazar. Bizi Pierrot Fischer ile tanıştırıyor. Pierrot yedi yaşında anne ve babasıyla Paris’te yaşayan bir çocuk. Annesi Fransız, babası ise Alman’dır. Kitap 1936 yılından başlıyor. Üç bölümden oluşuyor ve üçüncü bölümün sonunda yıl 1945! Yani dünya üzerinde dengelerin değiştiği, düzenin tekrar verildiği yıl. Buraya gelene kadarsa Pierrot’un yaşadıklarını okuyoruz. Sadece yaşadıklarını diyemeyiz aslında. Yaşattıklarını da… Kendini zirvede sanırken en dipte bulan, sevgi dolu, masum bir çocuğun güç hırsı ve yanlış seçimlerle parçalanan yaşam hikâyesini…

Toplumların genelinde görülebilen bir durumdur bu. Masum bir çocuğun bir canavara dönüşmesi. Ardındaki kontrolsüz güçler sayesinde zirveyi görüp sonrasında gücünü yitirip tekrar masum bir tavra bürünmesi!

Pierrot Fischer’in yaşadığı tam olarak böyle tanımlanabilir. Anne ve babasını yitiren Pierrot bir yetimhaneye sığınır. Yetimhane tarafından sahiplenilmenin mutluluğunu yaşarken ve bu yeni yaşamına alışırken yaşamı boyunca hiç karşılaşmadığı fakat varlığını bildiği halasından bir mektup alır. Çocuğu abisinin emaneti olarak kabul eden halası ona sahip çıkacaktır. Serüven dolu bir tren yolculuğunun ardından Pierrot halasına kavuşur. Fakat halasının yaşadığı yer geldiği yerden çok başkadır. İhtişamlı gücün timsali büyük bir evdir orası. Orası Führer’in yani Adolf Hitler’in evidir. Halası bir şekilde Hitler’i ikna etmiş Pierrot’u yanına almıştır. Pierrot yeni yaşamına çabuk alışmış, her an sergilenen güçten etkilenmiştir. Davranışları da bu yönde gelişmektedir. Zamanla Hitler’in de gözüne girmiş ve ona iyice yakınlaşmıştır. Bu geçen sürede Pierrot, Pieter olmuştur. Geçmişinin üzerine sünger çekmiş, Paris’te bıraktığı en yakın arkadaşı, yazar olmak isteyen Anshel’i silmiş, mektuplarına yanıt vermemiştir. Kibir dolu bir güç simgesidir artık Pierrot ya da yeni adıyla Pieter. Bu öylesine bir güçtür ki Führer’e yaranmak için kendisine sahip çıkan halasının bile ölüme yollanmasına neden olmuştur.

Ta ki 1945 yılına gelene dek. Hitler’in egemenliği son bulduğunda Pieter, Pierrot olduğunu anımsar tekrar. Aslında sözün özü, bir aslanken bir fareye dönüşmüştür yeniden. Sarsıcı finalde ise yazar Anshel Bronstein’le karşılaşması var.

John Boyne, “kalbindeki sevgi ve iyilikle hayata başlayan ama güçle lekelenen bir çocuğun hikâyesini” anlatıyor kitapta. Masumiyetin nasıl yozlaştığını irdeliyor. Bir çocuktan nasıl canavar yaratılır, buyurun okuyun. Ama mutlaka okuyun.

Zirvenin Dibindeki Çocuk Tudem etiketi ve Emili İlemre’nin çevirisi ile bizimle buluşuyor.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (3 Nisan 2017)

Yorum yapın