Masalların Peşinde | Mehmet Özçataloğlu

Haziran 3, 2019

Masalların Peşinde | Mehmet Özçataloğlu

Masal masal içinde, masalcı düşlerin peşinde… Biz de masalcının peşinde. “Kuzucuklarım” diye seslenen masalcıyı hatırlayanlardansanız orta yaş döneminin biraz üstüne çıkmışlardansınız. Ben de sizden/ onlardan biriyim. Bugünün çocukları bilmezler. Onlar siyah-beyaz televizyonların ne olduğunu da bilmezler. Gün boyunca, akşam olsun da masalcı gelsin diye saat saymanın ne demek olduğunu bilmeyen bir nesle bunları anlatamıyoruz da. Anlatsak birer masal gibi dinliyorlar, o da ayrı.

Yine de o günlerle bugünleri kıyaslayarak “şanssızlar” demek istemiyorum. Çünkü onların da var masalcıları. Ayşe Kilimci var örneğin. Sabaha dek anlatsa hiç sıkılmadan dinlerim ben bile bu yaşımda. Çocuklar nasıl dinlemesin, okumasın onu.

“Ay’dan Düşen Öyküler”le geldi Ayşe Kilimci bu defa. Murat Eren resimlemiş, ODTÜ Yayıncılık çocuklara sunmuş. Masalcı teyze, “Ay’dan Düşen Öyküler”de masallarını anlatmadan önce çocuklara Alfabe’yi sunuyor. Ama ne sunuş. Keşke okullarda da böyle öğretilse çocuklara demekten alamadım kendimi. Yıllar yıllar önce Çetin Altan böyle bir kitap yazmıştı çocuklara. Günışığı’nın yayımladığı o “alfabe”yi anımsadım bu kitabı okurken. Ve harflerimizden sonra “Simgeler Neyi Simgeler?” diye sormuş Kilimci. Öyle ya çocuklar harfleri öğrenip dümdüz, son hız okuyup yazamazlar ya! Noktalama işaretlerine de gereksinimleri var. Hem de çok. Yoksa yanlış anlaşılabilirler, değil mi? Ve sonra sıra geliyor Kilimci’nin öykülerine. “Sevgili Ay’a Mektup” ve “Koca Dünya Üstünde Minicik Kırmızı Nokta.” Yazar bu küçük kitaba neler sığdırmış neler? Kendine has doyumsuz anlatımı da cabası. Bilenler ne demek istediğimi anladı; bilmeyenler, onun anlatımıyla tanışmayanlar da okuyunca anlayacaklar beni. Kitap öyle renkli ki, içinde yaşadığımız şu rengi solmuş dünyaya geri dönmek istemiyor insan. Bu renk cümbüşünün içinde sonsuza dek kalmak istiyor.

Hazır sözümüz renge değmişken, bir başka masalcıya da değineyim hemen. “Yağmur Saçlı Kız”, “Gülücük Renkli Kelebek”, “Rüzgârın İzinde Düşlerin Peşinde”, “Kayıp Sorular” ve daha nice kitabıyla tanıdığımız Çiğdem Gündeş, “Kırmızı Ayakkabı”yla selamlıyor okurlarını. Mavisu Demirağ’ın çizimleriyle can verdiği kitap Uçanbalık tarafından yayımlanmış.

Minik kahramanımız çok sevdiği kırmızı ayakkabılarının tekini kaybeder. Ve arka kapakta bir soru. “Kaybolan ayakkabı mı yoksa bu bir oyun mu?” Kitap boyunca kırmızı ayakkabının peşinde ilerliyoruz sayfalarda. Tıkır tıkır, adım adım, satır satır… Elmaları ile kütür kütür uğraşan manav da var burada, o kırmızı ayakkabı beneklerine çıtır pıtır yakışan uğurböceği de… Harıl harıl çalı çırpı toplayan kırlangıç da, midesi gurulgurul öten maymun da… Ve daha neler neler, kimler kimler… Kırmızı ayakkabının peşinde ilerlerken kitabın kendine has bir sesi olduğunu da fark ediyoruz. Böylesi güzel bir masalın sessiz olması da düşünülemezdi zaten. Kırmızı Ayakkabı’daki seslerin benzerini Ilgım Veryeri Alaca’nın “Bir Kış Gecesi” adlı kitabında da dinlemiştim. Beni çocukluğuma alıp götüren ve üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hâlâ unutamadığım kitaplardan biridir o kitap. Biz yine dönersek “Kırmızı Ayakkabı”ya; keyifli bir arayış öyküsüdür bu kitap.

Günümüz çocuklarına, çağdaş masalcılarımızdan iki kitap. Bizim çocukluğumuzda anlatılan masallar bugünün çocuklarına çok keyif vermiyor. Onların kendi öyküleri, kendi masalları olmalı. Onların masallarına iki güzel örnektir bu kitaplar.

edebiyathaber.net (3 Haziran 2019)

Yorum yapın