Kitaplar ve deniz kabukları | Baran Barış

Ocak 28, 2020

Kitaplar ve deniz kabukları | Baran Barış

Hülya Soyşekerci, Kanguru Yayınları’ndan yayımlanan Denizin Masalı adlı kitabında hem bizim edebiyatımızdan hem dünya edebiyatından pek çok şair, yazar ve kitapla bağ kuran iki öykü anlatır. Oldukça zengin bir dünyayla karşılaşırız bu iki öyküde. Daha başından bu kitabın iki kahramanının yıllar sonraki başarılarını dile getirerek kendisini öykü kahramanlarıyla yakın hissedecek okura, bir anlamda, şunu söyler sanki: Sen de bu öykünün kahramanlarıyla belki benzer yollardan geçecek, benzer öyküler dinleyecek ve sonunda mutlu olacağın bir yere varacaksın.

“Gizemli Yolculuk” adlı öykü, Elif’in başından geçenleri, deneyimlerini anlatır. Elif, dördüncü sınıfın sonunda karne alıp tatile çıkar. Bu tatil, ona bambaşka dünyaların kapılarını aralar ve Elif’i bilmediği yerlerde gezmesini, dolaşmasını, öğrenmesini, keşfetmesini sağlayacak bir yolculuğa çıkarır. Ailesinin önerisiyle uzaktan akrabaları olan Ayşe Hala’nın yanına, yayla evine gider ve tatilinin büyük bir kısmını orada geçirir. Teknolojik aletlerden kopamadığımız ve bu yüzden yanı başımızdakini bile göremediğimiz bu çağda, böyle bir mekânda zaman geçirmek, Elif için eşsiz bir fırsattır. O da bu fırsatı iyi değerlendirir.

Apartmanların, gökdelenlerin insanı kuşattığı kentlerde yaşayanlara oldukça yabancı bir yaşam vardır Ayşe Hala’nın evinde ve çevresinde. Bu yeni koşullar, Elif’in her geçen gün çevresine daha meraklı gözlerle bakmasına yol açar. Elif’i bu yeni yeni keşfetmeye başladığı mekânlar, okuru ise öykünün dili, anlatımı büyüler ve içine çeker. Sait Faik’e gönderilen bir selam, öykünün ilerleyen bölümlerine göz kırpar. Soyşekerci, bir yandan Elif’in yaşadıklarını anlatırken bir yandan da sağlam bir kurguyla okurun farklı öykülere yolculuk etmesine neden olur. Elif gibi okur da nasıl, ne ara girdiğini anlayamadığı bir dünyanın içinde bulur kendini ama elinde bu yeni dünyayı aydınlatacak ışığı da vardır. Öyküler iç içe geçer. Okurun merakını giderek artırır. Bu yolculuk bitip bir sonraki yaz başlayacak yeni yolculukların hayalini kurmaya başladığında Elif, geçen yazını şöyle özetler:

Gitmek, keşfetmek, hayatı tanımak, özlemek…

Sonunda eve dönmek…

Hepsi çok güzeldi…

Benim büyüme yolculuğumdu bu. (s. 37)

“Denizin Masalı” adlı ikinci öyküde ise kahramanımız Zeynep’le birlikte onun yolculuğuna çıkarız. Kulağını deniz kabuğuna dayayan Zeynep, ondan “Denizin Masalı”nı dinler. Bu masalda kimler karşımıza çıkmaz ki? Küçük Prens, Masalcı Teyze, Kül Kedisi’nin üvey annesi. Bu kahramanların dışında Hülya Soyşekerci, masalların karakteristik özelliklerini, motiflerini kusursuz biçimde kullanarak çağdaş bir anlatı kurar. İlk öykü gibi farklı yüzyıllardan, coğrafyalardan yazılmış öykülerin buluşması, birbirlerini zenginleştirmesidir sanki bu öykü de.

Öykü, biçimsel yetkinliğiyle birlikte okurun hem bu gönderimde bulunulan masalları, öyküleri merak edip okumasını sağlayacak hem de bu öykülere ilişkin sorular sorduran bir bakış açısı kazandıracak kurguyla karşımıza çıkar. Deniz kabuğundan Zeynep’in dinlediği öyküde, her masalda olduğu gibi, iyiler kazanır, kötüler kaybeder ama bir öykü, burada biter mi? Hayır! Derinliği olan bütün edebiyat yapıtları, hangi yaştan okura seslenirse seslensin, bu öyküde olduğu gibi okura birtakım sorulara sorarak ve yeni soruların da yollarını açarak biter. Aslında bittiği yerde de başka başka yeni öyküler oluşmaya başlar.

Baran Barış – edebiyathaber.net (28 Ocak 2020)

Yorum yapın