Kim katil, kim kurban, kim hizmetçi? | Nil Ormanlı

Aralık 9, 2015

Kim katil, kim kurban, kim hizmetçi? | Nil Ormanlı

hizmetcilerİki hizmetçi kız kardeş; Claire ve Solange. Bir hanımefendi. Bir cinayet. Birden çok prova. Gerçekleşmesi için ortadan kaldırılması gereken fanteziler, birbirine girmiş kimlikler. Ve tabii ki Jean Genet.

Bakırköy Belediye Tiyatrosu, Jean Genet’nin çarpıcı oyunu Hizmetçileri Oğuz Utku Güneş’in yönetmenliğinde sahneliyor ve ortaya nasıl geçtiğini anlamadığınız 80 dakikalık, nefes kesen, fantezi ve gerçeklik arasında gidip gelen bir “oyun” çıkıyor.

Jean Genet’nin Papin Kardeşler’den esinlenerek kaleme aldığı, absürd ögelerle dolu bu oyun, hanımefendilerinden hem nefret eden hem de onu çok seven iki kız kardeşin kurguladığı bir cinayetin hikâyesi. Tabii sadece yüzeysel olarak özetlemek istersek. Neyse ki istemiyoruz. Claira ve Solange’ın rol değişimleri üzerine kurulu bir oyun bu. Kimliklerini oluşturmaya çalışan, kendilerini birbirleri ve yarattıkları “öteki” üzerinden tanımlayan iki genç kadın. Bir planları, fantezileri var: iktidarı temsil eden hanımefendilerini ortadan kaldırmak ve böylece kendi bireyselliklerini ortaya koymak. Bunu “gerçek”leştirmek için ise realitenin dışına çıkıp muhayyel olanda kendi dünyalarını oluşturmaları gerekiyor. Oyun boyunca sürekli roller değişiyor. Biri diğerinin, diğeri hanımefendinin rolüne bürünerek planladıkları cinayetin provasını yapıyorlar. Solange, Claire; Claire hanımefendi olarak seyircinin karşısına çıkıyor. Hanımefendinin de Claire ve Solange’ı birbirine karıştırması bu kimlik çatışmasını ve karakter bunalımlarını derinleştirerek oldukça başarılı bir şekilde ortaya koyuyor. Kafası karışan seyirci de kendini, bu gerçek ve gerçek dışı arasında gidip gelen dünyanın içinde buluyor.

Fakat değinmemiz gereken nokta şu ki bu benlik arama süreci bir nevi alt üs, köle efendi ikilemini bir iktidar eleştirisi olarak bizlere sunarken aynı zamanda da karakterlerin aslında bu adaletsiz sistemin içinde çaresizce var olma isteklerini, güce olan hayranlıklarını ve özenmelerini de ortaya koyuyor. Claire oldukça rahat bir şekilde hanımefendi rolüne giriveriyor ve bunu yapmaktan, bir kere olsun o gücü içinde hissetmekten zevk aldığı çok açık. Solange’ın ise hanımefendisine olan hayranlığı ve Claire rolündeyken aşağılanmak ve iktidarın gücünü üzerinde hissetmek istemesi oldukça belirgin bir şekilde seyirciye yansıtılıyor. Ruhlarının asil olmak için dünyaya geldiklerine inanıyorlar. Aynı anda hem kurban hem de katil olmak istiyorlar ve bunu başarıyorlar da. Claire hanımefendi rolündeyken hem hanımefendiyi hem de kendini öldürerek bu oyuna bir son veriyor. Kendileri olarak değil de olmadıklarını kişiselleştirmişken veda etmeyi tercih ediyorlar. Var olan kişiliklerini yok edip sınırları kaldırıyor ve kendi gerçekliklerini oluşturuyorlar.

Oyunda dikkat çeken ve atlanmaması gereken nesnelerden bir tanesi ise ayna. Oyuncular ayna karşısında birbirlerinin rollerine bürünürlerken belki de gerçek kimlik arayışlarını sonlandırmaya çalışıyorlar. Oyunda önemli bir işlev gören ayna, sadece bilinçaltlarını yansıtmakla kalmıyor, objet petit a’dan kopuşlarını, artık sistemin içine dâhil olduklarını da simgeliyor. Arzu nesnelerine geri dönmelerinin tek bir yolu var, onu öldürmek. Bu oyunun artık bitmesi gerek. Bütün bu provaların, dönüşümlerin, arayışların da amacı da bu zaten.

Oyunda ön plana çıkan başka bir nokta ise suç ve ceza, iyi ve kötü, adil ve adaletsizlik kavramları. Bu ikilemler kurgunun içine oldukça derin bir şekilde yedirilmiş. Claire ve Solange’a göre herkes iyi olabilir; önemli olan adil olmak. Bu adaletsizlik onları rahatsız ediyor, bu yüzden de iktidarı ortadan kaldırmak tek çözümleri. Şöyle bir replik geçiyor oyunda: “İşleyeceğim suçun güzelliği bana kederimi unutturuyor.” Onları boğan bu kısır döngü içinden hanımefendilerini boğarak çıkmak istiyorlar, ancak bu şekilde özgür benliklerine kavuşabileceklerine inanıyorlar.

Genet, oyundaki karakterlerin aslında erkek oyuncular tarafından canlandırılmasından yana; yönetmen Oğuz Utku Güneş, Genet’in bu isteğini yerine getirmese de bütün bu karakter bunalımlarını, bilinçaltı krizlerini açık ve başarılı bir şekilde ortaya koyan bir oyun yaratmış. Sahne dekorları ve kostümler oldukça yerinde seçilmiş ve hazırlanmış. Oyunculuklar ise gerçekten nefes kesici. Elif Ürse, Yelda Baskın ve Nazan Koçak, enerjilerini o kadar etkili bir şekilde sahneye yansıtıyorlar ki oyun sona erdiğinde seyirciler bir süre yerinden kalkamadı.

Bir Jean Genet klasiği olan “Hizmetçiler”i 19, 20 Aralık tarihlerinde Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda izleyebilirsiniz.

Nil Ormanlı – edebiyathaber.net (9 Aralık 2015)

Yorum yapın