Kedi Gözü: Bir engelsiz yaşam öğretisi | Şule Tüzül

Ocak 3, 2018

Kedi Gözü: Bir engelsiz yaşam öğretisi | Şule Tüzül

Ozan bugün sanırım 11-12 yaşlarında. Üç yaşına yaklaşırken, annesi Sedef Erken gittikleri bir doktorun açıklamaları ile öğreniyor onun otistik bir çocuk olduğunu. Binlerce anne babanın yaşadığı o sarsıntılı, bir anda her şeyin alt üst olduğu, düşünce ve duyguları felce uğratan ve günlerce belki aylarca süren bir sürecin içinde buluyor kendini. Hani tam da hayatı yerli yerine koydum, bundan sonrası rahat adımlarla giden bir yol dediği bir zamanda oluyor tüm bunlar. Hiç bilmediği bir dünyaya giriyor Sedef Erken.

Sonrasında müthiş bir mücadele başlıyor. Yepyeni bir yaşam mücadelesi. Mücadele dediğimiz otizm değil, Ozan’ın otizmden kaynaklı sıkıntıları değil aslında. Bizlerin, yakın ya da uzak çevremizin, toplumun ve devletin onların yaşamına koyduğu engellerle mücadele. Sedef Erken Ozan’ın diğer çocuklarla birlikte okumasını istiyor, onlarla birlikte çocukluğunu yaşamasını. Okul yönetimi ile mücadele ediyor. Öğretmenlerle ve velilerle de. Eğitim sistemi ile de. İmza kampanyaları, mahkemeler ve eylemler. Bir anne çocuğunun her çocuk gibi eğitim almasını istiyor, o kadar doğal o kadar basit bir istek. Yo olmaz! Tüm Ozan’lara yaptığımız gibi ona da “Hayır!” diyoruz. Hayır sen farklısın, dur orada bakalım!

Sedef Erken ve Ozan’ın isimlerini işte o süreçlerden birinde duydum. Onlara dair haberleri takip ederken, Ozan’a her gün biraz daha hayran oldum. Onların mücadelesinden her seferinde daha çok umut ve güç aldım.

Sedef Erken’in geçtiğimiz Kasım ayında raflarda yerine alan kitabı Kedi Gözü, ne Ozan’ı ne Ozan’ın başına gelenleri ne de Erken’in Ozan’la yaşadıklarını anlatıyor. Evet, aslında her satırda Ozan var, ama doğrudan değil. Bildiğimiz hikayeler yok. Ama çok tanıdık duygular ve deneyimler var. Hayatımızda bir Ozan olmasa da her birimizin benzerlerini defalarca yaşadığı duygular ve deneyimler.  Bildiğimiz hayal kırıklıkları, acılar, üzüntüler, hiç ummadığımız anda tökezleyip düşmeler var. Tekrar tekrar ayağa kalkmalar var. Karşılığı olmayan merhabalar, karşılığı olmayan sevgiler var. Kedi Gözü, o çok tanıdık ama bir o kadar baş etmesi zor duygularla deneyimlerle Sedef Erken’in nasıl baş ettiğini anlatıyor.

Anlatılan yaşam ve mücadele zaten Ozan’ın kendisi, çünkü Erken aslında Ozan’la öğreniyor yaşamın gerçekte ne olduğunu.

Ezber bozmayı, ezberleri unutmayı öğreniyor mesela. Yere göğe konulamayan zekanın bazı zamanlarda hiçbir işe yaramadığını, işe yarayanın sanılanın aksine hayata teslim olmaktan, yanılgıları hataları yeni baştan bir kalıba dökmekten geçtiğini öğreniyor. “Bizi ileriye taşıyan, içinde bulunduğumuz herhangi bir durumu cesaretle, doyasıya yaşıyor olmaktır aslında.” diyor. Bazen düştüğünde kalkma diyor mesela. Orada öylece kal, gökyüzünü izleme özgürlüğünü yaşa, diyor. Elinde bir ateş topu varmış gibi hissederken bile kızgın olmamayı, kendini hiç eğilmez bir ağaç sanırken bile eğilmeyi ama kırılmamayı anlatıyor.

“Mucizeler ancak kendimize karşı tamamen dürüst olduğumuzda, her neyden vazgeçmeye cesaret ediyorsak onun yerini dolduracak boşluğa kalbimiz ve ellerimiz açık olduğunda gerçekleşir.” diyor Sedef Erken.

Kedi Gözü, iddiası olmayan bir kitap. Hiç ummadığı bir anda hiç ummadığı bir duvarla çarpışan bir annenin zorunlu olarak içine girdiği bir dünyada yaşadıklarını, öğrendiklerini bir yerlere indirgemeden ya da bir yerlere yüceltmeden olduğu gibi içten paylaşımı. İçinizi döktüğünüz bir dostun size öğüt vermeyen konuştukça içinizdeki ağırlığı hafifleten cümleleri gibi Kedi Gözü.

İddiası olan Kedi Gözü değil, ama Sedef Erken’in yıllardır sürdürdüğü o muhteşem mücadele. O kadar önemli ki. Attığı her adımda, aştığı her engelde sadece Ozan için değil, binlerce çocuk için ve binlerce anne baba için de kapıları açıyor. Binlerce insanın düşüncelerindeki engelleri yıkıyor. Kendi tosladığı duvarı yerle bir ederken ardından gelenlere o duvarları anlatıyor.

Kitabında medyadan tanık olduğumuz o büyük mücadelenin arka planını paylaşıyor, hiç ayrım yapmadan tüm okurlarına içini açıyor. Bu yönüyle de başka biçimde başka bir kapı açıyor insanlara. Bir kitapla elini omzumuza koyuyor ve diyor ki; çaresiz değilsiniz, yalnız değilsiniz.

Sedef Erken, kitabın bir yerinde onu çok etkileyen kısacık bir anı paylaşıyor. Bir gün sabahın erken saatlerinde okul servisi bekleyen bir çocuğa “günaydın” deyip karşılık alamayışını anlatıyor. “Günaydınları Çalınmış Çocuklar Ülkesi”ni anlatıyor kısacık yazısında. O yazıyı okuduğunuzda çok iyi anlayacaksınız onu. Hepimiz yaşamışızdır böyle anlar. Öyle zamanlar olur ki, sokağa çıktığınızda tüm dünyayı kucaklamak istersiniz, kedileri köpekleri, ağaçları çiçekleri, içinizdeki enerji herkese bulaşsın istersiniz bir “merhaba” ile. Karşılık alamamak pek de iyi değildir öyle zamanlarda. Biraz hevesiniz kırılır ama devam edersiniz yola.

Sedef Erken, Kedi Gözü ile sanki böyle bir “merhaba” diyor okurlarına. Ben de buradan “merhaba” diyorum kendisine. Sonra dönüp bu yazıyı okuyan sizlere “merhaba” diyorum. Kedi Gözü’nden taşan o kocaman merhabanın gönülden gönüle çoğalmasını diliyorum…

Şule Tüzül – edebiyathaber.net (3 Ocak 2018)

Yorum yapın