“Karaşın bir nazar boncuğudur belki lakaplarımız…” | Şule Tüzül

Şubat 8, 2016

“Karaşın bir nazar boncuğudur belki lakaplarımız…” | Şule Tüzül

sule-tuzul2015 yılında kurulan Ağaçkakan Yayınları’nın Hazır Bilgi Serisi’nin üçüncü kitabı lakaplar üzerine. Daha önce, Metin Solmaz tarafından hazırlanan ve serinin ilk kitabı olan Türkiye’ye Ait 100 Büyük Yanılgı için Edebiyat Haber’de yazmıştım. Hazır Bilgi Serisi, akademik bilgi ile kolay tüketilen hazır bilgi arasındaki uçurum hızla büyürken güvenilir bir hazır bilgiye ulaşma ihtiyacından çıkmış. Serinin üçüncü kitabı 100 Lakap – Alınış Velveleleri İle, Tolga Arvas tarafından hazırlanmış. Tolga Arvas, İletişim Yayınları’nın 2015 için yayımladığı Resimli Türkçe Edebiyat Takvimi ekibinden. Arvas, Ağaçkakan Yayınları Hazır Bilgi Serisi’nin de danışmanlığını yapıyor.

Lakaplar özel ve değerlidir. Hem kişisel hem de toplumsal tarihimiz için. Herkes sahip olamaz, takılması için herkes tarafından bilinen, sevilen ya da nefret edilen özellikleri olmalı insanın. Lakaplar, ne kadar popüler olunduğunun da bir göstergesi.

100 Lakap, sadece bir lakaplar derlemesi değil, yakın ve uzak tarihimize kısa bir bakış, farklı alanlarda tanıdığımız isimlerin yaşamlarına kısa bir konukluk.

Ben elbette daha çok edebiyat alanındaki isimlerin lakapları ile ilgilendim. Orhan Veli’ye Şakuli Solucan yani dikey solucan, Ahmet Hamdi Tanpınar’a Kırtıpil Hamdi derlermiş. Her iki lakabı da Nurullah Ataç takmış şairlerimize. En çok lakap takılan yazarlarımızdan biri Sait Faik Abasıyanık; çocukken onu kızdırmak için “Abasızın Maçuko” derlermiş mahallede, lisede “Sulu Sait”, yazı hayatı boyunca da “sorumlu avare”, “küfürbaz şair”, “züğürt yazar”, “anadan doğma çevreci” gibi birçok lakap almış. Kitapta, kısa hikayelere de yer verilmiş. Benim pek hoşuma gidenlerden biri, Sait Faik’le ilgili bir hikaye, şöyle:

“Sait Faik bir gün Ada’dan bir balıkçıyla denize açılmış ve bir karagöz balığı yakalamış. Balığı oltadan çıkarınca bakmış çok küçük, öpüp denize bırakmış. Balıkçı neden böyle yaptığını sorunca ‘Bak demiş, artık denizde benim öptüğüm bir balık dolaşıyor.’”

100-lakapOsmanlı sarayında, Cumhuriyet öncesi ve sonrası devlet kadrolarında evrak tasnif işleri ile görevlendirilmiş İbnülemin Mahmut Kemal İnal ilginç hikayesi ve Cihan Kaynanası lakabı ile çıkıyor karşımıza. Lakabı veren Ahmet Hamdi Tanpınar ve üstadın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü yazarken onun kişiliğinden ve üslubundan etkilendiği ve yararlandığı belirtiliyor.

Müzik alanında, çoğumuzun bildiği, “Bayan Kahkaha” Güzide Kasacı, “Balarısı Ahmet” Ahmet Faik Şener, “Akrep Nalan” Füsun Nalan Açın, üzerlerine giydikleri lakapları ve alınış velveleleri ile kitapta kendilerine yer bulan isimler. Daha çok gülümsememize neden olan hikayelerin yanı sıra, “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ın hikayesi ile bir parça hüzün de yer buluyor bu derlemede.

Çanakkaleli Melahat ya da Amortisörlü Melahat, Dört Motorlu Pamela, Lüks Nermin gibi yaşadıkları dönemin sıra dışı kadınları da, muhafazakar ama ikiyüzlü bir muhafazakarlıkla ömrünü süren tarihimize ilginç hikayeleri ile isimlerini yazdırmışlar.

Lakaplardan nasibini sadece insanlar mı alıyor? Elbette hayır. İsmini duyduğumuzda hala bizi gülümseten, çok nadir de olsa trafikte karşımıza çıkan ilk Türk otomobili Murat 124’ü, yani namı değer Hacı Murat’ı unutmak mümkün mü?

Kitapta oldukça çok sayıda Osmanlı Paşası ve Osmanlı döneminin renkli karakterleri yer alıyor. Cumhuriyet dönemi öncesinde soyadı kullanılmadığından bu lakap işi çok önemli elbette. Ahmetler Mehmetler meselesinde işin içinden nasıl çıkılırdı yoksa? 1934 yılında “Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkında Kanun”un çıkması ile kimi lakaplar unutuluyor, tarihe karışıyor, kimi de soyadı olarak ömrünü sürdürüyor. Tiyatromuzun değerli isimlerinden İsmail Hakkı Dümbüllü’de olduğu gibi.

Bir de bu ülkenin, ülke çapında değil ama kendi çevresinde popüler olan, varlığı ile insanın içini ısıtan, güzel insanları var. Sait Faik’in hikayelerinden çıkıp gelmiş gibi Robinson Ahmet, gerçek ismi ile Ahmet Cahit Daban bu isimlerden biri, keyifli hikayesi ile kitapta yerini alıyor.

Kitabın sonuna her bir lakap ile ilgili bir kaynakça ekleyen Tolga Arvas kitaba başlarken şöyle diyor:

“Neler neleri var insanın hayatta kendisinin cebine koyup gezdirdiği. Karaşın bir nazar boncuğudur belki lakaplarımız, istemeden, küçük bir çengelli iğneyle yakalarımıza tutuşturulan.”

Kitabı bitirdiğimizde kimimiz içten içe gururlanacak yakasına takılı nazar boncuklarına sahip olabildiği için, kimimiz ceplerini karıştırıp hüzünlenecek arayıp da bulamadıkları için…

Ağaçkakan Yayınları, Hazır Bilgi Serisi ile yayım dünyamıza olduğu kadar bireysel yaşamlarımıza da renk katıyor. Uzun ömürlü bir seri olmasını diliyoruz.

Şule Tüzül – edebiyathaber.net (8 Şubat 2016)

Yorum yapın