Karain’de gizem! | Mehmet Özçataloğlu

Mayıs 20, 2019

Karain’de gizem! | Mehmet Özçataloğlu

Ülkemiz yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile eşi bulunmaz bir coğrafya. İklimsel özellikleri de bu zenginliğe zenginlik katıyor. Dört mevsimin yaşandığı ender bölgelerdeniz. Fakat son yıllarda doğaya verilen zararın nedeni olarak dördünü aynı gün yaşadığımız da olabiliyor. Doğa bu, kendisine yapılanı affetmeyecektir. Dolayısıyla verdiği yanıt baş edemeyeceğimiz şekilde ağır olabiliyor. Yerin üstünü bir kenara bırakarak altına bakalım biraz. On binlerce yıllık bir tarih barınıyor ne de olsa bu toprakların altında. Ülkemizin her yanında arkeologlar çalışmalarını sürdürüyorlar durmaksızın. Yeni yeni eserler gün yüzüne çıktığı gibi, kültüre dair ipuçlarına da ulaşmış oluyoruz. Çocuklar için de yazılan kitaplar var bu konuda. Bilimsel olanlarını saymıyorum çünkü onlar hepsinin ilgisini çekmez. Fakat roman, öykü, anlatı şeklinde sunularak çocukların tarihe dikkati çekilebilir. Sözünü ettiğim türdeki kitapların en sonuncusu da (yazıyı yazdığım anda) Demet Ekmekçioğlu imzalı, “Gizemli Tarih Oyunu.” Dinozor Çocuk tarafından yayımlanan, Deniz Avcıer tarafından resimlenen kitap bizi Karain Mağarası’na, Taş Çağı’na götürüyor.

Bahar geldi, gelmedi… Olsun yaz gelecek bu kış bitecek derken, yazar öyle hoş giriş yapmış ki kitaba yazı tüm güzelliği ile hissettim. “Arkeologlar için sıradan bir gündü. Horoz sesleriyle erkenden uyanıp Karain Mağarası’na doğru yola koyuldular. Yolda tarlaya giden köylülere el salladılar, kışlık yiyecek telaşındaki karıncalara yol verdiler. Çalılıkların arasından gelen Ağustos böceklerinin sesiyle yabani nergis kokularıyla huzur buldular. Kavurucu yaz sıcağından kaçıp soğuk mağaraya girerek çalışmaya başladılar…”

Kahramanımız Ufuk, arkeolog değil ama bir arkeolog çocuğu. O yıl yaz tatilinde gerçek bir keşif yapacak. Hem de Karain Mağarası’nın içinde. Bu mağara Taş Çağı döneminden çok önemli bilgiler sunuyor Ufuk’a. Dolayısıyla yazar da okuruna. Bu türdeki tarih kitaplarını yazarken, yazarların düştükleri hatalardan biri, belki de en büyüğü okurlarını bilgi bombardımanına tutmaları olur. Bunu yaparken doğrudan aktarım yöntemini kullanırlar ve kitaptan da koptukları olur. Fakat Demet Ekmekçioğlu, ilk kitabı olmasına rağmen aktaracağı bilgileri satır aralarına çok güzel işlemiş. Okurunu kitaptan koparmamış, bilgi bombardımanı ile sıkmamış, boğmamış. Yazarın aynı zamanda arkeolog olduğunu ve Karain Mağarası’ndaki kazılarda görev aldığını göz önüne alınca bu dengeyi sağlayabilmiş olması takdire değer. Öyle ya aktarmak isteyip de aktaramadığı daha nice bilgi elinde kalmıştır.

Karain Mağarası’ndaki bu çalışmalar, Ufuk için de unutulmaz bir serüvenin başlangıcı olmuştur. Ve ilham kaynağı da… Çünkü Ufuk’un tasarlamak istediği bir bilgisayar oyunu vardır ve buradaki çalışmalar, sonucunda oyununu da tasarlar. On binlerce yıl geriye giderek günümüz teknolojisi ile birleştirir. Hoş bir anlatım, boğmayan bir tarih… Karin Mağarası’nın derinliğinde yer alan bir serüven… Yaz tatili öncesi belki çocukları da heveslendirir, tatil programlarını değiştirir. O halde, Karain’deki gizemli tarih oyununa davetlisiniz.   

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (20 Mayıs 2019)

Yorum yapın