“Kara Kitap”ın sırlarına dair uzun ama eğlenceli düşünceler | Erdinç Akkoyunlu

Ocak 23, 2014

“Kara Kitap”ın sırlarına dair uzun ama eğlenceli düşünceler | Erdinç Akkoyunlu

orhan-pamuk-tan-kara-kitap-in-sirlari-cikti-5249194_3550_oOrhan Pamuk’un en “kendince” romanı Kara Kitap’ın 5 yıllık yaratım sürecini anlatan Darmin Hadzibegovic’in hazırladığı Kara Kitap’ın Sırları, 2013’ün en değerli yapıtlarındandı. Ama yaşasaydı Oğuz Atay’a bu konuda roman yazdırması beklenecek Türk edebiyatında bir romancının, en değerli romanına ilişkin de olsa roman dışı yapıtlarına olan ilginin edebiyatın popülerliğince boğuluş kaderini yaşadı.  Görüşe katılmayanların “Zaten Kara Kitap’ı okurken anlamak zor, bir de sırlarını anlatan kitabı okumak mı”  demesi olasılıkların en büyüğü. Sahi Kara Kitap’ı okumak zor mu?  Ve bunun suçlusu üslubu mu?  

Kara Kitap, Orhan Pamuk’un özgün anlatısıyla başlayan ve yine Pamuk’un hem yarattığı hem de Türk basınından damıttığı Celal Salik’in üslubuyla ona ait köşe yazılarında devam eden, en sonunda da Pamuk’un Kara Kitap’ta Galip ve Rüya bölümlerini anlattığı dilin giderek Celal Salik’in diline dönüşmesi ve nihayetinde Pamuk’un Kara Kitap dili ile romandaki bir iç dil olan Celal Salik dilinin romanın sonunda birbirine karışması, ayırt edilemez hale gelişidir. Bu teknik,  Türk edebiyatında o güne değin ilk kez denendi ve niteliği zorluğundan geldi. Çünkü Celal Salik, gazetede burç köşesi ve güreşçi tefrikalığı yapmayı da barındıran enikonu 30 yıllık bir köşe yazarıydı. Türk basınının 50’li yıllarındaki CHP – Demokrat Parti çizgilerinde cepheleşmesinin getirdiği gazete yazarlığının siyaseti doğrudan yazı malzemesi yapmasının bunaltıcılığını yaşamıştı. O nedenle de, Türk basınında çok nadir görülen yazmak için dünyaya gelmiş köşe yazarlarından olan Celal Salik, doğrudan siyaset yazmadan imgelerle ve Türkiye’ye ilişkin hallerle siyasi göndermeler yapan yazlar kaleme alıyordu. Ve böylece Celal Salik’in kaleminden “Boğaz’ın suları çekiliği zaman”, “Alaaddin’in dükkanı”, “Bedii ustanın evlatları” gibi Türk edebiyatının en nadide köşe yazılarını okuduk. Salik’in İstanbul’un ruhuna dair yazıları, aynı zamanda romanın geçtiği 12 Eylül Darbesi sonrasındaki dönemin siyasetten arındırılmış köşe yazılarına da gönderme taşıyordu. Yani Celal Salik, hem onca yıl siyasi yazıların yayımlandığı Türk basınının bu pespaye köşe yazarlığı ritminden bunalmış, hem de darbe sonrası siyasete dokunamamaktan dolayı edebiyatı işin içine katarak siyaset yazıyormuş gibi çabalayarak edebi rezaletlere imza atan köşe yazarı rakiplerine bu derin edebiyatıyla toz yutturmuştu.

imagesÇETİN ALTAN’DA BİR DUR BAKALIM

Romanı  Iowa –  Nişantaşı – Colombia – Erenköy hattında 1985-90 arası yazan Pamuk, Celal Salik’i Kara Kitap’ın Sırları’nda üstüne basıla basıla defalarca anlatılan post modern özelliğini bileyecek bir düşünsellikle değil; kendinin de sıkı okuru olduğu Türk basınındaki eli gerçekten edebi metin yazmak için Tanrı’nın eline değmiş Çetin Altan’dan damıtarak yaratır. Fakat Darmin Hadzibegovic’in hazırladığı kitapta Celal Salik – Çetin Altan ilişkisi için, “Celal’de Pamuk’un Öteki Renkler adlı kitabında hakkında ayrı bir yazı bulunan Çetin Altan’dan da bir şeyler vardır. s.45) deniliyor. Tek bir cümle Celal Salik – Çetin Altan ilişkisini özetlemeye yetmez. Türk basınında Celal Salik’in gerçek hayattaki edebi gazete yazarı karşılığı Çetin Altan olduğu için, Kara Kitap’ın Sırları’ında Salik’te izler bulunduğu uzunca anlatılan Falih Rıfkı Atay ve Bedii Faik gibi Pamuk Ailesi ile akrabalık ve dostlukları bulunan Türk basınının önemli yazarları, Kara Kitap’ın ve Celal Salik’in sırlarına eriştirmiyor okuru.

Pamuk, elbette Kara Kitap’ta Celal Salik’i, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü saymazsak Türk edebiyatında olmayan bir post-modern roman yazarken kurgu gücüyle, çalışkanlığının eseri olarak yaratabilirdi. Ama Celal Salik’in Kara Kitap’ın Sırları’nın verildiği iddiasını isminde taşıyan yapıtta Pamuk’un gerçek-kurgu kişi kuramına dayalı bu çalışması, kurgu kişi özelliğini daha baskın dile getirebilmek için Türk basınının diğer isimlerine de bölüştürülmüş. Ben, 90’lı yılların sonunda Pamuk’un bir televizyon programında söz Kara Kitap ve Celal Salik’ten açıldığı vakit ‘Her bir köşe yazısını yazmak en az üç ayımı aldı. Tabi Çetin Altan bunu bir günde yazıyor…’ dediğini anımsıyorum. Edebiyat tarihçisini de fil hafızama güvenip faka bastırma ihtimalimin korkusuyla irkilerek şu cüreti de gösteriyor ve:  Kara Kitap ilk yazıldığında o güne değin ne Türk basınında ne de edebiyatında Çetin Altan’dan daha iyi köşe yazarı olmadığı için Pamuk, Celal Salik – Çetin Altan ilişkisini çok açık dile getiriyordu. Fakat zamanla biz Kara Kitap’tan başlayarak Türk edebiyatında post-modern romanlara alışıp, hatta onları özleyerek yaşam sürmeye alışalıberi Celal Salik’in köşe yazılarının tat olarak Çetin Altan’ın yazılarının önüne geçtiğini düşündük ya da Pamuk ve Hadzibegovic bunu görerek Kara Kitap’ın Sırları’nda Salik – Altan ilişkisini tek cümleyle sınırladı. Zaten görülen de ikinci seçeneğin hayata geçtiğidir, ki bu da bir ülke edebiyatında ilk kez kurgu-gerçek kişinin zamanla kurgu kişi olarak sınıflandırılması anlamına gelir de, edebiyatımızın ilk sem2-764C-D2A8-7C98derli toplu post-modern yapıtı yayımlandıktan yirmi küsur yıl sonra en önemli karakterinin anlamı üzerinden başkalaşarak bu yönü değer kazandı denilebilir.

Merkezi var mı yok mu?

Kara Kitap’ın Sırları’nın benim için en kayda değer bölümü, Kara Kitap’ın merkezi belirsiz romanlar arasında gösterilmesiydi. Görüş haklı ama eksik. Kara Kitap’ta her ne kadar merkezi belirsiz roman niteliğinin altını dolduracak pek çok motor olay: romanı gücü ile belli bir noktaya götürebilen öykülem kullanılmışsa da, Kara Kitap’ın merkezini yazmak fikri, heyecanı ve eylemi oluşturur. Bu da Kara Kitap’ı merkezi çok belli hatta Madam Bovary (aldatmak), Suç ve Ceza (cinayet işlemek) gibi tek ana konunun tüm romana hakim olduğu ve romandaki tüm bölümlerin bu ana bölüme doğru kusursuzca kaydığı girap-merkez roman yapar. Elbette, Kara Kitap’ın konusu Galip’in Celal Salik’e dönüşmesini ele alan yazma eyleyişi üzerine olmasaydı ona Pamuk’a karşı çıkıp merkez romandır demek mümkün olmazdı, çünkü Kara Kitap Türk edebiyatının post-modern en iyi ilk romanı olması dolayısıyla Türkiye’deki yazılı kültürü ele alan biçimselliği oranında değerlidir. Pamuk’un Kara Kitap’ın Sırları’nda haklı olarak sayılan İslam kültürü, Türkiye’nin basın ve polisiye tarihi, Nişantaşı merkezli ilk burjuva aileleri gibi Kara Kitap’ı eşsiz hale getiren unsurlarının varacakları pek çok yol var. Ama tüm bu yollar Kara Kitap’ın bütünlüğünde tek bir yere çıkıyor, Türkiye’nin post-modern ögeli yazma eyleyişine. İşte bu nedenle de, biçimsel olarak Kara Kitap’a Kara Kitap’ın Sırları’nda uzunca ayrıldığı bölümdeki gibi merkezi belli olmayan roman demek mümkünse de, Kara Kitap’a yazılış ruhuna da bağlı olarak Türkiye ekseninden baktığımızda ve Orhan Pamuk ile bu en kendince eserini ülkesinin bakış açısıyla değerli kıldığımızda onun merkezi belli roman olduğunu da görüyoruz. Bundan ötürü de, Kara Kitap’ın Sırları’nı içeren yapıtta, romandaki merkezilik konusunun daha da ayrıntılı olması beklenebilirdi.

Ayrıntıların bir nedeni var

Onun dışında Kara Kitap’ın dünya edebiyatının de en değerli Ansiklopedik romanlarından olduğunun izah edilmesi, okurun Kara Kitap’taki ayrıntıcılık konusunda bugünün iki yüz sayfayı aşmayan ve okurken kişiyi yormayan nitelikli yapıtlarına duyulan alışkanlığın getirdiği yüz ekşimesini de gidermesi için okurun uzunca üzerinde durması gerekir. Hatta, Kara Kitap’ın ansiklopedik roman özelliğinin, Türk edebiyatında karmaşık yakın tarih ve aile yapısı nedeniyle çokça ihtiyaç duyulan bu türe yönenilmesi için de ilham oluşturmasını beklemek gerekir.

KARA-KiTAP_5875_1Nobel ne söylüyor?

Kara Kitap’ın Sırları’nda Kara Kitap Nobel Edebiyat Ödülü ilişkisinin ele alınışı da, edebiyatımız için önemlidir. Kara Kitap’ın Sırları’nın giriş bölümünde belirtildiği gibi 2006 yılında Nobel Komitesi Başkanı Horace Engdahl’ın Pamuk’a ödül gerekçesini gazetecilere açıklarken, yazarın en büyük başarısının Kara Kitap olduğunu söylemesi çok düşünülmelidir. Aynı zamanda Nobel’in Kara Kitap’a verilmesi, Pamuk’un kişisel tarihi için olduğu kadar Türk edebiyatı ve Doğu toplumları için de önemlidir. Kara Kitap, Pamuk’un J.Joyce’nin Dublin için yaptığından daha başarılı bir yeraltı İstanbul’u profili oluşturur ve Nobel Edebiyat Ödülü Pamuk’aü bunu Batı edebiyatını kimsenin farkı anlamayacağı şekilde taklit edebime bilgisi ve gücüne sahipken  tamamen özgün bir yapıt ortaya çıkararak tüm riskleri alarak yapmasına da sunulmuş bir taktir belgesi niteliği taşır.  Yine Kara Kitap’ın bir Türk ve Müslüman yazara Nobel gerekçesi olarak ilan edilişinin Doğu’ya verdiği mesaj, edebiyatın ana yurdu Batı’yı taklit eden kusursuzlara değil Batı ile barışık Doğu anlatılarına kıymet verileceğidir. Kaldı ki Nobel komitesi, sözünü tutacağını gerçi yazara ödülü kazandıran yapıtlar Kara Kitap’tan önce yazılmış olsa da, Batı formlarını Çin kültürüyle barışık şekilde edebiyatında eriten  Mo Yan’a verilen ödülle Doğu’ya bir kez daha anlattı.

PAMUK’TAN BAŞKASI YAZABİLİR MİYDİ

Türk edebiyatının en karmaşık ve en özgün romanı Kara Kitap, Orhan Pamuk edebiyatının en saf ve en düşünceli halinin altın oranı olduğu için onun en kendince romanıdır. Bu özelliklerinden dolayı da, Türk edebiyatında hem biriciktir hem de anlaşılmaya çok muhtaçtır. Çünkü bugün bile sayısı git gide azalan sahaf raflarında Kara Kitap’ın hem Can Yayınları hem de İletişim Yayınları’ndaki baskıları, Pamuk’un diğer romanlarına göre daha çok bulunur. Bunda romanı okumak ve anlamak için ciddi Türk siyasi ve basın tarihi bilgisinin yanı sıra çok ama çok sağlam bir edebiyat alt yapısının istenmesinin payı büyük. İşte Kara Kitap’ın Sırları adlı yine edebiyatımızın en ender çabalarından  olan yapıt da, Kara Kitap’ın doğru anlaşılması ve bugün roman patlamasını yaratan yazar adaylarına post modern roman yazımının gerçek ve çok zorlu bir hikayesiyle ilham vermesi içinde de ayrıca kıymetlidir. Dahası başucu kitabı niteliği taşır.

Sadece edebiyatımızın değil dünyanın da en nitelikli yazarlarından olan Orhan Pamuk ve onun en kıymetli yapıtlarından Kara Kitap her zaman ilgiyi hak ediyor. Ve Türk edebiyatının ruhuna en uygun romanlar listesi yapsak, ilk üç sıraya yazmamız gereken Kara Kitap, tıpkı Pamuk’un Kara Kitap’ı oluştururken dünya, Türk ve İslam klasiklerine yaptığı metinlerarasılık gibi çabaları kendi yapıtı için de hak ediyor. Kara Kitap’a metinlearasılıkla yaklaşan bir roman yazmış ve yayıncılara bunu anlatmayı 5 yıl başaramamış ben, Kara Kitap’ı yeniden okuma listesine almanın edebiyatımızın tüm yoksunluklarına dair ilaç niteliğindeki gücünün farkındayım. Dileğim o ki, Pamuk’u aynı dilden okuma şansındaki biz okurlar da yapıtın hakkını yeniden ve yeniden verelim. Böylece Kara Kitap’ın yazılma ve anlaşılma çabasına dair maceraya yeniden katılalım.

Ve Kara Kitap’ın Sırları’nda kapak resmini de oluşturan, Pamuk’un Kara Kitap’ı yazarken ki çizimleri için ise, ancak onları Pamuk çizebilirdi demek okuma notu yazanın haddini daha aşmama çabasıdır.

Erdinç Akkoyunlu – edebiyathaber.net (23 Ocak 2014)

Yorum yapın