Hülya Soyşekerci’den yazmak üzerine 11 kural!

Ekim 2, 2014

Hülya Soyşekerci’den yazmak üzerine 11 kural!

Foto Hülya Soyşekerci1.Yazar adayı, öncelikle kendine ve yazdıklarına güvenmelidir.

2. Bir yazar, okuru gözetmeden, ün kazanmayı düşünmeden ve maddi beklentiler taşımadan, sadece kendisi için, yazma ânının o muhteşem hazzını duyumsamak için yazmalıdır.

3. Gözlemler, birikimler, imgeler… yazara yol gösterir. Yazar, yaşananları dönüştürür, yapıtında hayatı yeniden estetize eder. O nedenle, bir yazar adayının edebi metin oluşturma sürecinde daha önceki okuma ve yaşantı birikimleri çok değerlidir.

4. Öncelikle en iyi bildiklerinizden, en yakın çevrenizden başlayın; gözlemlediklerinizi ve yaşadıklarınızı kurgu, dil ve kişiler üzerinden edebi bir metne dönüştürmeye gayret edin.

5. Yazmanın disiplin gerektirdiğini size sık sık anımsatacak olan bir defter tutun. Okuduklarınız, yaşadıklarınız ve gözlemlediklerinizden sizde kalanları bu deftere her gün yazmaya gayret edin. Defter ve kaleminizin- siz nereye giderseniz gidin- her an yanınızda olmasına dikkat edin ayrıca.

6. Bir yazar adayı, yerli ve yabancı; klasik, modern ve post modern, her türde (roman, öykü, deneme, biyografi, anı vb.) edebi eserin yanı sıra felsefe, psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve diğer bilimsel, belgesel, düşünsel kitapları da okumalıdır. Günlük gazeteleri takip etmeli, zaman zaman izlediği TV yayınlarından toplumun eğilimlerini anlamaya çalışmalı; bireyi ve toplumu gözlemlemeli; toplumun iç dinamiklerini ve bireyin iç dünyasındaki kaosu keşfe çıkmalı, bol bol not tutmalıdır. Her gün gördüğümüz gerçeklere, yaşam ayrıntılarına, sıradanlığa dönüştürdüğümüz ve aşındırdığımız kimi olgulara yepyeni ve farklı bir bakış açısıyla bakabilen;  kendine özgü bir dil içinde dünyayı yeniden anlamlandırabilen, metin içi yaratıcı unsurları ve dengeleri iyi kurabilen, gayretli, disiplinli, sabırlı biriyseniz bir gün gerçekten iyi bir yazar olabilirsiniz.

7. Yazarken dilin nitelikli ve yaratıcı biçimde kullanımı çok önemlidir. Başarılı kurgularınız olsa bile size özgü bir anlatım diliniz yoksa yazın emeğiniz boşa gidebilir. Okumak; insanın düş dünyasını genişlettiği gibi; dil bilinci ve yeteneğini de geliştiren en önemli eylemlerdendir.

8. Yazma süreçlerinde düşlere ve kurguya yoğunlaşabilmek, kendi iç sessizliğinizi yaratabilmek de elbette çok önemlidir. Çevreniz gürültülü olsa bile kendi içinizde sessiz, sakin bir yaratım alanı açabilmelisiniz. Yazmak için önce kendinize ait sessiz bir oda değil, zihinsel yoğunlaşma gerekir. Yani yazmak; bir mekân değil bir yoğunlaşma ve kendi iç sessizliğini yaratma sorunudur. Bu bakımdan, genç yazarlara zihinsel yoğunlaşmayı geliştiren yoga, meditasyon, konsantrasyon gibi çalışmalar yapmalarını da öneririm.

9. Bir yazar adayı, yazma çalışmasına zaman zaman ara verip yakın çevrede kısa gezilere çıkmalıdır. Kırsalda, deniz kıyısında dolaşmalı; ormanlara, bahçelere, parklara yeşil alanlara açılmalı. Doğadan, temiz havadan destek almalıdır. Balık tutmalı; yürüyüş, koşu, yüzme gibi etkinlikler içinde olmalıdır. Yazar adayının edebiyat dışında da bir hobisi olmalıdır. El işleri, resim, müzik, sinema, fotoğraf vb. gibi farklı sanat dalları insanı ruhen besler.  Arkeoloji, sanat tarihi, mitoloji çalışmaları yapmak, bol bol seyahat etmek ve farklı yerler görmek de yazınsal yaratıcılığı güçlendirir.

10. Elbette yazmak, yalnızlık ve içsel derinleşme gerektirir; ancak yazar adayının nitelikli bir sosyal çevresi de olmalı;  ara sıra okur ve yazarlarla buluşulan edebiyat günlerine, edebiyat etkinliklerine katılmalıdır. Bu ortamlarda, usta yazarların yaşama, konuşma ve yazma tarzlarına dikkat etmeli; onların örnek alabileceği yönlerini görebilmelidir. Genç yazar, ustaları örnek alırken “kendi” kalabilmeli; giderek özgün ve farklı olmayı başarmalıdır.

11. Ayrıca şu önerileri de eklemeliyim:

Hiçbir zaman aceleciliğe kapılmayın. Yazma süreci bittikten sonra, birkaç hafta, hatta birkaç ay zaman bırakıp metninize yabancılaşmadığınızda, metindeki bazı hantallıkları, fazlalıkları ve hataları göremeyebilirsiniz. Metninize mesafe koymadığınız ve bir süreliğine onu unutmadığınızda, yazdığınız metin sizi büyüler; kendinizi tam bir yanılsamanın odağında, farkındalıksız ve gözü kamaşmış bir halde bulabilirsiniz. Yaratım sürecinden henüz çıkmış olduğunuz için metnin büyüsel etkisine kapılmanız kolaydır; o nedenle yazınıza nesnel bakamayabilirsiniz.  Dolayısıyla, bir yazar adayının en çok kaçınması gereken durum aceleciliktir. Hıza teslim olmadan okumak, yazmak ve yaşamaktır aslolan. Edebiyat, bir bakıma, hayatın hızını düşünce ve düşler yoluyla yavaşlatmak demektir. Son olarak; genç yazar kitap yayımlatırken de acele etmemeli; yayınevlerine yolladığı dosyalar reddedilirse asla yılgınlığa ve umutsuzluğa kapılmadan yazmaya ve çalışmaya devam etmelidir. Hulki Aktunç ustanın “Yazıyorum çünkü hâlâ yan yana gelmemiş kelimeler var.” sözünü de kendine rehber almalıdır.

edebiyathaber.net (2 Ekim 2014)

Yorum yapın