Hayal kırıklıklarının başkenti Ankara | Can Öktemer

Ocak 18, 2018

Hayal kırıklıklarının başkenti Ankara | Can Öktemer

Senaryosunu Levent Cantek‘in yazdığı, çizimlerini ise Sefa Sofuoğlu’nun yaptığı 1951 isimli grafik roman geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan yayınlandı. Levent Cantek, uzun yıllardır grafik roman üzerine akademik çalışmalar yapmakta aynı zamanda grafik roman senaryoları yazmakta. Kendisinin senaryosunu yazdığı 2013 yılında yayımlanmaya başlanan ve 2015 yılında tamamlanan grafik roman üçlemesi  (Dumankara Hayat Bir Yangındı, Emanet Şehir ve Uzak Şehir) 2015 yılında tamamlanmıştı.  Levent Cantek geçtiğimiz yıl ise Levent Gönenç’le birlikte Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür isimli bir akademik çalışma yayımlamıştı. Sefa Sofuoğlu’nu ise uzun yıllardır çeşitli karikatür dergilerine yapmış olduğu çalışmalardan tanıyoruz. Levent Cantek’in ve Sefa Sofuoğlu’nun daha önce Dumankara, Hayat Bir Yangındı ve İrem’i Beklerken ve Alayına İsyan isimli projelerde  beraber çalıştığını  hatırlatalım.

1951, olay mahalli olarak Levent Cantek anlatılarından aşina olduğumuz şekilde Ankara’da geçiyor. Levent Cantek, 1951’de II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’de o dönem yaşanan siyasi gerilimleri, politik atmosferi iki farklı dünya görüşüne sahip kardeş üzerinden anlatıyor. Hikaye, Vedat’ın intihar eden kardeşi Nedim’in cenaze işlerini tamamlamak üzere İstanbul’dan Ankara’ya gelmesiyle başlıyor. Vedat ve Nedim farklı dünya görüşlerine ve ideallerine sahiptirler ama dış görünüş olarak birbirlerine çok benzemektedirler. Belki de hayattaki tek ortak noktaları budur.  Bununla beraber Nedim resimle uğraşmaktadır, Vedat ise bir dönem resimle uğraşmıştır. Nedim’in memlekete, hayata ve insana dair büyük idealleri vardır. Vedat ise, Nedim’in bu ideallerini, hayallerini biraz küçümseyen, onun bu görüşlerini fazla romantik bulan biridir. Nedim’in beklenmedik vefatı, Vedat’ı Ankara yollarına düşürüyor ve farklı dünyaların insanı iki kardeş; ıssız bozkırda, tekinsiz bağ evlerinde, siyasi gerilimlerin, komploların tam ortasında aynı hikayenin içerisine düşüyorlar.

Siyaset, yalanlar ve komplo teorileri

Levent Cantek ve Sefa Sofuoğlu, 1951’de geçen bir dönem hikayesi anlatıyor. 1951 yılı Türkiye yakın dönem siyasi tarihindeki önemli olaylardan bir tanesidir. Bu dönemde dünyada esen “anti komunizm” rüzgarına Türkiye de katılmış ve sol muhalefet bastırılmıştır. Yine o dönemde  meşhur 1951 Tevkifatı yaşanmış, sol muhalefetin büyük bir kısmı tutuklanmış, kalanlar ise yeraltına çekilmek durumunda kalmıştı. Vedat ve Nedim’in hikayeleri işte tam böyle bir dönemin ortasına düşüyor. Kitap boyunca Nedim’ın memleket ideallerinin, hayallerinin, tutkularının adım adım nasıl birer hayal kırıklıklarına dönüştüğünü tanıklık ediyoruz. Vedat ise, kardeşinin vefatının ardından İstanbul’dan Ankara’ya geldiğinde kardeşini aslında hiç tanımadığını fark ediyor ve onu tanımaya çalışıyor. Vedat, Nedim’in ardından düştüğü bozkırda, boş gözlerle şehri geziyor, onun evinde, yatağında kalıyor ve bildiğini sandığı Nedim’den bambaşka bir Nedim’le tanışmış oluyor. Hatta bir zaman sonra bıyıklarını kesip, kardeşinin kıyafetlerini giyip Nedim bile olmaya başlıyor… Lakin, Vedat kardeşinin intiharını araştırırken kendisini gizemli olaylar içersinde buluyor. Vedat, tamamen yabancı olduğu bir şehirde, kardeşinin yasını tutmaya çalışırken herkesin birbirinden şüphelendiği, arkasından iş çevirdiği karanlık bir dünyanın içerisine düşüyor.

Levent Cantek, 1951’de siyasi romantizmin, pozculuğun, büyük laf eden çokbilmişlerin, “en çok bağıranın hep en haklı” sayıldığı bir dönemin özetini sunuyor bizlere.  Düşüncenin suç sayıldığı, memlekette sürekli bir dış düşman tehdidiyle paranoyak bir bekleyişin yaşandığı, hayata dair ideallerin, hayallerin kirli siyaset oyununda nasıl yavaşça sönen bir balona dönüştüğünü ustalıkla aktarıyor.

Sakin bir anlatım

Levent Cantek ve Sefa Sofuoğlu, 1951’de öykülerini sakin bir dille anlatıyor.  Karakterlerin çoğu zaman sessizliğe büründüğü, az diyaloglu, mekanların ve iç dünyaların öne çıktığı bir hikaye var karşımızda. Levent Cantek, karakterlerin özellikle de Nedim’in yaşadığı ikilemleri, korkuları, hayal kırıklarını rüyalarla, kabuslarla, iç seslerle desteklemiş; okur karakterin iç dünyasını ve yaşadıklarıyla daha yoğun bir bağ kurulabiliyor bu sayede. Bununla beraber Levent Cantek’in yine diğer işlerinde olduğu gibi oldukça başarılı bir dönem tasviri söz konusu. Sefa Sofuoğlu’nun ustalıklı ve titiz çizimleriyle dönemin Ankara’sı, sokakları, mekanları hayat buluyor. Ayrıca Levent Cantek ve Sefa Sofuoğlu’nun dönemin Ankara eğlence hayatını da başarılı bir şekilde aktardığını söyleyebiliriz. 1951 yılındaki popüler şarkılar, eğlence mekanları hatta dönemin en büyük sinemalarından Büyük Sinema’da hikaye içerisinde karşımıza çıkmakta.

1950’li yıllar Ankara ütopyasının bittiği, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’ya gelen memurların, şairlerin, yazarların yaşanan ekonomik krizle birlikte tekrar İstanbul’a döndüğü zaman dilimi olarak kabul edilir. 1951, tam da bu dönemi; Ankara’nın giderek cazibesini yitirip hayal kırıklıklarının başkentine doğru evrilmesini anlatıyor bir anlamda. 1951, son zamanların en iyilerinden. Grafik roman sevenlerin asla kaçırmaması gereken ustalıklı bir anlatı.

Can Öktemer – edebiyathaber.net (18 Ocak 2018)

Yorum yapın