Gülsüm Koçak Sönmez’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Eylül 18, 2019

Gülsüm Koçak Sönmez’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Nefes almak için!

Hayatın yoğun yapısı içindeki rollerin belliyse ve bu durum “asi” ruh halinle çatışıyorsa, yapabileceğin en güzel şey yazıya sığınmak oluyor.

Yetişkin edebiyatında öyküler yazmaya çalışırken kendimi çocuk edebiyatında buluverdim. Bakıldığında doğal bir süreç gibi gözüküyordu aslında çünkü bir tarafta öğrencilerim bir tarafta ikiz kızlarımla birlikte sabahtan akşama çocukların içindeydim. Onların dünyası ise açıkçası yetişkinlerin gerçekçi ve bir o kadar da sıkıcı dünyasından çok daha güzeldi. Hayal dünyaları sınırsız, duyguları saf, pazarlıksız ve içtendi.

Bir de “Çocuk” kelimesi bende hep muzipliği çağrıştırır. Çocuk demek muziplik demektir; onlara hüznü yakıştıramam nedense. Bu yüzden öykülerimi zihnimde tasarlarken mizahla temellendirmeye çalıştım ve gördüm ki ben de oldukça keyif alıyorum bu işten.  Israrla “Belki tekrar yetişkin öyküleri de yazarsın?” diyen yakınlarıma “Ben şimdilik çocuklara öyküler yazarak çok eğleniyorum, dokunmayın!” diyorum. Umarım çocuklar da onların dünyasına dahil olduğum için mutlulardır.

2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Cin Ali’dir. Bendeki izlerine gelince o dönemin genel bir çerçevesini çizmem gerekiyor öncelikle. Sene 1986, ilkokula başlama yılım. Anadolu’nun küçük bir ilçesindeyiz ve burada bir kitapçı yok. Kitaplara ulaştığım yer sınıf kitaplığı ve evimizin karşısındaki halk kütüphanesiydi.

Ne bugünkü gibi albenisi yüksek çocuk kitapları vardı o dönemde ne de çevremde okuyan insan!

İlkokula başlayıp okumayı öğrendiğimde kuzenlerimden Cin Ali kitapları geldi. Kitapları ilk gördüğümde çok heyecanlandım. Cin Ali ve ekibi çöp adamlardı; ama benim dünyamda bambaşka bir yerdeydiler. Cin Ali’nin atı, topu, topacı, kara gözlü kuzusu ete kemiğe bürünüp sanki canlanırlardı. Sonra aralarına beni de alırlardı.

Üstelik mutluydu Cin Ali; ailesiyle, arkadaşlarıyla, hayvanlarıyla. Onu kendime yakın bulur, her bir kitabı tekrar tekrar okurdum.

Daha sonra halk kütüphanesi benim için en güzel hazine oldu. Ve ben oraya üye olup o eski kitap kokularının bağımlısı oluverdim.

3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Bu kitabı keşke ben yazsaydım demedim; ama bu kitabı iyi ki yazmış dediğim kişi Cervantes’tir: Don Kişot. Onun maceraperest ruhu beni alır götürür. Onunla birlikte kâh yel değirmenleriyle savaşır kâh kürek mahkûmlarını kurtarmaya çalışırım. Bazen Sancho’ya kızar bazen de Don Kişot’un kafasına miğfer diye taktığı berber çanağına gülerim.

O, benim kahramanım; bir garip Don Kişot’ tur işte!

4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Odin Redbeard’ın yazdığı Vulgar Viking Büyük Yarış. Öncelikle Vulgar serisini Türkçe’ye kazandıran Fatih Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum buradan; her ne kadar gece kızlarıma uyuklamalarına yardımcı olsun diye okuyup onlarda tam tersi etki yaparak onların cin gibi bakmalarını sağlasa da… 😊

Hayalperest, pasaklı, yağmacı Vulgar’ın iyi bir Viking olma yolunda başına gelen komik olayları, iri yarı annesini, güçsüz babasını, en iyi arkadaşı Knut’la olan diyaloglarını, prenses Freya’yı sinir etmesini okurken yatağımızda kıkır kıkır gülüyoruz. Sonra da ona “Lütfen Odin Redbeard, yazarken uyku öncesindeki bizleri de düşün artık bu kadar komik yazmak zorunda mısın?” diye soruyoruz! 😊

edebiyathaber.net (18 Eylül 2019)

Yorum yapın