“Gençler bize yalan söylesin istemiyoruz, ama biz onlara sıkı yalanlar söylüyoruz!”

Kasım 12, 2013

“Gençler bize yalan söylesin istemiyoruz, ama biz onlara sıkı yalanlar söylüyoruz!”

on8panelfoto2[4]Yazar Müge İplikçi ve Ahmet Büke, gençlik edebiyatı ve gence yazma deneyimlerini 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda düzenlenen panelde masaya yatırdılar. ON8 Yayın Yönetmeni Müren Beykan’ın yönlendirdiği “Genç Edebiyat, Genç Okur, Genç Gündem” başlıklı panele gençler yoğun ilgi gösterdi.

Yeni gençlik romanları geçtiğimiz günlerde ON8 tarafından yayımlanan iki yazar da panelde gence yazmanın önemine ve farklılıklarına değindi.

Panelin açış konuşmasında Dr. Müren Beykan, Ahmet Büke’nin ilk romanı Mevzumuz Derin’i ve Müge İplikçi’nin yeni gençlik romanı Saklambaç’ı, hayatı yalanlar üzerine kurulu genç kahramanlarla kurguladıklarına değindi. Gençlerin yalan söylemesini istemeyen yetişkinlerin onlara sürekli sıkı yalanlar söylediğini, bu çerçevede kitaplardaki yalan kurgusunu çok gerçekçi bulduğunu belirten Beykan, çocukların ve gençlerin; gerçeğin eğilip bükülerek, üstü örtülerek sunulduğu bir eğitim sisteminde var olmaya çalıştığını, bu noktada genç edebiyatın önemli bir hatırlatma yaptığını ifade etti.

Müge İplikçi; kendisine sürekli yalan söylenen, bu yalanlara isyan etmek yerine saklanarak gerçeklerden kaçmayı yeğleyen roman kahramanı Funda’dan söz ederken, saklanmanın bir çözüm olmadığını, insanın saklandığı sürece kendisi olamayacağını vurguladı. Yaşamın gerçek tatlardan uzak, yapay tatlandırıcılarla geçtiğini, bunun da iletişime engel olduğunu ifade eden yazar, insana önyargılı yaklaştıkça birbirimizle, geçmişle ve bugünle buluşmanın mümkün olamadığını belirtti.

Müren Beykan’ın “Gerçek nedir? Derdiniz gerçeği anlatmak mı?” sorusu üzerine, edebiyatın anlatmaktan çok, hissettirmekle ilgili olduğunu söyleyen Ahmet Büke, hayatı sırlarla ve yalanlarla çevrili kahramanı Bedo’nun, kendi hayatından bir dönemi yansıttığını, gerçeği biraz da kendisi için anlamaya çalıştığını anlattı.

Panelde iki yazar da gençler için yazma deneyimlerine ilişkin ilginç saptamalarda bulundular. Gençler için yazdıklarının, diğer kitaplarından farklı olarak, annesi ve kardeşi tarafından “anlaşılabilir, baştan sona okunabilir” olduğunu esprili bir dille paylaşan Ahmet Büke, edebiyatın elimizde kalan son sahici değerlerden biri olduğunu ve gençlere bu kaygıyla yazdığını vurguladı.

Gençliğin Türkiye için önemine işaret eden Müge İplikçi ise, kendileri gibi yetişkin edebiyatından bakmaya çalışan yazarlar için, gençlere yazmanın sorumluluk istediğini anlattı. Çocuk ve gençlik edebiyatının yetişkinlere yazmaktan çok daha zor olduğunu söyleyen İplikçi, gençlere yazarken umut veren sonlar kurguladığını dile getirdi.

Çok sayıda gencin katıldığı panelin sonunda bir izleyici, romanlardan birinin Dersim’e, diğerinin 12 Eylül dönemine gönderme yapmasından yola çıkarak, yazarlara edebiyatın bir yara bandı işlevi mi gördüğünü, yoksa bir şeyleri değiştirme gücüne mi sahip olduğunu sordu. İplikçi cevabında, edebiyatın savaşları, çatışmaları bitiremeyeceğini ama bizi iyileştirdiğini, sağlıklı düşünmemize yaradığını, kendi içimizdeki barışı sağlamakta büyük payı olduğunu ifade etti. Büke ise, kutuplaşmaların ve kavgaların en önemli nedeninin birbirimizi tanımamak ve anlamamaktan kaynaklandığına; edebiyatın buna olanak tanıyan en önemli araçlardan biri olduğuna dikkat çekti.

edebiyathaber.net (12 Kasım 2013)

Yorum yapın