Gaçar Goçar’daki tüfek patlar mı? | Zeynep Yenen

Nisan 9, 2018

Gaçar Goçar’daki tüfek patlar mı? | Zeynep Yenen

Vivek Shanbhag’ın “Gaçar Goçar”ı Mart 2018’de Palto Yayınları tarafından basılıyor. Kannada dilinde yazılan eser 2015 yılında Harper Collins ve 2017 yılında Penguin Books tarafından yayımlanıyor. Kannada dilinden çevrilip Amerika’da yayımlanan ilk kitap olma özelliğine sahip.  Orijinal adı “Ghachar Ghochar” olan eser, İdris Çakmak tarafından İngilizceden çevrilerek Türkçeleştiriliyor. Yüz dört sayfadan oluşan kitabın sonundaki sözlük niteliğindeki açıklamalar okuyucuya Hint kültürüne ait pek çok konuda bilgi veriyor.

Anadili Konkani olan Vivek Shanbhag eserlerini Kannada dilinde kaleme alıyor. Beş öykü, üç roman ve iki oyunu olan yazarın, biri İngilizce olmak üzere iki de antolojisi bulunuyor. Öyküleri İngilizce ve diğer Hint dillerine çevrilen Shanbhag’ın, “Nirvana” isimli öyküsü ise kısa film olarak beyazperdeye uyarlanıyor. Beş yıl mühendislik yaptıktan sonra, tam zamanlı olarak dergi editörlüğü ve yazarlığa geçiş yapan Vivek Shanbhag, Iowa Üniversitesi Uluslararası Yazma Programı’nda 2016 Güz Dönemi asistanı olarak görev yapıyor. Halen Banglore’da yaşamaktadır.

Paranın sebep olduğu aile tahribatı üzerine sıradan bir hikâye gibi görünen novellada yazar orta sınıf bir Hintli ailenin yaşamı üzerinden Hindistan’ın geleneksel ev hayatını mükemmel bir şekilde resmediyor. Bangalore’li bir aile ve bu ailenin görsel olarak tanımı bize modern Hindistan hakkında bilgi veriyor. Eser, Kannadalı olan ve Güney Hindistan dili konuşan Srinuth Perur tarafından tercüme ediliyor. Shanbhag’ın ilk eserlerinden birinin İngilizceye çevrilmesi onun anlatımının güçlü olmasından kaynaklanıyor. Ve bu özelliğinden dolayı Çehov’la karşılaştırılıyor. On Dokuzuncu Yüz Yıl Rus Edebiyatı’nda olduğu gibi aile içi müttefiklik ve çatışmaları işleyen konusuyla birbirine kenetlenmiş bir aileyi anlatıyor.

Eser belirsiz birinci tekil şahıs tarafından anlatılıyor. Herkesin bir ismi olmasına rağmen anlatıcının herhangi bir yerde ismi geçmiyor. Olayın kahramanı kendi çevresinde olanları Camus’un Meursault’u gibi tepkisiz anlatıyor.

Kadın hakları örgütünde çalışan Chitra’nın Cafe House’da dertlenirken söylediği “Çay istediğin gibi olmamış diye bir kadının nasıl kolunu kırarsın?” ya da “Komşuda anahtarı unuttu diye karın öldürülür mü?” cümleleri anlatıcıyı sıkar ve başlamak üzere olan bir ilişki anlatıcının House Cafe’ye gidiş saatini değiştirmesiyle son bulur (s. 14). 

Anlatıcı annesi, babası, ablası Malati, amcası Chikkappa ve eşi Anita ile birlikte altı kişilik bir ailede yaşamaktadır. Yoksulluklarını amcalarının sayesinde geride bırakmış olan aile fertleri baharat ticareti işini kuran Chikkappa’nın evlenmesini istemezler.  “Ne kadar çalışırsa bizim için o kadar faydalı. Kendisi hiç evlenmedi. Biz onun yaşında evliliğin ek bir rahatlık getirmeyeceğini anlasın diye uğraşıp duruyoruz” (s. 17). Anne ve abla para getiren amcanın evlenebileceği korkusuyla, Chikkappa’yı sevdiği için kapıya gelen bir kadını aşağılarlar. Anita bunlara müdahil olmaz ve muhalif olduğunu hissettirir. Olaylara ve durumuna tepkisiz anlatıcı bu duruma sessiz kaldığı için Anita tarafından eleştirilir.

Anlatıcı geri dönüşlerle evliliğinin başına gider. Anita Haydarabad’da bir üniversite hocasının kızıdır ve dünürcüler aracılığıyla tanışırlar. Anlatıcı balayında eşinin iç eteğinin lastiğini çeker. İp birbirine dolanmıştır, eşi Anita’da çözmeyi dener, başaramaz. “Bu ip gaçar goçar olmuş” der (s. 67). Bu terim Anita’nın çocukluğunda kendisinin uydurduğu bir terimdir ve sadece aile fertlerini bilmektedir. Karman çorman olmak, arap saçına dönmek gibi bir terimdir bu. Böylelikle bir “gaçar goçar”  başlar hayatlarında.

Anita, eşinin işine olan yaklaşımından rahatsızdır. “Öfkeyle ‘Beni niye aldattın?’ der. ‘Başkalarının sırtından geçinirken benimle niye evlendin. Bu kadarına ihtiyacım yok. Çok azla da idare edebilirim. Ama ne olursa olsun senin saygın bir mesleğin olmasını istiyorum. En azından mağazaya düzenli olarak gitsen de yaptığın karşılığında hak ettiğin kadarını alsan. Sadakayla geçinmekten nasıl utanmazsın?’ (s. 77). Bundan kısa bir süre sonra amcası için gelen kadının evden kovuluşunun hemen sonrasında (yazar bu kısmı geriye dönüşle tekrar hatırlatırken anın farklı bir kesitini sunar okuyucuya s.18-22 ve s.83-86) Anita ailesini görmek için bir haftalığına Haydarabad’a yola koyulur.

Ve aile fertlerinin kadınlara bakış açısını da görürüz cümle arasında. Evin annesi Amma (arkadaki sözlükte Amma, anne olarak açıklanıyor) bir kadın cinayetiyle ilgili yorum yaparken; “Kadın da sütten çıkmış ak kaşık değildi” diye yorumda bulunur. Chikkappa (işi kuran amca), “Kadının o geceki davranışları çok sert bir kavga çıkardı. Kocasına bir şey demiş olmalı ki, o da kendini kaybedip kadını boğdu. Muhtemelen öleceğini düşünmüyordu”. Konuşmasını “Yine de Majunath’a bravo. Hiçbir ceza almadan kurtulmayı başardı” diyerek sonlandırır (s. 95).

Konuşma sürer, Malati; Mutfaktaki gaz sızıntısından ölen bir kadın hakkında iki yıl önce çıkan bir haberden bahseder. Habere göre kadının kocasının ailesi kazayı planlamıştır. “Sabah mutfağa ilk onun gireceğini biliyorlarmış” diye devam eder Malati. “Bu yüzden gazı gece açık bırakıp mutfak kapısını kapatmışlar. Kadın lambayı açar açmaz alevler içinde kalmış. Evdekiler çığlıklarını işitmelerine rağmen çok uzun süre yardımına koşmamışlar. Kadın ölmeden önce ifadesinde böyle söylemiş, kocası ve ailesi de soruşturmada itiraf etmişler. Ama mahkemede bunun bir kaza olduğunu ve polisin zorla ifade aldığını iddia etmişler. Hepsi de salıverilmiş” (s. 95).

Sonraki sayfada sohbet koyulaşır. Chikkappa “Geçenlerde karısını öldüren şu teknisyeni hatırladınız mı? Aşırı plan yaptığı için yakalanmış” deyip güler. Malati “Zavallı adam yerini belli etmemek için çift SIM kart kullanmasına rağmen yakalandı. Arkadaşımın kardeşinin meslektaşıydı. İş yerinde çok ağız dalaşına giriyormuş. Belli ki karısının akrabalarıyla da öyle. Karısından kurtulmak istemesine şaşmamalı”. Chikkappa “Aptal”, der. “Öldürdüğünü itiraf etmiş çünkü, kadın adamın anne babasına bakmıyormuş. Kadın öldü, adamsa içerde. Onlara şimdi kim bakacak? Keşke daha iyi bir plan yapsaydı…” Karşısındakinin, adamın ne yapabileceği sorusu karşısında konuşmaya devam eder. “Eğitimli oldukları ve biraz film izledikleri için her şeyi bildiklerini zanneden insanlara olacağı bu”.

Aslında başından beri tüfek duvarda durmaktadır. Zenginliğe sonradan kavuşan bir ailenin değerleriyle iyi eğitimli ve orta halli maddi güce sahip Anita’nın evrensel değerleri benzememektedir. Tüfek patlar mı? Bunu kitabın başlarında bile inceden inceye hissettirir yazar.

Gaçar Goçar basit bir aile çatışması novellası değildir. Yazar; Hint kültüründen ve günlük yaşayışından bilgiler verirken, susarak yanlışa ortak olunduğunu, suskunluğun ve kayıtsızlığın bir bedeli olduğunu anlatır.

Severek ve ilgiyle okuduğum Vivek Shanbhag’ın yeni eserlerinin Türkçeye çevrilmesi dileğiyle.

Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (9 Nisan 2018)

Yorum yapın