Fulya Yılmaz’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Mart 27, 2019

Fulya Yılmaz’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

“Büyü’’yü sürdürebilmek için. Evet, bu işin özü tam olarak bu.

Uçucu pırıltılardan oluşmuş bir anahtar vardır elimizde çocukken ve o çok merak ettiğimiz “büyümek’’ vakti geldiğinde pırıltılar havaya dağılır ve anahtar gider. Bu, sıkıcı olan senaryo. Eğlenceli ve heyecanlı olanı ise o anahtarı iyi bir yere saklamış olmak ve kendimize verdiğimiz o gerçek ve saf sözlerin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, anahtarımızı sakladığımız yerden sık sık çıkarıp, o sevgili, harika dünyanın kapısını açabilmektir. Bir kurnazlık yaptım ve anahtarı sakladım ben de o günlerde. Bir karga, aksi durumda neler olabileceğini kulağıma söylemişti çünkü.

Zamanın bir yerinde, bir ağacın altında durmuş kurnazca gülümseyen o çocuğa verdiğim sözü tutmak ve bir başka çocuğun, başka çocukların kalbinde bir umudu, yaşama heyecanlı bir bakışı uyandırabilmek için yazıyorum. İmkânsızın olmadığı, saf olduğu kadar bilge olan o büyülü dünyalarda mutluluğun ve başka iyi şeylerin hoplaya zıplaya koştuklarını duyabilmek için. O anahtarlarla girdiğimiz yerden bakınca yeryüzünde çok şeyi değiştirebileceğimizi bildiğim için.

2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Belki Arı Maya, belki Peter Pan belki de başka bir harika kitap. Sıralamasını hatırlamıyorum. Onları da başkalarını da çok sever, içlerinde gezinirdim uzun süre. Bununla birlikte o ilk zamanlar üzerimde en çok etkisi olan, o yıllarda yeterince çocuk kitabı olmadığı ya da uzakta olanlara erişilemediği için çocuklar da okuyabilsin diye kısaltılarak bizlere sunulmuş kitaplardan biri, Seksen Günde Devriâlem’in apayrı bir yeri vardı benim için. Onun gibi kitapların aslında çocuk kitabı olmamasını yadırgamak şöyle dursun, o zamanın olanaksızlıklarına minnettar olduğumu söylemeliyim Jules Verne, Charles Dickens gibi kalemlerle erkenden tanışabildiğim için.

Kitaptaki Bay Fog şaşırtıcı bir karakterdi. İşlerini her ayrıntısına kadar planlayan ve zor beğenen titiz yapısı, düzenli, değişmeyen yaşamıyla garip ve belki biraz sıkıcı görünen bu adamın bir anda inanılmaz bir maceraya atılmaya karar vermesi beni şaşırtmış ve onun adına sevindirmişti. Her durumda koruduğu sakinliği, umudu ve işler ters gitse de kararının getireceklerini kabullenişi, bir de ikinci karakter gibi görünse de her şeyi çözen becerikli Passepartout’nun sevimli hâlleri macerayı iyice tatlandırıyordu. Benim için talihli bir karşılaşmanın hediyesi olan bu kitap bana Jules Verne’i kazandırmıştı.

3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Kalemin becerikli kavisler çizerek sağlam bir kurgu yarattığı, başka başka kapılar açan pek çok kitabı heyecanla okudum. Ancak o kitaplar, onları yazanların soluğuyla öyle harikaydı. Bu yüzden böyle bir şey düşünmedim hiç. Sevdiği kitap, okurundur artık nasılsa.

4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Roald Dahl’ın Matilda’sı. Küçük bir çocuğun yaşamdan istediklerini ve öğretmeniyle sevgiyi keşfedişini yoğun ve ilgi çeken kurgunun içine yerleştirmiş Dahl. Yetişkinlerin çeşit çeşit hâllerini ve insanı gerçekte mutlu edebilecek şeyleri neler için görmezden geldiklerini de.

edebiyathaber.net (27 Mart 2019)

Yorum yapın