Firar: İtalya’nın ateş yılları | Serkan Parlak

Temmuz 2, 2018

Firar: İtalya’nın ateş yılları | Serkan Parlak

1942 yılında Paris’te doğan Dominique Manotti, geçmişinde aktif olarak sendikal mücadele içerisinde yer aldı. İlk olarak ikamet izni olmayan kaçak göçmenleri ele aldığı Karanlık Patika, ardından kara para aklama sorunu üzerine “Atlarımıza!” ve silah kaçakçılığı sorununu işleyen “Şahane Paralı Yıllarımız” romanları yayımlandı. “Lorraine Şebekesi” ve “Sabıkası Kabarık” adlı kara romanları büyük başarılar kazandı. 2011 yılında adını gizleyen DOA mahlaslı yazarla birlikte yazdığı “Onurlu Toplum” ile Fransa’da Polisiye Edebiyat Büyük Ödülü’nü kazandı. Firar’ı Türkçeye başarıyla çeviren Hüseyin Saygılı’yı ve siyasi polisiye roman dizisine başlayan Dipnot Yayınları’nı tebrik etmek gerek. Eserlerinde içinde yaşadığımız toplumu ekonomik, sosyal ve politik açılardan eleştiren siyasi polisiye yazarı Manotti’nin bütün yapıtlarının dilimize çevrilmesi türün tanıtımına ve gelişimine değerli bir katkı olacaktır.

Hikâye cezaevinde başlıyor. Romanın başkahramanı Filippo, adi suçlardan hüküm giymiştir. Hücre arkadaşı Carlo’nun çöp konteynerine atladığını görür, ani bir kararla o da katılır. Planlı kaçışın bütün aşamaları sorunsuz biçimde gerçekleşir. Tek sürpriz Filippo’nun varlığıdır. Eylem ağırlıklı kaçış sahnesinde heyecan üst seviyededir, çöplerin arasında boğulmadan hayatta kalma sahnesi çarpıcı biçimde verilir, aşkı çağrıştıran sahici bir dostluğa şahit oluruz. Aslında Filippo da hayran olduğu Carlo ve arkadaşlarıyla gitmeyi ister ancak bu gerçekleşmez, sonunda ıssız bir yerde vedalaşırlar. Carlo, Filippo’dan çok zorda kalırsa Paris’e gitmesini ve yazdığı mektubu eşi Lisa’ya götürmesini ister. Yalnızlık, soğuk ve çaresizlik bırakır giderken.

Filippo ne yapacağını bilemez önce, bir süre kendini dinler, düşünür ve yola koyulur. Bu bölümlerde doğanın iyileştirici varlığıyla Filippo’nun yalnızlığı bir atmosfer unsuru olarak bütünleşir. Kahramanın kararsızlık ve korkuları yavaş yavaş dönüşür. Filippo, Bolonya’ya varıp kendisine çekidüzen verdikten sonra okuduğu gazete haberiyle sarsılır. Banka soygunu sırasında çatışmaya giren Carlo ve iki görevli öldürülmüştür. Carlo’nun kaçan iki arkadaşının belirsiz olması Filippo’nun suçlanma ihtimalini güçlendirir. Filippo Paris’e geçer, Lisa’yı bulur. Kadın, cinayet konusunda şüphelidir, Filippo’nun anlattıklarında çelişki yoktur ancak Lisa güvenmez ona. Kaldığı evin genel havasıyla Lisa’nın tedirgin ve şüpheci halleri çok uyumludur. Filippo’nun geri dönme ihtimali yoktur artık. Lisa onun stüdyo daire ve bir gökdelende gece bekçiliği işi bulmasına yardım eder.

Fransa’daki özellikle radikal solcu İtalyan mültecilerin haftalık toplantısına katılır Filippo. Toplantıda beklendiği gibi Lisa söz alır: Olup bitenler bir senaryodur, arka planda bambaşka gerçekler vardır ona göre. Kızıl Tugaylar’ın özeleştirisini yaparak eylemlerine son verdiğini açıkladığı bir dönemde Carlo’nun öldürülüş biçimi tuhaftır. Eylem provokasyondur, tuzak kurulmuştur. Amaç parlamento dışındaki solun mücadelesini itibarsızlaştırmaktır. Lisa, gerçekleri açığa çıkarmak için araştırmaya girişir. Filippo ise gece çalışmanın ve gökdelenin boğuculuğunu yaratıcılığa dönüştürür, cinayet ve soygun hakkında kurmaca metin üretir. Ev sahibesi Cristina’nın desteğiyle romanı yayınlatır. Lisa’nın araştırması Filippo’nun romanının yarattığı havayla birleşince karanlık odaklar harekete geçmekte gecikmezler.  Filippo’nun romanı yazma süreci, romandan bazı bölümler, editörün taslak hakkında değerlendirmeleri, yayın süreci, tanıtım yazısındaki değerlendirmeler ve Filippo’nun ünlenmesinin metnin gerçeklik etkisini artırdığını belirtmek gerek bu arada.

Roman; sınırlı üçüncü tekil kişi anlatıcının tutumlu betimlemeleri, olay akışını işlevsel bir biçimde destekleyen anlatımları, gerçekçi ve işlevsel diyaloglar ve türün en iyi romanlarından “Moğol Komplosu”na benzer biçimde gerçekleşen geçişlerle birinci tekil kişilerin samimi iç konuşmaları ve devindikleri mekân üzerinden başarıyla yaratılan atmosfer sayesinde soluk soluğa akıp gidiyor. Dominique Manotti’nin anlattığı Mayıs 68 ve sonrası dönem aynı zamanda Fransız yeni kara roman akımına karşılık geliyor. Dönem zihnimizde canlanırken, özellikle Kızıl Tugaylar’ın tarihine dair merak duygusu da uyandırıyor Firar romanı. Yayının 68’in 50. yılına denk gelmesi de türün meraklılarına güzel bir armağan olmuş.

Romanda anlatılanlar bizim hikâyelerimize birçok açıdan benziyor. Ernest Mandel’in Hoş Cinayet’te belirttiği gibi  “kimilerinin ‘gömme dolaptaki cesetler’ olarak adlandırdıkları tarihsel unutkanlık kaygısının, yani tarihin mağluplarını yeniden su yüzüne çıkarma arzusunu” (sayfa 165) yazarlarımızın da duymalarını ve daha fazla siyasi polisiye yazmalarını dileyebilirim son söz olarak. Geçmişi hatırlamak ve onunla yüzleşmek için…

Kaynaklar

Hoş Cinayet, Ernest Mandel, Yazın Yayıncılık.

Kurşun Yılları, A. Ömer Türkeş, Hürriyet Kitap Sanat.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (2 Temmuz 2018)

Yorum yapın