Farklı katmanlardan oluşan bir roman: “Bayan Caliban” | Onur Uludoğan

Mayıs 20, 2020

Farklı katmanlardan oluşan bir roman: “Bayan Caliban” | Onur Uludoğan

I

Jaguar Yayınlarının ütopya, distopya ve bilimkurgu türündeki kitaplarını topladığı Prospero Kitaplığı 2018’in son aylarında bizimle buluşmaya başlamıştı. Soğuk Deri (Albert Sánchez Piñol) ve Acil Gerçekdışılıkta Maceralar (Max Blecher) seri içinde yayımlanan ilk iki kitaptı. İlerleyen zaman içinde, Cam Arılar (Ernst Jünger) ve Benim İki Dünyam (Sergio Chejfec) okurlarla buluştu.

Bu dört kitaba genel bir bakış attığımızda kitapların, ütopya, distopya ve bilimkurgu türlerinin sınırlarında gezdikleri tespitini yapabiliriz. Bu dört eserin, ortaya koydukları düşüncelerin büyüklüğü veya biricikliği ile anılabilecek kitaplar değil insan ruhunun derinlerine bakabildikleri için önemli olduklarını söyleyebiliriz.

Mart 2020’de ilk baskısı yapılan ve Prospero Kitaplığının beşinci kitabı olan Bayan Caliban’ı da seri içindeki diğer kitaplarla uyum içinde bir roman olarak niteleyebiliriz.

II

Kitabın yazarı, Rachell Ingalls 1940 ABD doğumlu bir yazar. 1965’ten itibaren İngiltere’de yaşamaya başlar. Toplamda 11 kitabı yayımlanan Ingalls, hayatı boyunca çok bilinir bir yazar olmaz. Bununla birlikte ilk romanı Theft ve elimizdeki romanı Bayan Caliban övgü ile karşılanır, çeşitli ödüller alır veya ödüllere aday gösterilir. Yazar, 6 Mart 2019’da hayatını kaybeder.

Rachell Ingalls, Harvard Üniversitesinde profesör olan bir baba ile ev kadını bir annenin kızıdır. Kendisi de nitelikli bir okul olan ve bugün Harvard Üniversitesi’nin bir parçası olmuş Radcliffe College mezunudur.

Ingalls’ın; çalışan, daha eğitimli, donanımlı ve görece bağımsız erkeklere ve tüm zamanını ev işlerine ayırmak zorunda kalmış kadınlara ilişkin gözlemleri yapıtları içinde kendine yer bulur.

III

Arka kapak yazısında romanın özeti şu cümlelerle verilir:

“Dorothy, ev işlerinin tekdüze akışı ve evliliğindeki eşitsizliğin yıkıcılığı içinde yuvarlanıp gitmektedir. Bir akşam yine yemek hazırlamak için mutfağa girdiğinde, denek olarak kullanılmak üzere hapsedildiği enstitüden kaçan Larry isimli devasa bir yaratıkla karşılaşır. Bu karşılaşma ile birlikte hayatları birdenbire yön değiştirir. İlişkileri ilerledikçe ve birbirlerini daha yakından tanıdıkça bu iki farklı dünyanın kesişimi, yepyeni bir özgürleşme alanına dönüşmeye başlar.”

Yukarıdaki özette bahsedilen devasa yaratık, bir tür deniz canlısı. Meksika körfezi civarında yaşarken insanlar tarafından yakalanmış ve zorlu deneylere tabi tutulurken kaçmayı başarmıştır. Dorothy, bu yaratığı evinde saklamaya başlar.

Arka kapakta verilen bilgi ile benim eklediğim paragrafı okuyanlar bu özeti bir yerlerden hatırlıyor olabilirler.

Guillermo del Toro’nun 2017 tarihli The Shape of Water isimli filmi Bayan Caliban ile oldukça benzerlik gösteren bir konuya sahip. Daha doğrusu, The Shape of Water’ın temel fikri ile Bayan Caliban’ın merkezindeki olay aynı. Bunun dışında filmin, kitaptan yapılan bir uyarlama olduğunu söyleyemeyiz.

IV

Bayan Caliban, farklı katmanlardan oluşan bir roman.

Kitabın ilk katmanı, onu fantastik edebiyatın içine sokan, deniz canavarı ile ev kadınının yollarının kesişmesini ve âşık olmalarını anlatan kısım. Kitabın bu katmanının, aşağıda değineceğim diğer katmanların derinleştirilmesini sağladığı görüşündeyim.

Kitabın ikinci katmanını ise, çocuklarını kaybetmelerinin ardından birbirlerinden hızla uzaklaşan ve evlilikleri artık bitme noktasına gelmiş Dorothy ve Fred’in hikâyesi oluşturuyor. Çift, yataklarını bile ayırmış ve neredeyse hiç iletişimleri kalmamış bir haldedir. Evlilikleri, bir çeşit iş bölümü veya ev arkadaşlığı olarak değerlendirilebilir.

Bitmiş evlilik bizi romanın üçüncü katmanına taşır. Bu katmanda Dorothy’nin, sıradan bir ev kadını olarak önemli hiçbir şey yaşanmadan geçen günlerini okuruz. Yaşamı; ev işleri, alış veriş ve sınırlı bir sosyalleşme çemberinde geçer ve bu sıkışmışlık hali onu, olmayan sesleri duyma noktasına kadar taşır. Kitabın bu katmanında, Dorothy’nin yaşadıklarından yola çıkarak ev kadınlarının sıkışmışlıkları, yalnızlıkları ve bir türlü kurtulamadıkları görünmez bağların onları nasıl boğdukları üzerine düşünme fırsatı buluruz.

Kitabın bir diğer katmanını da yukarıda değindiğim çemberin içinde yaşamını sürdüren kadınların kurmaya / devam ettirmeye çalıştığı dostluk oluşturur. Gün içinde yapılan kısa telefon görüşmeleri, haberli olmak kaydıyla yapılan kısa ziyaretler ve bu durumun yarattığı arkadaşlık yanılsaması kitabın, araya serpilen ipuçları sayesinde dikkatli okurların kolaylıkla tahmin edebileceği sürprizli kısmını meydana getirir.

Bayan Caliban’ın diğer alt katmanlarını ise, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin ve medyanın eleştirisi oluşturur.

İnsanların çoğunun, kendilerini tüm türlerden üstün gördüklerini, bu üstünlük inancının verdiği güçle doğaya zarar verecek şekilde davrandıklarını söyleyebiliriz.  Bu inancın yansıması olarak değerlendirebileceğimiz bilimsel araştırmalar yürütülürken doğanın ve diğer canlıların birer nesneye indirgendiğini, değersizleştirildiğini ve bazı canlıların deney adı altında yürütülen çalışmalarla işkenceye tabi tutulduklarını da söyleyebiliriz.

Medya ise bir tarafta, yukarıdaki paragrafta kısaca açıkladığım durumu gizlemeye yardımcı olmakta diğer tarafta ise toplumu istediği gibi yönlendirmektedir. Medyanın dost dedikleri dost, düşman dedikleri ise düşman olarak algılanmakta ve bu manipülasyonlar sayesinde yönetici elitler, hemen her konuda meşruiyet sağlama olanağına kavuşmaktadır.

Bayan Caliban’ın yukarıda değindiğim son iki katmanı romanı, kırk yıla yakın bir zaman önce insanlığa yapılmış bir erken uyarı metni haline getirir.

V

Bayan Caliban, yalnızca 118 sayfalık bir roman. Rachel Ingalls, bu kısacık romanı okurların katman katman açabileceği şekilde yazmayı başarmış. Bu başarısını didaktik olma yanılgısına düşmeden gerçekleştirebilmiş olması da kitabın bir diğer artısı.

Kitabı çevirmeni, Özge Çağlar Aksoy da aksamayan bir çeviriye imza atmış. Yalnız, kitabın 23. Sayfasının son paragrafında, Larry ile Dorothy’nin karşılaşma anının anlatıldığı cümlede, Dorothy olarak yazılması gereken isim Estelle olarak yazılmış. Dilerim sonraki baskılarda bu yanlışlık düzeltilir.

Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (20 Mayıs 2020)

Yorum yapın