Fanzin: Atlı Karınca | Satı Erdem Ulusoy

Mart 4, 1980

Fanzin: Atlı Karınca | Satı Erdem Ulusoy

motherboccioniKocası  ölünce  oğlunun  yanında  kalmaya  başlayan  Neriman  Hanım  hiç  mutlu  değildi. Gün  boyu  evde  pineklemekten  bıkmıştı. Fakat elinden fazla  bir  şey  gelmiyordu. Arada  bir  beş  yaşındaki  torunu  Umut’u  bahane  ederek  dışarıya  çıkabiliyordu.

Yine  böyle  insanı  sokağa  çağıran  güneşli  bir  sonbahar  gününde  öğleden  sonra  gelinine; Umut’u  dışarıya  çıkarmak  istediğini söyledi. Torununu  şehre  yeni  kurulan  lunaparka  götürecekti. Gelin çocuğun  üstünü  değiştirdi, çocuğu  hazırladı. Neriman  Hanım  için  sokağa  çıkmak  o  kadar  kolay  değildi. Çünkü  ağrıyan  dizleriyle  üç  kat  merdiven  inmek  zorunda  idi.

Yaşlı  kadın  bir  eliyle  torununun  elinden  tutup  diğer  eliyle  de  bastonuna  dayanarak  merdivenleri  güçlükle  indi. Dışarıya  çıkınca  kapıya  yaslanarak  derin  bir  nefes  aldı.  Oğlu  bu  daireyi  beş  katlı  işçi  bloklarından  almıştı. Müteahhit,  zamanında  uyanıklık  yapıp  asansör  zorunluluğundan  kurtulmak  için  binaları  beşer  katlı  yapmıştı. Evin  çevresi  çok  güzeldi. Ne  de  olsa  site  hayatı; sakin, güvenli  ve  tertemiz  bir  yerdi. Çeşitli  ağaçlarıyla  ‘milli  park’ı andıran  yeşil  alanları  bile  vardı. Tek  eksiği  bir  asansör…

Lunapark  iki  sokak  öteye  kurulmuştu.  Biraz  yürüyünce  uzaktan  çocuk  cıvıltıları  duyulmaya  başladı.Bu  sesleri  duyan  Umut  iyice  sabırsızlanıyordu. Sonunda  lunaparka  ulaştılar. Neriman  Hanım  bir  banka  oturdu, çocuğun  elini  bırakmadan; ”Sözümü  dinlemezsen  bir  daha  seni  dışarıya  çıkarmam” diye  onu  uyardı. Çocuk  sessizce  babaannesinin  yanına  oturdu. Kadın  yumuşak  bir  sesle ; ”Hangi  oyuncaklara  binmek  istersin,” dedi. Çocuk ”Oyuncak  atlara,” diye  cevap  verdi. Atlı  karıncanın  bulunduğu  bölüme  girdiler.

Yaşlı  kadın  kenara  atılmış  kırık  bir  at  gördü. Bir  bacağı  olmasa da sanki  çocukların  kendisiyle  ilgilenmesini  istiyor  gibi  mahzun  mahzun  bakıyordu. Atın  durumu  Neriman Hanım’a  çok  dokundu. Dalgın  dalgın  çocuğa  istediği  jetonları  aldı. Umut’u  görevliye  emanet  etti. O da  çocuğu  atlı karıncaya  bindirdi. Kadın  torununu rahatça  görebileceği  bir  banka  oturdu. Kenardaki  kırık  at  tekrar  gözüne  ilişti, düşüncelere  daldı.

Aklına  geçmişte  neler  yaşadığı  geldi. Bunca  yıl  uğraşıp  didinmiş, iki  çocuk  büyütmüş, onları  yuvadan  uçurmuş  bir de  torun  büyütmüştü. Artık  ikinci  torunla  uğraşmak  zor  geliyordu. Bir  işe  yaramış  olmak  için  bazen  Umut’u  dışarı  çıkarıyordu. Hayat  ne  kadar  acımasız  diye  düşündü.  Canlı  cansız  her  şeyi  eziyor, kırıyor, kendi  değirmeninde  öğütüyordu. Yaşlanınca  da  tıpkı  şu  kırık  at  gibi  bir  kenara  atıyordu.

Hava  kararınca  ışıltılara  bürünen  lunapark  daha  büyüleyici  bir  görünüm  kazanmıştı. Havada; ılık, insanı  üşütmeyen  hafif  bir  esinti  vardı. Neriman  Hanım  yanına  gelen  başka  bir  kadınla  tatlı  bir  sohbete  koyulmuştu. Çocuğun  da  keyfi  yerindeydi. Jetonları  bitene  kadar  sırasıyla  bütün  oyuncaklara  binecekti.

Gelin  evde  çocuğu ve  kayınvalidesini  merak  ediyor, ne  yapacağını  bilemiyordu. Yanlarına  gitse; tam  kocasının  işten  geliş  saatiydi. Eve  gelip  karısını  evde  bulamayınca  başlarına  ters  değirmeni  çevirirdi. Ona  göre  genç  bir  kadının  bu  saatte  yalnız  sokağa  çıkması” yanlıştı. Kadın  aklından  telefonu  geçirdi. Bu  sırada  telefon  çaldı, arayan  kocasıydı.

”Eve  geldiğimde  hazır  olun, akşam  ablamlara  yemeğe  davetliyiz,” dedi  Kadın; Umutla  babaannesinin  lunaparkta  olduklarını  gelirken  onları  da  almasını  söyledi.

Yarım  saat  sonra  zil  hızlı  hızlı  çalındı. Kadın  kapıyı  açtı, kocasını  yalnız  görünce  şaşırdı. Çocukla  annen  nerede  diye  sordu. Adam  neşeyle; ”Gelirken  parka  şöyle  bir  baktım, onların  keyfi  yerinde  hayatım,” dedi. Adam  karısına  çapkın  bir  bakış  attı. Hiçbir  şeyin  farkında  olmayan  kadın  yeni  elbisesini  kocasına  gösteriyordu. Adam; ”Çok  şıksın  karıcığım,” deyip  ona  sarıldı. Kulağına ”Hadi  bi  kutlama  yapalım,” dedi.  Kadın  kocasının  elinden  güçlükle  sıyrıldı. Bir  iki  öpücükten  sonra  kadın  saçlarını  tekrar  topladı, hazırlanıp  çıktılar.

Lunaparka  geldiklerinde  yaşlı  kadın; ”Saatler  geçti, hiç  arayıp  soran  yok,” diye  oğluna  sitem  etti. O  da ”Anne  ablam  bizi  yemeğe  çağırdı  oraya  gidiyoruz, dönüşte  alırım  diye  size  uğramadım,” dedi. Gelin  çocuğunu  arabaya  bindirmeye  çalışırken  Neriman  Hanım  gelininin  yerine  ön  koltuğa  oturdu. Kendi  kendine;”Demek ki  insanlar  kırık  at  gibi  değilmiş,” dedi. Oğlu ve gelini  ne  demek  istediğini  anlamadılar  ama  bir  şey  sormadılar.

Satı Erdem Ulusoy – edebiyathaber.net (18 Aralık 2015)

Yorum yapın