Ercan y Yılmaz’dan nefis öyküler: “On Üç Sıfır Sıfır” | Mavi Tuğba Ateş

Ocak 25, 2017

Ercan y Yılmaz’dan nefis öyküler: “On Üç Sıfır Sıfır” | Mavi Tuğba Ateş

on-uc-sifir-sifirErcan y Yılmaz (1982) Batman doğumlu. Beyazı Kirli isimli öyküsü Gila Kohen Öykü ödülünü aldı. 2010 Yaşar Nabi Nayır Öykü ödülünde dikkate değer görüldü. Yazıp yönettiği Vitrin isimli filmiyle 2011 İstanbul Kısa Filmciler Derneğinden En İyi Film ödülünü aldı.

2012 Arkadaş Zekai Özger Şiir Ödülünde Juri Özel Ödülüne değer görülen Yürüyen Siyah isimli şiir kitabı, Mayıs Yayınları tarafından 2013’te yayımlandı.

On – Üç Sıfır Sıfır, Ağustos 2014’te Dedalus Kitap tarafından yayımlandı.  İçinde yer alan öyküler: Beyazı Kirli, Her Hazan, Ateşle Yaklaşma, Akreplerin Uzağı, Sadece, Merdiven, Cumartesi, Bakraç Cuması, Kütüphanede Kahvaltı, Yastık, Saat Kaç, Perde, Buzdolabı, Sıradan, Müjdeciler, İyice, Tebeşir, Palaska, Kep, Baston, Mıknatıs, Tandır, Beklenmeyen Son.

Kitap iki bölümden oluşuyor: Kötü Çizilmiş Kalp, Akreplerin Uzağı. Varoluş savaşımının, tanıklığa duyulan ihtiyacın ve intiharın sürüklediği duygu durumlarını okuyoruz. Öykü karakterinin çenesinin altına dayadığı tüfekle hayat – ölüm arasındaki ince çizgide gidip gelmesine an be an tanık oluyoruz. Yaşamaya tutunmak için sebepler arayan karakter, kendisi için sebepler bulmaya çalışıyor, hayatı sorguluyor.

“Bir insan neden intihar eder?

 Peki ya intihar edebilir miyim? Bilmiyorum!

 Nasıl geldim bu duruma? Av tüfeği. Ben. İntihar. Anne. Beş.

Beş nerden çıktı. Yol göründü. Beşe kadar sayıp tetiği çekeceğim!” (Sayfa 13)

Beş sebep bulmak istiyor yaşamak için… Dördüncü sebepten sonra dört buçuk, dört virgül altmış, dört virgül yetmiş, dört virgül seksen, dört virgül doksan… Annesi geliyor.

“Bir onluk hakkım kaldı!

‘Kızım!’

Beş.

‘… Yapma!’

Taaaaaaak!” (Sayfa 16)

Öykü kendi içinde Kız, Av Tüfeği, Duvar Halısındaki Boğa, Duvar Halısındaki Hacı Adayı, Sakalı Yeni Kesilmiş Mezuniyet Fotoğrafından, Roman, Kalem başlıklarına ayrılmış. Ölüm düşüncelerinden geçen karakteri kendi dünyasından anlatan başlıklar. İntihara farklı açılardan yaklaşmayı gösteriyorlar. Her biri kendi penceresinden gördüklerini anlatıyor.  Duvar Halısındaki Boğa şöyle diyor:

“Benimle göz göze geldiğinde anlaması gerekliydi; yaşamak için var gücüyle savaşanlar ölmek üzere olanlardır.” (Sayfa 18)

Öykü içinde öykü okuyoruz. Birbirinden hem ayrı hem birbiriyle bağlantılı öyküler… Çok uzak fazla yakın çağrışımlar. Beyazı Kirli isimli öyküden sonra Her Hazan başlıyor; çok geçmeden Beyazı Kirli ile arasında bir bağlantı kurabiliriz. Anlatıcı kendisini eşyaların yerine koyarak öykülüyor. (Bkz. Ateşle Yaklaşma)

“Ben Kağıt! Birinci hamur. Merhaba, siz de okur olmalısınız! Yüzde altmışı su. Su yanınızın zararı yok; ama lütfen ateşle yaklaşmayınız! (Sayfa 39)

Kâğıt da öykü içinde çeşitli başlıklarda şekilleniyor: Ders Kitabı, Kareli Defter, Şiir Kitabı, Dergi. Hemen her öykü, kitabın içindeki diğer öykülere selam gönderen bir özellik taşıyor. Yastık isimli öyküde Doğu’da doğup büyüyen çocuğun dil sorunu, anlama / anlamlandıramama süreci anlatılıyor. Abisi ölünce yastığı kardeşine verilir. Çocuk, odası beller yastığı… Yumurta satmak zorundadır bir yandan da… Okul çağı gelince öğretmenin konuştuğu dilden anlamadığı için okula yabancılaşır; duydukları annesinin yahut çevresindekilerin konuşmasına benzemiyordur, afallar. Çareyi kaçmakta bulur. Birgün öğretmeni evine gelir. Çocuğun bir göz odayı kendi büyük dünyasında genişlettiğine tanık oluruz…

“Birkaç defa okuldan kaçınca öğretmen evimize geldi. Odamı görmek istediğini söyledi. Elimden tuttu. Utandım. Görünmekten korktum. Parmağımla salonda sınırlar çizdim. ‘Burası ablamın odası, burası kardeşimin, burası diğer kardeşimin, az önce oturduğumuz karyola ise babamın ve annemin odası’ dedim, ‘bu da benim…’ Öğretmen yastığımdan öptü. Sonraki gün, üzerindeki çiçekli elbise vardı. Okuldan kaçmadım bir daha ve evlenmeden başımın altındakini kardeşime verdim.

O sadece uyuyor.” (Sayfa 62)

Öykü bitiyor, boğazda bir yumru asılı kalıyor. Hüznü ve umudu birlikte ve aynı anda hissettiren derin düşüncelere daldıran Yastık, bellekte geniş bir yer buluyor.

Kitabın ismine Saat Kaç isimli öyküde rastlıyoruz. Karakter bir bekleyişin içindedir. Saatleri sayıp durmak eyleminin içindedir. Heyecanla beklediğiyse bir kitaptır. Kargocu kitabı on üç sıfır sıfırda getireceğini söyler. Kendi kitabıdır beklediği… Bakıyor, kargocunun geleceği yok, almaya gidiyor; bakıyor, kepenk kapalı! Eylem varmış.

“Ayet mi sandın? Kepenk kapatma eylemi var, yarın alırsın, artık. Hem o kadar beklemişsin bir gün daha bekle. Yarın, on üç sıfır sıfırda, kitaplı bir şair olursun.” (Sayfa 66)

Akreplerin Uzağı bölümünde yer alan öyküler, birinci bölümdekilere nazaran daha kısa ve birbirinden bağımsız. Bununla birlikte kitabın ismini Tebeşir isimli öyküde yeniden görüyoruz:

“ ‘Bugün şehrimize dünyanın en büyük heykelini dikeceğiz,’ dedi ve ekledi ‘meydanda, on üç sıfır sıfırda.’ “ (Sayfa 81)

Mavi Tuğba Ateş – edebiyathaber.net (25 Ocak 2017)

Yorum yapın