Efe Elmastaş: “Kendi yazdığın bir metni, kendinin basması, dağıtması kadar hoş bir şey yok bana göre.”

Ekim 25, 2019

Efe Elmastaş: “Kendi yazdığın bir metni, kendinin basması, dağıtması kadar hoş bir şey yok bana göre.”

Söyleşi: Ruhşen Doğan Nar

Efe Elmastaş, Türkiye’de fanzinle ilgilenenlerin yakından tanıdığı bir isim. Uzun yıllardır fanzin dünyasının içinde olan biri. Üretken bir fanzinci olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Kendi çıkardığı Sıvadık Fanzin geçtiğimiz günlerde 27. sayısına ulaşırken, birçok şehre, kendi imkânlarıyla dağıtımı yapılmasının yanında bu zamana kadar altı fankite imza atmıştır. Hepsini ücretsiz olarak okurlarına ulaştırmanın yanında, internette de paylaşıma açıktır. Ama benim gözümde, Efe Elmastaş’ı farklı kılan nokta; sadece bireysel olarak fanzinler ve fankitler ortaya koymak dışında, fanzin kültürünün yayılması ve fanzin dağıtım ağlarının genişlemesi için verdiği çaba. İzmir’de Fanzin Apartmanı ile birlikte canını dişine takarak bunu yapmaya çalışıyor.

Lagari Bilimkurgu, yine sıkı bir fanzinci olan Mehmet Fatih Balkı’nın hem fanzin dünyasına hem de bilimkurgu çevresine armağan ettiği bir oluşum. Şu ana kadar Lagari Bilimkurgu; fanzin olarak dört sayı çıkarırken üç tane de fankiti okurlarla buluşturdu. Efe Elmastaş’ın bilimkurgu fankiti “Selly’nin Gözyaşları”, Lagari Bilimkurgu Fankit serisinin dördüncü eseri oldu.

Merhaba, Efe! Kısa süre önce, Lagari Bilimkurgu’dan “Selly’nin Gözyaşları” isimli fankitin çıktı. Öncelikle tebrik ediyorum, okuru bol olsun! “Selly’nin Gözyaşları”ndan önce hiç bilimkurgu yazdın mı yoksa bilimkurgu alanında yazdığın ilk eser bu mu oldu?

Bilimkurgu yazma düşüncesine sahip olmadan çıkardığım işlerim oldu. Özellikle ilk fankitim Kara Duvar ve onun devamında gelen Aziz Lukas’ta Kahvaltı, gelecek zaman anlatısı üzerinden kalem aldığım distopya öykülerdi. Böylesi metinleri sevmeme rağmen bir tür başlığı altında okumadığımı, takip etmediğimi itiraf etmeliyim. Beni bu yola yönlendiren, bilimkurgu alanına süren Lagari Bilimkurgu ve onun çevresinde dönen bu toplu hareketlilik oldu. Okuma güzergâhıma yeni yazarlar ve eserler eklendi. Düşünceler evrilir. Zihin, sahip olduğu kaygıyı çeşitli anlatılar üzerinden başka evrenler ve türler aracılığıyla okura ulaştırabilir. Ben de dünyaya ve zamana karşı olan kaygımı, sorunlarımı ve sorgularımı bu yol üzerinden ifade yoluna gittiğimi söyleyebilirim. Hoş ve bir o kadar da aydınlık bir zemin.

Bilimkurgu yazmanın zor ve kolay yanları neler? Yazım sürecinde seni en çok zorlayan noktalar neler oldu? Tersinden sorarsak, yazım esnasında en çok keyif aldığın noktalar veya anlar nelerdi?

Bana göre bilimkurgu, yazımı esnasında ayakları yere sağlam basan, bugünden yola çıkılarak, gelecek dünyanın gerçekçi dengeleri düşünülerek yazılmış kurgularla zevkli ve okunur hale gelmekte. Yani bahsettiğimiz evren, doğanın muhtemel denkleminden farklı bir noktaya düşmemeli. Okurun kafasında “nasıl olmuş” sorusuna “olmuş işte” şeklinde geçiştirme anlatımlarla cevap vermenin onu basite indirgemek olduğunu düşünenlerdenim. Metin önce onu yazan kişinin kafasında bütünlük arz etmeli. Kopuklukların ve boşlukların üzerine düşünülmeli. Fankitin yazım sürecinde en zevk aldığım şey ise öyküyü derinleştirirken okuduğum, araştırdığım gerçek karakterleri metnin içine birebir almak olduğunu söyleyebilirim. Bu bir kehanet ya da öngörü… Adını ne koyarsanız koyun ama bundan 40 yıl sonra benzer hikâyelerin yaşanmayacağını kim garanti edebilir ki? Özellikle modern köleliğin üst aşamasının robotlar çağı olduğunun tartışmaya açıldığı günümüzde, yarının sorunları neden Selly’ninkilerle benzerlik göstermesin? Bence bu ihtimal bile bilimkurgu yazımını benzersiz kılmakta.

Basımını birebir senin yaptığın, 80 sayfalık bu ürün bir fankit ve ücretsiz olarak okurlara ulaşacak. Bilmeyenler için kısaca fankit kavramını ve neden yayınevleri aracılığıyla değil de, fankit türünde bir basımı tercih ettiğini bize anlatır mısın?

Öncelikle fankit kavramından bahsederek başlamam yerinde olacak. Bunun için “fanzin”in tanımına bakmak gerek. Bilenler bilmeyenler için fanzin; yayıncılık piyasası kanallarından bağımsız, kendi girişim ve çabalarıyla bir araya gelen, genel olarak amatör baskı imkânlarıyla çoğaltılan, kâr amacı gütmeyen, özgür, basılı yayınlardır. Herhangi bir devlet kurumu ve yürütme organından basım için izin almazlar. Dağıtım ağı olarak da kendi imkânlarını kullanarak bireysel ilişkiler üzerinden okurlarına ulaşırlar. Ücretsiz verilebileceği gibi basım ve dağıtım maliyetlerini geçmeyecek bir eder üzerinden de satışı yapılabilir. Fanatik ve Magazine kelimelerinin birleşik kısaltımından meydana gelen fanzin, dünyanın birçok yerinde farklı konu ve topluluklarının yayıncılık faaliyetini sürdürdüğü bir yayın türüdür. Tam bu noktada, bu yukarıda saydıklarımdan farklı olarak “fankit”, aynı bir kitapta olduğu gibi, şiir ve öykü dosyaların fanzin olgusu çerçevesinde basıldığı, yayınevlerinin basım, yayın tahakkümlerinden ve elzem şartlarından sıyrılmış, Fanatik Kitap kelimelerinin birleşik kısaltımından oluşan bir yayındır. Dünya üzerinde ve ülkemizde, geçmiş tarihlerden bu yana benzer üretim, basım çabalarının gerçekleşmesine karşın (booklet, fanzin kitap vs.), yazan kesimin karşısına alternatif bir olgu olarak konulması ve bunun üzerinden türleştirilmesi gayretinin tarafımızca gerçekleştirilmesinin bir sonucudur. Günümüz basım maliyetleri, yayınevi politikaları yeni metinlerin, farklı kişilerin okurla buluşmasının önündeki en büyük engeldir. Misal yeni bir yazar ancak satma ihtimali üzerinden basılma imkânı bulabilir. Tersten bakıldığında ise kitabınız üzerinde yazılan etiket fiyatı ise okurla aranızdaki adeta bir engeldir. Tüm bu çelişik durumlardan sıyrılmak amacıyla fankit; düşük maliyetli, hızlı, istenilen miktarda basım yapılan ve kolay dağıtılan bir yayın türüdür. Okur ile doğrudan kurulacak bir ilişkidir. Elbet herhangi bir yazar yayınevleriyle de ilişkiye girebilir. Benim de zaten daha önce çıkardığım Kargo isimli bir kitabım var ama inan bana böylesi daha uygun geliyor. Kendi yazdığın bir metni, kendinin basması, dağıtması kadar hoş bir şey yok bana göre.

Bilimkurgu edebiyatı tarihinde fanzinin önemli bir yeri var. Dünyadaki ilk fanzin örneklerinin bilimkurgu fanzinleri olduğu görülüyor. Türkiye’de geçmişte ve günümüzde durum nasıl?

Aslında pek farklı değil. Türkiye’de 1972 yılında Antares ile başlayan fanzin çıkartma girişimi 90’larda yükselen bir ivme kazanmıştır. Elbet işin bilimkurgu tarafındaki hareketlilik kendi çevresinde, farklı yayın araçları vesilesiyle devam etmiştir ama bundan sonraki tarihlerde, fanzin süreçlerini kuşaklara ayırmanın doğru bir saptama olmadığı kanaatindeyim. Belirli zamanlarda bazı türlerin çoğunlukta olduğu da aşikâr. Mesela 90’lı yılların fanzin toplamında metal müziğin belirgin bir ağırlığı var. Buna karşın edebiyat fanzinleri azınlıkta. Günümüzde ise bu süreç tam tersi bir noktada sürmekte. Belki gelecek yıllarda da bambaşka bir türün ağırlığı baskın olacak veya fanzin denen, bu basılı materyal kendiliğinden son bulacak. Bu sözlerimi okuyanların arasında e-zine ve blog sitelerin çıkışını, o zaman söylene gelen “fanzincilik öldü” söylemlerine rağmen bugün devam eden fanzincilik faaliyetlerini örnek göstereceklerdir. Haklılık payları olmasına karşın genel kitlenin hala daha kâğıda olan bağlılığının sürdüğünü gözlemleyenlerdenim ve bu bağımlılık sürdüğü sürece yeni fanzinler çıkmaya devam edecektir. Bu özgürlük alanı, mevcut basılı yayın türlerinin hiçbirinde yakalanamayacak bir imkândır ve her yeni kalem, bu edim, okur nezdinde sonlanana kadar da süreceği inancını taşıyorum.

Bilimkurgu yazmaya devam etmeyi düşünüyor musun? Aklında yeni fikirler var mı?

Üretim ve fikir her ne kadar tekil bir iş olarak görülse de kolektif bir şey. Yani soluduğunuz hava, ettiğiniz sohbet, okuduğunuz kitap… Yani nerede nefes aldığınızla alakalı bir durum. Bilimkurgu yazmaya devam etmek istiyor muyum? Tabii. Ama inanın bir başlangıç asla başladığı şekliyle son bulmuyor. En azından benim için öyle. Selly’den örnek vermem gerekirse; gelecekteki bireyin psikolojik buhranlarından ve yalnızlığından yola çıkılarak yazıma başlanan bir metin, günümüz temelli bir sosyopolitik eleştiriyi beraberinde getirdi. Başlangıçta planladığım bir durum değildi ama hikâye ve karakterin sınırları gelip buraya dayandı, yazıldı. Yazacağım öyküler günümüz realitesine yaslanacaktır, fazlaca uzağa düşmez. En azından ben böyle olacağını varsayıyorum. Şimdilik J

Son olarak, eklemek istediğin bir şey var mı?

Selly’nin Gözyaşları fankiti edinmek isteyenler, fanzin dağıtım noktalarından edinebilirler. Bulundukları yerde yoksa veya kalmamışsa benim ve Lagari Bilimkurgu’nun herhangi bir sosyal hesabından ulaşmaları halinde karşı ödemeli olarak kendilerine kargolanabileceğini bilmelerini isterim. Amacımız yayıncılık piyasasında sıyrılmış, dolaysız şekillerde okurla bağlantı kuran, kâr amacı gütmeyen bir yapıda, ulaşabileceğimiz kadar kişiye ulaşmak. Bunun karşılığında bir selamlarını esirgemeyerek, sesimizi daha çok kişiye ulaşması amacıyla duyurular yapmaları, paylaşmaları bizler için önemli. Şimdiye kadar birçok şehirde dağıtımlar yapıldı ve yapılmaya devam edecek. İmkânlarımız ve kaynaklarımız olduğu sürece de bunu bildiğimiz şekliyle yapmaya devam edeceğimizi bilmelerini isteriz. Sana da bu röportajı gerçekleştirdiğin için teşekkür ederim Ruhşen. Ne diyorduk? “Bilimkurgu Umuttur!” Kalın sağlıcakla!

Vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim.

edebiyathaber.net (25 Ekim 2019)

Yorum yapın