Dilge Güney’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Mayıs 2, 2018

Dilge Güney’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

  1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Seyahat ederken, insanlarla sohbet ederken, okurken, film izlerken kurgularıma malzeme olacak görüntüler, hikayeler, eşyalar toplamaktan; yaşadığım duyguları kahramanlarıma aktarmaktan keyif alıyorum. Dünyayı her dönüşünde başka resimler ortaya koyan sihirli bir yapboz gibi görüyorum. Sekiz yaşımdan beri de aklımdan geçen kurguları unutmamak ve kayıt altına alabilmek için yazıyorum. Yazdıklarımın okurlara ulaşması ve onların benim kurgusal evrenimden yola çıkarak kendi yolculuklarını yapmaları beni mutlu ediyor. Fakat çocuklar için yazıyor olmamın sebebi sadece bunlar değil. Teknoloji hızla gelişiyor ve biz yakın gelecekte kendi ürettiğimiz makinelerle rekabet ediyor olacağız. Bunun için de belli değerlere ve beraberinde yaratıcı düşünme becerisine sahip çocuklar yetiştirmemizin önemi günden güne artıyor. Çocukların düşünen, sorgulayan, dünyaya faydalı bireyler olarak yetişmesini sağlamak için en güçlü araçlarımızdan biri edebiyat. Bu nedenle de hem çocukların okuma alışkanlığı kazanmasını hem de (didaktik olmadan) onların belli değerleri kavramasını sağlayacak çocuk kitaplarının yazılmasının son derece önemli olduğu düşüncesindeyim.  Ben de bunun için çabalıyorum.

  1. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Hatırladığım kadarıyla beni en çok etkileyen (okuduğum kitaptaki çevirisiyle) “Alice Harikalar Ülkesi’nde”. Kitabı hâlâ sakladığım için bu kadar net söyleyebiliyorum. Öğretmenimin hediyesiydi  ve tavşan deliğinin ucundaki o fantastik evrenden büyülenmiştim. Yapacak hiçbir şeyi olmadığı için sıkılan Alice’in, bir anda kendini Harikalar Ülkesi’nde bulması, orada birbirinden ilginç karakterlerle karşılaşması bana hayal kurmanın ve kurgunun gücünü göstermiş olmalı.  O dönemde ne zaman canım sıkılsa, kendimi yazarken bulduğumu hatırlıyorum. Bugün fantastik edebiyata ve bilim-kurguya duyduğum ilgiyi Alice’in yaratıcısı Lewis Carrol’a borçlu olabilirim.

  1. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Soruyu okuyunca ilk aklıma gelen Pippi Uzunçorap serisi. Keşke ben yazsaydım demiyorum aslında, büyük hayranlık duyduğum Astrid Lindgren’in okuru olmaktan son derece mutluyum. Hem çocuk okuru kurgusu ve diliyle böylesine kucaklayan, hem de geleneklere ters düştüğü için aldığı tepkilere rağmen dünyadaki kız çocuğu algısının değişmesine büyük katkı sağlayan Astrid Lindgren’e hayranlık duymamak da mümkün değil sanırım.  Pippi Uzunçorap serisi bana daha güzel bir dünya için umut veriyor, çocuk edebiyatına duyduğum inancı güçlendiriyor.

  1. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

En son Ahmet Büke’nin yazdığı “Gökçe’nin Yolu”nu oğluma sesli okudum. Böylelikle yakın zamanda çocuklar için yazmaya başlayan yazarın, çocuk okurların ilgisini çekmekte ne kadar başarılı olduğunu  da görmüş oldum. Bana göre modern bir kırmızı başlıklı kız masalı olması itibariyle sadece çocuk okurların değil, her yaştan okurun da kendisinden izler bulabileceği bir eser. Kitabın şehir hayatının ve teknolojinin etkisi ile doğal yaşamdan gitgide uzaklaşan çocuklarımıza farklı bir bakış açısı da getirebileceğini düşünüyorum.

edebiyathaber.net (2 Mayıs 2018)

Yorum yapın