Dedektif Rebus Polisiyeleri 1: Düğümler ve Haçlar | Serkan Parlak

Mart 6, 2019

Dedektif Rebus Polisiyeleri 1: Düğümler ve Haçlar | Serkan Parlak

Düğümler ve Haçlar 1987’de yayımlandığında Ian Rankin, Morse ve Wexford’a eşdeğer yeni bir kalem olarak heyecanla karşılanmıştı. Kısa sürede küresel başarıya ulaşan seri birçok ülkede İskoç polisiyesinin tanınırlığını sağladı. Alfa Kitap etiketiyle yeniden yayımlanan seriden şu ana kadar üç kitap yayımlandı: Düğümler ve Haçlar, Saklambaç, Diş İzleri… Holmes’tan başlayıp günümüze kadar uzanan gelenekte, polisiye roman kalıplarını kişiliğe dayalı klasik bir dedektif öyküsü üzerinden gerçekçi biçimde kurgulayan Rankin’in baştan sona üst düzey bir metne imza attığını belirtmek gerek. Seri, nitelikli çevirileriyle de dikkat çekiyor.

Serinin başkahramanı Dedektif Rebus’u Düğümler ve Haçlar’la birlikte tanımaya başlıyoruz. Rebus, gittiği kiliseler değişse de inançlı bir polistir. Hepsi okunmuşa benzemese de evinde bir sürü kitap vardır. Sigara ve kahve bağımlısıdır. Caz ve klasik müzik dinlemeyi sever. Geçimsiz, sevilmesi zor biridir. Çocukluktan kalma alışkanlıkla bazen hırsızlık yapar. Eski askerdir. Strese girdiğinde sinir krizi şeklinde sökün eden rahatsız edici anıların kaynağı aldığı hava eğitimidir. Özel tim eğitiminde kuralların dışına çıkıldığı için ordudan ayrılır, polis teşkilatına geçer. On beş yılın sonunda elindekiler; kendine acıma, parçalanmış bir evlilik ve arada kalmış masum bir kız çocuğudur.

Serinin ilk kitabı Düğümler ve Haçlar’da Rebus, ölüm yıldönümünde doğup büyüdüğü Fife’a – iskelet evler, akşam inen kepenkler, serserilere bırakılan sokaklar, boşa harcanmış yaşamlar- babasının mezarını ziyarete gider. Hipnoz uzmanı olarak babasının mesleğini sürdüren kardeşini kıskanmaktadır. Görünürde mutlu bir evliliği, iki çocuğu, büyük bir evi, iyi bir kazancı, pahalı giysileri, saatleri, arabası vardır kardeşinin, ancak uyuşturucu kullanır. Evde, yaşam standardını gösteren diyaloglar eşliğinde romanın temel meselesine bağlanırız. İki genç kız kaçırılmış, cesetleri çöplük ve boş bir arsada bulunmuştur. Cinsel saldırı, fidye ve ipucu yoktur. Boğularak öldürülmüşlerdir. Seri katil ihtimali vardır. Rastgelelik gizemi artırır. Rebus ve yardımcısına dosyaları tarayarak suçluların izlediği özgün yöntemleri araştırma görevi verilir.  Adrenalin patlamasıyla gece gündüz çalışmaya başlarlar. Bir taraftan da olağan şüpheli kontrolleri yapılır. Bu arada Rebus, elden bırakılan tuhaf mektuplar almaktadır. İlk mektuptan ortasında basit bir düğüm olan ip, birkaç gün sonra bırakılan ikinci mektuptan ise bir iple haç şeklinde birbirine tutturulan iki kibrit çöpü çıkar. Katil; eşini, kızını, çalıştığı ve yaşadığı yeri bilmektedir. Düzensiz yazısıyla mesaj vermeye çalışır. Bu arada bir yan karakter olarak olay örgüsünü işlevsel biçimde besleyen Gazeteci Jim Stevens’la tanışırız. Uzun zamandan beri Rebus’un kardeşinin de içinde olduğu uyuşturucu dosyasının peşindedir. Büyük balığa yaklaştıkça tehlike büyür. Hele kardeşi yüzünden Rebus’un da İskoç uyuşturucu dünyasıyla bağı varsa büyük bir haber olacaktır.

Barlar, meyhaneler, sokaklar, caddeler ve evleriyle sayfalar ilerledikçe zihnimizde bir Edinburg resmi oluşur.  Fast-food restoranları arasına serpiştirilmiş kültür kırıntıları şehrin tipik özelliğidir. Kapalı hava, yağmur, rüzgâr ve soğuk, toplu konutlar, zevksiz batakhaneler; olay örgüsünden kaynaklanan gizemli atmosferi destekler. Turistlere hitap eden tarihi bölgesine karşılık, banliyölerde bir tarafta ultra güvenlikli siteler ve öte yanda suç üreten eski tip siteler iç içe geçmiştir. Romanda, sermaye sahipleri ve alt sınıflar üzerinden birey-toplum dengesi incelikli biçimde kurulur.

Yazar, incelikle işlediği Müfettiş John Rebus karakterinin ilk macerasında okuru adeta bir dedektif gibi düşünmeye, etkin olmaya ve ipuçlarını takip ederek çözüme ulaşmaya davet ediyor. Kurulan yapbozun peşinde Rebus’la birlikte sürükleniyoruz. İlk romandan pek de beklenmeyecek biçimde katmanlı kurgusu, işlevsel diyalogları ve sahici yan hikâyeleriyle son sayfalara dek merak ve heyecanla okunuyor.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (6 Mart 2019)

Yorum yapın