Bülent Çallı’ya 6 soru | Can Öktemer

Mayıs 18, 2018

Bülent Çallı’ya 6 soru | Can Öktemer

Fotograf: Alper Savaşkul

Hazırlayan: Can Öktemer

En son okuduğunuz kitabın adı nedir?  İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?

En son Can Yayınları’ndan Tolstoy’un “İvan İlyiç’in Ölümü” adlı kısa romanını okudum. Romanda, hayatını bir düzene oturtmak için o kadar uğraştıktan sonra bir hastalığa yakalanıp ölümüne adım adım yaklaştığını bilen bir adam anlatılıyor. Tolstoy gerçekçiliği ile bilinir. Onun karakterlerinin ‘ben kimim’ sorusunu değil de ‘neden buradayım, nereye gidiyorum’ sorusunu sordukları söylenir. Bu roman da tam öyle. Ben bilmeden, rastgele okudum ama şu an üzerinde çalıştığım kendi metnime faydası olacak temalara denk geldim, iyi oldu.

Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?

“Gaius gerçekten ölümlüdür, onun ölmesi kabul edilebilir. Ama ben Vanya, IvanIlyiç, ben başkayım… Bütün duygularımla, düşüncelerimle başkayım! Ölüme zorla götürülmeme imkan yok. Çok feci bir şey olurdu bu!”

Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?

Kitap eklerini takip ediyorum ama oralarda, işin doğasında olan ticari durumlarla, pazarlamaya yönelik işlerle karşılaşma ihtimali var. Okuyucu tavsiyeleri bana daha güvenilir geliyor. Okurların yorum yaptığı siteleri takip ediyorum. Bir de şunu şunu okumam lazım gibisinden, kendime ait bir planım da var.

Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?

Beğendiğim bütün kitaplar için böyle diyorum o yüzden bu sorunun cevabını biraz daraltayım. Maharet olarak değil ama fikir ve o fikre yaklaşımı açısından sankiben yazmışım gibi hissettiren bir iki kitap söylemek istiyorum: Arturo Perez-Reverte’den Dumas Kulübü, Ian McEwan’dan Cumartesi, Orhan Pamuk’tan Beyaz Kale ve Nahid Sırrı Örik’ten Kıskanmak.

Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?

2004 yılında bir roman yazmıştım. Onu kimselere okutmadan iki yayınevine gönderdim ve reddedildim. Sonra 2014’e kadar başka bir şey yazmadım. 2014’te tamamladığım ilk romanım Simsiyah 2015’te İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. O romanı aklına güvendiğim ama edebiyatçı olmayan bir arkadaşıma okutmuş ve yardımlarını almıştım. Şimdi de yazdıklarımı terazisine güvendiğim kişilere okutup muhakkak fikir alıyorum.

Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?

Bildiğim tek yazma alışkanlığım düzenli yazmak. Bana göre yayımlanmış olsun olmasın, roman türünde çalışan bir yazar özellikle çalışkan olmalı. Başka türlü bit-mi-yor. Rahatsız edici olmayan, insani gürültülerin içinde de yazabiliyorum. Hatta galiba, çok sessiz ortamlar bana iyi gelmiyor. Evde de çok verimli olamıyorum bence, kendimi bölecek bir şeyler buluyorum hep. Dışarıda yazarken daha verimliyim ama dışarıda da mutlaka bildiğim, alıştığım bir yer olmalı ve evet, dışarıdayken hep aynı yere oturuyorum. Yazma alışkanlıklarım varmış galiba.

edebiyathaber.net (18 Mayıs 2018)

Yorum yapın