Bir zaman yolculuğu: Yıldız Gezgini | Ömürcan Bozali

Mart 19, 2020

Bir zaman yolculuğu: Yıldız Gezgini | Ömürcan Bozali

Belirli kurallara sahip bir dünyaya gözlerimizi açarız. İnsanlar var olma şaşkınlıklarını üzerinden atmaya çalıştıkları ilk anlarla birlikte hayatlarını sürdürebilmek için önce nefes almaya, yemeye, içmeye, cinselliğe, uyumaya ve boşaltıma ihtiyaç duyarlar. Sonra beden sağlığını koruma, üzerinde yaşadığı yeri koruma –çünkü insanın yaşadığı yer onun varlığının bir kanıtıdır- aile kurma ve çalışma ihtiyacı gelir. Çalışma kavramının kendisi de bütün temel ihtiyaçlarımızı karşılamamızı sağlayan; bize yiyecek, içecek, uyuyabileceğimiz güvenli bir barınak bulma, ailemizi ve sağlığımızı sakınabileceğimiz korunaklı alanlar oluşturma konusunda hayati öneme sahip bir diğer ihtiyacımızdır. Dolayısıyla çalışmadan temel ihtiyaçlarımızın hiç birini karşılayamayız ve göreceli varlığımız son bulur.

Temel ihtiyaçlarımızın ardından sosyal ihtiyaçlar gelir. Hepimizin sevmeye, sevilmeye, ait olmaya, saygıya, düşünmeye, yaratmaya, ahlaka ve başarıya ihtiyacı bulunmaktadır. Temel ihtiyaçlarını karşılayabilen insan varlığını elbette sürdürebilir ancak sosyal ihtiyaçlarımızın tatmini bizi çağımızın, zamanımızın başarılı bireyi haline getirir. İçine doğduğumuz kuralları kanıksadığımız ve bu kurallara uyumlu yaşamaya çalıştığımız ölçüde kabul gören, takdir edilen, kendini başarılı bulan -özgüven, özsaygı- başkaları tarafından başarılı görülen –başkalarından saygı görme-birer modern insan oluruz. Günümüzde dünyanın geri kalanından kendilerini soyutlamayı başarmış ilkel kabileleri düşünelim. Onlar bizim için aslında yoktur. Belgesel filmlerin, kitapların, sosyolojik araştırmaların konu edindiği bu topluluklar insanlığın geneli tarafından pek az hatırlanır. Yahut müdavimi olduğumuz bir semtten, semtin mekânlarından elimizi ayağımızı uzunca bir süre çektiğimizi hayal edelim. Artık orada bulunan kişiler tarafından unutulmaya başlarız, bir süre sonra bu mekânlarda geçirdiğimiz süre adeta sıfırlanır.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi bu şekilde inşa olur. Temel ihtiyaçlarını ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilen başarılı birey kendini gerçekleştirme yolunda büyük adımlar atarak bireysel gerçekliğini yeniden kurar. Düşünür, problem çözer, yaratır; yeni düşünceler geliştirir ve anlamlandırır. Maslow’a göre temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun insan kendini gerçekleştirebileceği bu adımları atamaz. Doğrusal bir mantıkla baktığımızda Maslow’un piramidi kusursuz inşa edilmiştir. Fakat yeni günün koşullarını göz önüne alırsak; bir iş sahibi, aile, dost, arkadaş sahibi olan birey sizce kendini gerçekleştirebileceği yani düşünebileceği, hayal edebileceği, yaratabileceği zamana sahip midir? Birey burada bir ikilemle karşılaşır. Hayatta kalabilmesi ve bireyliğini sürdürebilmesi için çalışmaya, ailesine ve dostlarına tutunmaya ihtiyacı vardır. İşini, ailesini ve yakın çevresini kaybetmemelidir. Bu saydığımız kavramlar da bireyin varlığının ispatına katkı niteliğindedir. Dolayısıyla birey, elinde tuttuğu görece değerleri yitirmemek adına hızlı bir yaşantı girdabının içinde savrulurken durup düşünmeye ve yaratmaya vakit bulmakta güçlük çeker. Hayatını katı kurallara göre yaşayan bireylerin varlık ve yokluk kavramları üzerine düşünecek vakit bulması ender rastlanan bir durumdur. Gündelik yaşamın bayağı yoğunlukları içinde çırpınan kişi nereden geldiğini, bütün bu evrenin nasıl oluştuğunu, kendisinden önce neler olduğunu ve yine kendisinden sonra nasıl bir gelecek yaşanacağını, uzay ve zaman kavramlarını, kendi bilincinin kaynaklarını, yaşamın çıkış noktasını durup düşünecek yeterli zamana sahip olamaz. İşte özgürlüğün tam da bu kendini gerçekleştirebilme eylemlerinde saklı olduğunu keşfeden kişi, piramidin daha alt katmanlarında yer alan bazı ihtiyaçlardan vazgeçme olasılığıyla burun buruna gelir.

Jack London’ın Yıldız Gezgini romanının ana karakteri Darrell Standing, Amerika Birleşik Devlerleri’nde tarım ekonomisi alanında profesörlük unvanı taşıyan bir kimse. Yani toplum nezdinde iyi bir işe ve parıltılı bir konuma sahip denilebilir. Çalışma hayatı, arkadaşları, evi, çeşitli başarıları bulunan saygın bir bilim insanı Standing. Tam da Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşini doğrulayacak, adeta bu piramidin somutlaşmış bir örneği. Fakat London’ın okuyucuya açıklamadığı bir aksilik yaşanmış olmalı ki, Standing bilmediğimiz bir sebepten ötürü çalışma arkadaşını öldürmek suçundan hapse düşer. Kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyen birey Standing, cezaevine girdikten sonra temel ihtiyaçlarından bile yoksun kalır. Yani göreceli varlığı son bulur. Piramit alt üst olup yıkılır. Cezaevinde geçirdiği süre boyunca farklı karakterlere sahip birçok mahkûm tanır. Fakat içlerinden Standing’in hayatına büyük etkilerde bulunan bir kaçı dikkat çeker. Kendi özgürlüğü için yalan söyleyerek Standing’in çeşitli işkencelere maruz kalmasına neden olan Cecil Winwood ve Standing’in gördüğü işkencelere katlanabilmesini sağlayan Ed Morrell. Tecrit altında, yiyecek ve sudan yoksun bir vaziyette, diğer mahkûmlarla konuşmanın dahi yasak olduğu bir hücrede, deli gömleğinin içine hapsedilerek işkence gören Darrell Standing, yine tecritte bulunan Ed Morrell ve Jake Oppenheimer ile şifreli bir konuşma yolu bularak dış dünyaya tutunur. Bu sırada Ed Morrell, Standing’e gördüğü türlü işkencelere katlanabilmesi için bir kaçış kapısı aralar. Nedir bu arka çıkış? Zamanda yolculuk. Peki, zamanda yolculuk mümkün müdür?

Salvador Dali

Kavram alanı belirli felsefenin ilk büyük düşünürü Miletoslu Thales, ruhun ölümsüz olduğunu söyler. Ruhun ölümsüzlüğü çeşitli inançların temel metinleri olarak kabul edilen kitaplarda da üzerinde sıkça durulan bir konu. Ruhun ölümsüzlüğü bize zamanın sonsuz olduğu düşüncesini çağrıştırır. Eğer bedenimiz yok olmaya mahkûm ise zaman bizim için doğrusal bir çizgide seyretmektedir. Fakat ruhun ölümsüzlüğü fikri, zamanı parçalara ayırır ve zamanın doğrusallığını ters yüz eder. Buna göre ölümsüz bir ruha sahipsek içinde bulunduğumuz zamanın ötesine ve ilerisine geçebiliriz. Yani ruh gezegendir. Burada hemen herkesin çıkarsayacağı metafizik ruh kavramı yerine bilinç kavramını kullanalım. Var olduğumuz hissini oluşturan bilinç… Her şeyi var eden, yokluğuyla hiçliği oluşturan bilinç… Bilinç, bildiğimiz anlamda maddi yaşamsal fonksiyonlara ihtiyaç duymadan da var olan ebedi şey ise elbette zamanda yolculuğu da mümkün kılar.

Darrell Standing, bahsi geçen seyahatlere sıkıca bağlanmış bir deli gömleğinin içinde, tecrit altında, günlerce yemek yememiş ve su içmemiş bir vaziyette çıkar. Dolayısıyla Darrell Standing en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorken, yaratıcılığın sınırlarında gezinir. Bu durum onun piramidinin yerle bir olduğunun bir göstergesidir.

Zamanda yolculuk fikri bilimle, sinemayla, edebiyatla ilişki kuran insanların asla es geçemeyeceği bir yaygınlığa sahiptir. Özellikle sinema ve edebiyat zamanda yolculuk konusunu geniş kitlelere ulaştıran alanlardır. Bilim ise bu konunun teorik anlamda mümkünlüğünü araştırır.  Zamanda yolculuk fikrinin sinema ve edebiyatta işlenme biçimine bakılırsa, kurallı toplumun mutsuz bireylerinin geçmişte yaşanmış bir şeyleri değiştirme fikrini sıkça taşıdıkları gözlenmektedir.

Darrell Standing, çıktığı seyahatlerde yaşanılan ana müdahale etmez; yalnızca geçmişi kendi bilinçleri üzerinden gözlemler. Bu durum popüler kültürün aksine geçmişi değiştirmek fikri üzerine değil, geçmişe tanıklık etmek üzerine kurgulanan bir seyahatler toplamını karşımıza çıkarır. Standing’in seyahatleri ben kimim, varlığım ne anlama geliyor, algıladığım bu dünya gerçek mi ve daha ötesi var mı gibi bazı soruları kendimize hatırlatmamızı sağlar.

Modern fiziğin kurucusu Albert Einstein, özel görelilik teorisinde tek ve mutlak bir zaman olmadığını ifade eder. Ona göre geçmişte yaşanmış ve gelecekte yaşanacak her şey zaten hep vardır. Nesneler ve cisimler hızlı hareket ettikleri ölçüde zaman yavaşlar. Bunun tam tersi de mümkündür. Yani bir cisim ne kadar ağır hareket ederse zaman bu nesneye göre oldukça hızlanır. Einstein, yakın çalışma arkadaşı Michele Besso’ya hitaben yazdığı mektupta “O, bu tuhaf dünyadan benden birazcık önce ayrıldı. Bunun hiçbir anlamı yoktur. Bizim gibi, fiziğe inanan insanlar; geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek arasındaki farkın sadece inatçı bir illüzyondan ibaret olduğunu çok iyi bilirler.” diyor. Darrell Standing, zaman yolculuğuna çıkarken nabzı yavaşlar, kalp atışları düzensizleşir ve duyulamayacak hale gelir; nefes alıp almadığı yönünde dışarıdan yapılabilecek bir gözlem dahi kalmaz. Ayak parmaklarından başlayarak, yukarı doğru yükselen ve bütün vücudunu saran bir uyuşma haliyle uykuya dalar. Ayrıca Darrell Standing uzun zaman seyahatlerinden hapishane doktoru tarafından uyandırıldığı zamanlarda büyük bir kendinden geçmişlik haliyle geri döner. Standing, çıktığı bu yolculukları geçici ölüm olarak nitelendirir. “Çocuk belleği tanımlanırken, yalan yanlış şeylerde gerçeğin özünden fazlasının bulunduğu unutulur. Unutabilme yeteneği akıl sağlığı anlamına gelir. Aralıksız anımsamak ise saplantı, delilik anlamına gelir.” Standing’in aralıksız anımsamasını yani delirmesini önleyen eylemler hapishane yönetiminin seyahatlerine dışarıdan yaptıkları uyandırma müdahaleleriyle olur.

Başa dönecek olursak ihtiyaçlar hiyerarşisine göre modern insanın kendini gerçekleştirebilmek adına önce temel ihtiyaçlarını, sonrasında ise sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerektiğini söyledik. Buna göre kişi piramidin tepesine çıkabildiği ölçüde kendini gerçekleştirebilir. Temel ihtiyaçları ve sosyal ihtiyaçları karşılayabilmek için; aile, arkadaşlıklar ve mülk gibi elinde tutması gerektiğini düşündüğü kavramların varlığı için, çalışmanın kritik bir öneme sahip olduğunu tespit ettik. Zorunlu görülen çalışma eyleminin de, mecburiyetinden ötürü bir ihtiyaç halini aldığı çıkarımında bulunduk. İşte burada temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma zorunluluğuyla, kendini gerçekleştirebilmek için hayal etme, düşünme, yaratma eylemlerinin çatıştığını gördük. Fakat düşünme, yaratma, hayal etme, yeniden kurma eylemlerinin zenginliğini tatmış kişilerin en temel ihtiyaçlardan vazgeçebileceğini belirttik. Ayrıca temel ve sosyal ihtiyaçlarını, geleceğini yani bir nevi varlığını tehlike altında gören kişi kendini gerçekleştirebileceği eylemlerden uzaklaşır. Yani piramit tamamlanamaz.

Darrell Standing, yaşamsal ihtiyaçlarından yoksun bir tecrit altındayken kendini gerçekleştirebileceği, hakikati yeniden kurabileceği bir arka kapı keşfetmiştir. Farkına vardığı bu yeni zenginlik, onun piramidini bir balyoz yardımıyla yıkmasına yardımcı olur. Bu enkazın çevresinde gezinirken bulduğu kalıntı taşlar ise varlığın gizemini keşfetmesini ve kendine yeni bir hakikat inşa etmesini sağlar.

Ömürcan Bozali – edebiyathaber.net (19 Mart 2020)

Yorum yapın