Bir özgürlük savaşçısı: Merdan | Mehmet Özçataloğlu

Ağustos 11, 2014

Bir özgürlük savaşçısı: Merdan | Mehmet Özçataloğlu

Gunisigina-Yolculuk-Varis_174365_1Kemalettin Tuğcu adını her duyduğumda içime bir hüzün düşer. Boğazım düğümlenir. Çocukluğum gelir aklıma. Akşam soba başında otururken anneme okuduğum “Düşkün Çocuk”, “Benim Babam” ve daha niceleri… Küçük yüreğim onca acıyı kaldıramaz, zaman zaman gözlerimden yaş süzülürdü. Bedenim sarsılır, günlerce etkisinden kurtulamazdı. Bundandır ki Kemalettin Tuğcu, benim için edebiyatımızda farklı bir yerdedir ve hep o yerde kalacaktır.

Adnan Binyazar’ın “Günışığına Yolculuk: Varış” adlı kitabını okurken de Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarındakine benzer bir dramla karşılaşıyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nın yokluk yıllarında evinden ayrılan Merdan’ın öyküsü bu kitap. Elazığ’dan başlayan yolculuğu İstanbul’da Haydarpaşa Garı’nda sonlanıyor. Ve sadece “yedi” yaşındadır Merdan. Annesi, kardeşi ile birlikte babasının yanına okula gitsinler diye göndermiştir İstanbul’a fakat birkaç ay sonra sokaklara düşmüşlerdir. Sonrasında iş bulup çalışmaya başladığı lokantada ustası tarafından sürekli horlanmış, aşağılanmış ve dövülmüştür. Tam “yedi” yıl. Ve bu yedi yıllık sürede Merdan okuma hayallerinden hiç vaz geçmemiştir. Bir gün mutlaka okula gidecektir. Kafasında bu düşüncelerle isyan bayrağını çeker ve kardeşini de ardında bırakarak kimseye haber vermeden kaçar çalıştığı lokantadan. Sonrası? Sonrasında yirmi altı gün sürecek İstanbul-Elazığ tren yolculuğu başlar. Belediyelerin işsiz-güçsüzleri/meczupları kendi sınırlarında istemediklerinden talep edenleri geri çevirmeden trenle başka bir kente gönderdiklerini bilen Merdan, bu şekilde seyahat eder. Bu seyahatinde babası ve ustasının aksine çok da iyi insanlarla karşılaşır. Biletçi Selami Bey, Hasso Abi, Nurettin Abi, Selma Hanım bu yolculukta Merdan’ın elinden tutmuş, onda silinmez izler bırakmışlardır.

Merdan’ın öyküsü bir özgürlük savaşımıdır aynı zamanda. Küçücük yaşta minicik bedeniyle ortalık yerde kalan bir çocuk kötü kaderine boyun eğmemiş ve mücadele ederek çok arzuladığı, hedeflediği okuluna kavuşmuştur.

“Mızıkam aklıma geldi. Cebimden çıkarıp çalmaya başladım. Ne çaldığımı bilmeden üflüyordum. Mızıkanın sesi dağlarda yankılanıyordu. Çektiğim onca acıdan sonra ister doğadan gelsin, ister kuzudan kuştan, her ses bir özgürlük haykırışıydı. Mızıkayı cebime koydum. Ağzımı dağlara verip olanca gücümle, ‘Yaşasın Özgürlük’ diye bağırdım.”

Her şeyi önlerinde hazır bulan günümüz çocukları için de farklı bir yaşam örneği olacaktır bu kitap. Bununla birlikte Kemalettin Tuğcu kitaplarının çok çok geride kaldığı, çocuk edebiyatının çok başka bir kimlik kazandığı dönemde yine farklı bir lezzet sunacaktır.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (11 Ağustos 2014)

Yorum yapın