Bir kara kedi için blues

Haziran 1, 2012

Bir kara kedi için blues

Bir Kara Kedi İçin Blues, Boris Vian‘ın öykülerinden kendisinin yaptığı bir seçki.

Metaforlarla, fantastik öğeler, yergi dolu ve esprili bir dille kurguladığı hikâyelerinde Vian, 1940’ların çatışma ve korku yüklü ortamından insan manzaralarının trajikomik taraflarını yansıtıyor.

Salonlarda konuşlanmayı pek seven edebiyat cemaatinin o ikiyüzlü ortamına girmeyi hep reddeden ele avuca sığmaz bir adamdı Boris Vian. Yaptığı her işte; müzik, tiyatro, yazarlık ve şairlikte sürekli özgün ve çok fazla insanın dokunmaya cesaret edemediği şeylere yöneldi.

1968 hareketlerine kadar onu genelde bilen bildi. Git gide azımsanmayacak bir okuyucu kitlesi edindi. Kısa yaşamına hayli dolgun eserler sığdıran Vian, samimiyeti, eleştirelliği ve hiç sapmadığı ahlaki çizgisiyle kimseye yaranma derdi olmadan, skandallarıyla ve kitaplarının ve eylemlerinin yarattığı sarsıntılarla gündeme geldi.

Edebiyatın bozguncularından biri sayılabilecek bu asabi adamın temel derdi saygısızlığı, onursuzluğu ve ikiyizlülüğü alaya alarak eleştirmekti. Başardı da. Bir başka özelliği, onu anlayabilmek için kimi zaman Vian’dan uzaklaşmanın gerekliliğiydi. Aslında bu, duruma göre değişiyordu; bazen Vian çağırdı bazen de kovdu. Zor adam anlayacağınız.

Kırık dökük sokaklarda bir gezgin

Bir Kara Kedi İçin Blues, Vian’ın kendi öykülerinden yaptığı bir seçki ve onun biçeminin özelliklerini yansıtıyor. Vian, yaşadığı dünyanın sevgi dolu olmadığının farkındaydı. Bu anlamda herhangi bir inşa çabası da yoktu. Fakat onun en belirgin tavrı, savaşın anlamsız bir şey olduğunu savunmasıydı; insanların birbirini boğazlamasının ne kadar büyük bir eblehlik olduğunu söyleyip durdu. Bir Kara Kedi İçin Blues’da da yine bu savunu öne çıkıyor. Vian, kırık dökük sokaklarda dolanırken elinde kalemi ve defteriyle sanki bir günce tutuyor.

Öykülerinde çekici ama aynı zamanda tedirgin edici bir şeyler var. Bunu tam olarak açıklamak veya adlandırmak mümkün değil, fakat insanın anlatmaya korktuğu ya da hasır altı ettiği paranoyak ve trajikomik tarafını su yüzüne çıkarmaya uğraştığını söyleyebiliriz ilk bakışta. Huysuz yazarımız, arada bir ters köşe metinlerle bizi silkelemeyi de ihmal etmiyor. Vian’ın gözünden kıçı kırık görünen bir dünyaya da bu yakışırdı zaten!

Kitaptaki kahramanlara baktığımızda, hepsinin kendi çapında yaşamla bir sorunu olduğunu fark ediyoruz. Ama herhangi bir şekilde abartılı ve ortalığı sille tokat yıkma derdinde değiller. Metinlerin ve kahramanların bir başka özelliği teatrallikleri. Vian’ın kurgusunda diyaloglar büyük yer kaplıyor ve böylece öykülerin pek çok yerinde bir sahne kuruluveriyor.

Okuru kilitleyen yazar

Vian, metaforları ve fantastik öğeleri başarıyla birleştirdiği öykülere de yer veriyor kitapta. Örneğin ‘Bir Kara Kedi İçin Blues’ bu bakımdan dikkate değer bir metin. Lağım fareleri, adeta insanlaşmış bir kara kedi, onu kucaklayan fahişe ve kedinin tüyünden akan nane likörünün yer aldığı hikâye, Vian’ın karmaşık ama bir o kadar çarpıcı anlatım tekniğini yansıtan deneysel bir metin.

Yazar, bir tür tımarhaneye dönüşmüş dünyada ayakta kalmaya uğraşanların hikâyeleriyle de yüzleştiriyor bizi. Vian, zamanın aslında nasıl boğucu bir yanının olduğunu; bombalar, çatışmalar ve insanın türlü salaklıklarla birbirini kesip biçtiği bu büyük akıl hastanesinin koridorlarında ufak bir gezintiye çıkarıyor. André’nin öyküsünde olduğu gibi birden bire ‘alarm susuyor’, ardından ‘gece ahenksiz bir perdeden gelen sesle’ boğuluyor ve ışıkların geri çekilişiyle ‘saat sarkacının var oluşu sona eriyor.’

Derlediği öykülerde Vian’ın, gününün tanıklığıyla tuhaf biçimde işleyen hayal gücünü birleştirdiğini görüyoruz. Bunun yanında müzisyenliğinden gelen ritm kavrayışıyla ve şairliğinin etkisiyle ortaya çıkan söz oyunları ve işçiliği hikâyelere sinmiş durumda.

1940’ların savaşla yoğrulmuş ortamı, Vian’ın bu seçkisinde kimi zaman fonda çalan bir müzik şeklinde kimi zaman da tamamen ön planda. Bu yüzden Vian’ın trompetinin tiz sesi kulağımızda çoğunlukla acı bir titreşim bırakıyor. Fakat şunu belirtmek gerek, Vian bu sıkıntılı ortamı sömürmeye veya derin bunalımlar yaratacak kara tablolar çizmeye girişmiyor. Aksine buradan kendince esprili bir söylem oluşturuyor.

Vian seçkide yer alan öykülerinde, insanın karanlık noktalarına eğilir ve var oluşuna dair kimi yollara girerken okuru trajikomik öğelerle dolu ve eleştiri yüklü bir odaya kilitliyor biraz da.

Ali Bulunmaz – Cumhuriyet Kitap (25 Mayıs 2012)

edebiyathaber.net (1 Haziran 2012)

Yorum yapın