Bir Başkomiser Galip Polisiyesi: Moda Cinayetleri | Serkan Parlak

Mayıs 9, 2019

Bir Başkomiser Galip Polisiyesi: Moda Cinayetleri | Serkan Parlak

Romanın, edebi tür olarak ülkemizde son otuz yıla damgasını vurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu yoğun üretimin sürecinde popüler bir alt tür olarak görülen suç-polisiye romanlarına ise kitapevlerinde bölümler ayrılmaya başlandı. Çok sayıda yerli yazarımız edebi açıdan nitelikli metinler yazıyor. Polisiye dergisi 221B iki ayda bir raflardaki yerini alıyor. Yazarlar bir araya gelerek Türkiye’de polisiye edebiyatın geliştirilmesi, hak ettiği okur kitleleriyle buluşması, polisiye yazarlarının desteklenmesi ve dayanışması gibi amaçlarla Türkiye Polisiye Yazarları Birliğini kurdular. Birliğin kurucu üyelerinden usta kalem Çağatay Yaşmut’un Oğlak Yayınlarının Maceraperest Kitaplar dizisinden 2008’de çıkmaya başlayan Bir Başkomiser Galip Polisiyesi serisinin altıncı kitabı Moda Cinayetleri geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Beyoğlu Çıkmazı, Şarkılar Susunca ve Beni Yavaş Öldür’den sonra gelen Kadıköy Cinayetleri, 2012 yılı Dünya Kitap Altın Sayfa Polisiye Roman Ödülü’ne layık görülmüştü. Yazarın seriden çıkan tek hikâye kitabı “Doktor Ceyda’yı Kim Öldürdü?” adını taşıyor.

Jeoloji profesörü Aziz Aksoy genç eşiyle güzel bir gece geçirme hayaliyle Kadıköy çarşısında alışveriş yapar. Eve döndüğünde kapının kilitlenmediğini fark eder. Salona girdiğinde profesyonel bir katil tarafından susturuculu tabancayla, eve sonradan gelen eşi de tecavüz edilerek öldürülür. Soruşturma süreci için Komiser Galip ve ekibi görevlendirilir, olay yeri incelemesi başlar. Katil, cesedi namaz kılarmış gibi bırakmış, evde hırsızlık düşünmemiştir, muhtemelen maktulu tanımaktadır. Komşu kadın, apartman görevlisi ve yöneticisi sorgulanır. Diyaloglardan cinayetin kim tarafından, neden işlendiğine dair ihtimaller belirir. Profesörün aykırı dini görüşleri nedeniyle okuldaki radikal gruplar tarafından tehdit edilmesi ve apartmanın kentsel dönüşüme girmesini engellediği için komşularıyla tartışması da cinayete yönelik gizemi artırır.

Serinin merkez karakteri Başkomiser Galip idealist polis tipine karşılık gelir. Görevine bağlı ve fedakârdır. Çevresindekilere güven verir, sevilir. Adalet duygusu sağlamdır. Yeri geldiğinde apartman aidatını ödemek için ekip arkadaşından borç alır. Beklentileri ve takıntılarıyla çoğumuz gibidir. Monoton hayatı ve rutinleri çok tanıdık gelir. Okumaz, akademik kitaplarla dolu bir kütüphane ruhunu daraltır. Tiyatro ve sinemaya gitmez. Bazen sorgu sırasında şüphelilere şiddet uygular, maçodur. Mutluluk, hayatın değeri ve kader üzerine felsefi sorgulamalar yaptığı da olur. Moda Cinayetleri’nin ilk bölümünde onun ve erkek ekip arkadaşlarının ilişkileri verilir. Galip ve ekibini bu kitapla tanımaya başlayan okuyucu, serinin daha önce yayınlanan romanlarında cinayetleri nasıl çözdüklerini ve gönül ilişkilerini merak edebilir.

Moda Cinayetleri’nde cinayet-soruşturma-çözümden oluşan klasik kurgu okuyucunun merak duygusunu baştan sona canlı tutuyor. Ekibe bakarken genel bir bakış için sınırlı gözlemci anlatıcı, Komiser Galip söz konusu olduğunda ise daha odaklanmış, samimi bir bakış için birinci tekil kişi anlatıcı kullanılması yazarın romanın teknik sorunları üzerine düşündüğünü göstermesi açısından dikkate değer. Komiser Galip ve ekip arkadaşlarının diyalogları, davranışları ve eylemleri kurgunun gelişimine hizmet ediyor. Serinin tamamını düşündüğümüzde, sadece Başkomiser Galip’in değil bir ekibin maceralarını okuduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Çağatay Yaşmut, bir semt sokak polisiyecisi, okuyucuları her romanında İstanbul’un farklı bir semtine götürüyor. Ama favorisi doğup büyüdüğü yer olan Kadıköy. Sokaklar, dükkânlar ve semtteki gündelik yaşam gerçekçi biçimde hikâye ediliyor.  Farklı insan tipleri tanıyoruz. Hayata bakışlarını kavramaya çalışıyoruz. Toplumsal yapıdaki birtakım olgular –deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm, dergâhlar- bu romanla birlikte daha da görünür olmaya başlıyor. Yalın, işlevsel ve mizahi diyaloglar okuma zevkini artırıyor. Yazarın gözlem gücü ve mizahi yaklaşımı takdire şayan: Başkomiser Galip, olay yeri incelemesi sırasında aç olduğu için maktulun akşam sofrası için aldığı pastırma, çiroz ve salamdan delil ihtimalini umursamayarak atıştırır; ancak komşu kadını sorgulaması sırasında başına musallat olan evin kedisi et kokan parmağını ısırır. Kahkahalar attırabilecek buna benzer bölümler okuyucunun baş kahramanla olan samimiyetini daha da artırabilir.

edebiyathaber.net (9 Nisan 2019)

Yorum yapın