Beat Kuşağı üzerine | Onur Uludoğan

Mart 14, 2019

Beat Kuşağı üzerine | Onur Uludoğan

I

Beat Kuşağı’nın tohumları 1940’lı yıllarda atılır. 1950’li ve 1960’lı yıllar ise bu kuşağı oluşturan sanatçıların en önemli eserlerinin yayımlandığı zamanlardır. Bu dönemde yayımlanan ve dönemine damgasını vuran eserler, aradan geçen onca yıla rağmen hâlâ önemini korur, çokça okunur ve kendinden sonra gelen nesli etkisi altına almayı sürdürür.

Jack Kerouac, Allen Ginsberg, Lucien Carr ve William S. Burroughs çekirdek kadroyu oluşturur. Bu kadroya zamanla, Lawrence Ferlinghetti, Neal Cassady, Gergory Corso, Herbert Huncke, J. C. Holmes, Peter Orlovsky, Carl Solomon gibi isimler eklenir.

Allen Ginsberg, Edebiyat Tarihi’nde, “Beat Generation” kavramının ortaya çıkışını iki yerde anlatır:

“Öncelikle, ‘Beat Nesli’ deyişi 1950-51 yıllarında Jack Kerouac ve John Clellon Holmes nesillerin doğası üzerine konuşup ‘kayıp neslin’ cazibesini yâd ederlerken ortaya çıktı. Kerouac münasip bir ‘nesil’ kavramından uzaklaşmaya çalışıyordu ve şöyle dedi: ‘Ah, bu bir beat neslinden başka bir şey değil!’ (…) Sonra John Clellon Holmes 1952’nin sonlarına doğru New York Times dergisi bölümüne ‘Bu Bir Beat Nesli’ başlıklı bir makale yazdı. Ve bu isim tuttu.” (s. 9)

“… O çağın tek ‘yadigârı’ John Clellon Holmes’un New York Times Dergisinde yazdığı bir denemeydi, ‘This is the Beat Generation.’ Bu arada Kerouac bu makaleyi pek sevmezdi. Kerouac’la Holmes’un Lexington Caddesindeki dairesinde 1948 ya da 1949’da yapılan bir sohbetin kaydıydı. Kerouac, öyle gelişigüzel bir şekilde şöyle demişti, ‘Hayır, bu kayıp bir nesil değil, bir beat nesli.’ Özel bir şey kast etmemişti, büyük bir slogan yaratma amacı yoktu.” (s. 397)

Sonuç olarak, Jack Kerouac 1948 ile 1951 yılları arasında Beat Generation kavramını ortaya atar ve bu kavram, 16 Kasım 1952 tarihli New York Times Dergisinde yayımlanır ve kuşağın adı o dönemden itibaren netleşir. İlerleyen yıllarda “beatnik” gibi kavramlar türetilerek kendini bu kuşağa yakın gören herkesi içine alan tanımlamalar yapılmaya başlanır.

II

Beat Kuşağını oluşturan yazarlar ve şairlerin çoğu, sistemin dışında, sürekli hareket halinde, madde kullanımına meyilli, mistik-metafizik dünya görüşü içinde bir yaşam sürerler. Eserleri de bu yaşam biçimini yansıtır içeriklere sahiptir.

Allen Ginsberg’ün Uluma’sı, Jack Kerouac’ın Yolda’sı ve William Burrough’un Çıplak Şölen’i bu kuşağa ilgi duyan hemen her okurun ilk anda aklına gelen eserler olarak kabul edilebilir.

Kuşağın tarihine ilişkin farklı bakış açılarından yazılmış Türkçe kaynak arayanlar ise, Joyce Johnson’ın “Jack Kerouac’ın Yalnız Hayatı” ve Carolyn Cassady’nin “Yolda-kiler” ve Ginsberg’ün “Toplu Halüsinasyon” isimli kitaplarına bakabilirler.

Artık, bu üç kitabın yanına kuşağın ilk nesil üyelerinden ve en önemli şairlerinden olan Allen Ginsberg’ün, Edebiyat Tarihi’ni de ekleyebiliriz.

III

Allen Ginsberg, 1977, 1981, 1982, 1987 ve 1994 yıllarında “Beat Neslinin Edebi Tarihi” olarak adlandırdığı ve toplamda yüzden fazla dersi kapsayan bir edebiyat tarihi dersi verir.

Bu derslerin notları ve ses kayıtları Ginsberg’ün 1997’deki ölümünden sonra arşivlerde saklanmaya devam eder.

Bill Morgan, Ginsberg’ün ses kayıtlarının çözümlenmesi ve kâğıtlara aktarılması işini üstüne alır. Bu aktarımın sonunda, ortaya yaklaşık 2000 sayfalık bir metin çıkar. Morgan, metni tekrarlardan arındırır ve kimi küçük düzeltmeler yapar ve “Edebiyat Tarihi – Gördüm Kuşağımın En İyi Beyinlerini” adını taşıyan kitap ortaya çıkar.

Ginsberg, Beat Nesli içinde yaşananların birincil tanıklarından olan son derece önemli bir figür. Eserleriyle bu kuşağın kimliğinin oluşmasına büyük katkılar sunmuş biri. Bu özelliğinin yanında, tarihini anlattığı insanlarla uzun yıllar dostluk kurmuş, onların eserlerini üretme süreçlerine, yaşamlarına, sıkıntılarına, mutluluklarına tanıklık etmiş bir isim. Ders notlarında da bu tanıklığın izlerini görmek mümkün.

Kitabın omurgasını, Jack Kerouac, William Burroughs, Gregory Corso ve Allen Ginsberg’ün eserlerinin ve yaşamlarının incelenmesi oluşturuyor. Bu isimlere ek olarak, Lucien Carr, Neal Cassady, Herbert Huncke, Peter Orlovsky ve Carl Solomon’a da bölümler ayrılmış.

Kitapta, kuşağa ilgi duyan ve kuşak hakkında bilgisi olan ortalama üstü okurların öğreneceği birçok yeni bilgi var.

Bunun dışında kalan ve Beat Nesli hakkında sınırlı bilgi sahibi olan okurlar da Ginsberg’ün Edebiyat Tarihi’nden çok şey öğreneceklerdir.

IV

Sub Yayımları, kurulduğu günden bu yana başka yayınevlerinin görmezden gelmeyi tercih ettiği kitaplar yayımlamayı sürdürüyor. Yayınevinin yükünün büyük kısmını omuzlarında taşıyan Şenol Erdoğan’ın yaptığı işin hakkını teslim etmek lazım. Bununla birlikte; Beat Neslinin Edebi Tarihi’nin “İçindekiler” kısmında sayfa numaraları verilmiş olsaydı, Allen Ginsberg’ün “Okuma Listesi” eklenmiş olsaydı ve son olarak da kitabın sonuna, geniş kapsamlı bir dizin eklenseydi kuşkusuz daha iyi olacaktı. Dilerim bu eksikler kitabın sonraki baskılarında tamamlanır.

Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (14 Mart 2019)

Yorum yapın