Banu ve Onur Ertuğrul: “Kelimelerin reklamını yaptık.”

Ocak 8, 2016

Banu ve Onur Ertuğrul: “Kelimelerin reklamını yaptık.”

IMG_7081

Söyleşi: Merve Koçak Kurt

Lûgat365’in hikâyesi, aslında bazı kelimelerin hikâyesi. Banu ve Onur Ertuğrul’un 2015 yılı boyunca sosyal ağlardan paylaştığı; artık pek kullanılmayan, unutulan ya da duyulmamış bu sözcükleri bir kitapta toplandı. Can Yayınları etiketiyle okura sunulan Lûgat365 raflarda yerini aldı.

Bir projenin ürünü olan yapıtın öyküsünü müelliflerinden dinleyelim istedik.

Lûgat365 projesi, bir yıla yayılan ve sonrasında kitap olan bir proje. Öncesindeki fikir ve çalışma aşaması nasıldı?

2014 sonbaharında başladık bu fikir üzerinde çalışmaya. Üç ay kadar bir süre, güzel kelimeleri çıkarmaya, anlamlarını, etimolojik kökenlerini araştırmaya başladık. Bir yandan da tasarımlar ve iletişim stratejisi üzerine hummalı çalışmalar yaptık. Cevabını aradığımız tek bir soru vardı: Nasıl yaparsak bu kelimelerin güzelliğini özellikle gençlere gösterebiliriz?

“Çünkü kelimeler güzeldir. Bazıları daha güzel.” diyorsunuz. O “bazıları”nı neye göre ve nasıl belirlediniz?

Burada sistematik bir formülümüz yoktu doğrusu. Yazarların referansları ve kelimelerin bizde bıraktığı etki üzerinden karar kıldık. Malum, güzellik çok göreli bir mevzu… Biz de doğrusu inisiyatif kullandık.

Güzel kelimeleri seçmekle kalmamış, onlara uygun alıntılar da yapmışsınız. Birçok farklı yazardan birçok farklı alıntı var kitapta. Bunları belirlerken nelere dikkat ettiniz peki?

Lugat_kapak01Kelimelerin hakkını veren yazarları tercih etmeye gayret gösterdik. Zaten tartışmasız yazarlar var: Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa gibi… Bu güzel kelimeleri bilmeden zaten bu yazarları okumak dahi mümkün değil. Onları da başka yazarlar izledi.

“Hissikablelvuku”, “müşkülpesent”, “tahammülfersa”, “perdebîrun”, “şekerrenk” gibi artık pek kullanılmayan kelimelerin gündelik hayatımızda nasıl bir yer edinmesini iste(r)diniz bu projeyle?

Hayalini kurduğumuz gerçeklikte, bu güzel kelimeler gündelik telaşemiz içerisinde çatlaklar oluştursun. Vuslat kelimesi bir kişinin olsun hayatını, arzularını ve amaçlarını sorgulatsın. Pragmatik kaideleri sarssın.

Biriniz grafik tasarımcı, diğeriniz reklam stratejisti ve dijital iletişim uzmanı olarak çalışıyorsunuz. Alanlarınızdan gelen birikimi nasıl yansıttınız projeye? Bu kadar kabul görüp beğenileceğini en baştan tahmin ediyor muydunuz?

Bu kadar kabul görüp beğenileceğini tahmin etmiyorduk ama hayal ediyorduk. Böyle olması için gayret ettik açıkçası. Ve bu projeyi reklamcılıktan gelen deneyimlerimizle inşa ettik dersek yanlış olmaz. Kelimelerin reklamını yaptık diye bakıyoruz biz.

Lûgat365’te yer alan kelimeler defterler, posterler, bez çantalar, taşlar ve bardaklarda karşımıza çıktığında yüzümüzde hafif bir gülümseme beliriyor. “Güzel Kelimeler Dükkânı” açma fikri nasıl oluştu peki?

Fiziksel olarak dükkân açma fikri yoktu fakat ürünler daha proje başlamadan önce belliydi. Bu projenin dijital platformlarda kısıtlı kalmaması gerektiğini, ancak bu şekilde hayata sızacağını düşünüyorduk. İnternet üzerinden satmayı planlıyorduk fakat bizzat dükkânı açarken bulduk kendimizi.

IMG_7080“Gündelik hayatın hengâmesinden uzak, mağrur şekilde bir köşede duran güzel kelimeleri, onları derdest eden popüler mecralar aracılığıyla yeniden tedâvüle sokmaya niyetlendik. Kelimelerin ne kadar güzel şeyler olduğunu insanlara hatırlatmak, güzelliklerini popüler bir dille gösterebilmek, yeniden gündelik hayata karışıp, görünür olmalarını sağlamak umuduyla çıktık bu yola. Kelimeleri dert ettik kendimize. Çünkü kelimeler derdimiz, kelimeler dermânımız.” demişsiniz ön sözünüzde. Bu güzel kelimeler olmasaydı…

Hayat çok yavan ve sıkıcı olurdu. Hız, pratiklik ve daha fazla kazanç şiarıyla inşa edilen günümüz dünyası zaten bizim anladığımız manasıyla kelimelerle çok haşır neşir değil. Ve güzel kelimeler biraz da bunun isyanı. Anlamın içinin boşaldığı, hızlı bir gerçeklikten iç huzur çıkma ihtimaline inanmıyoruz.

“Ön Söz”den

“Bazı kelimeler çok güzel…

Tüm hikâye bunun ayırdına varmamızla başladı. Tüm kelimeler güzel fakat bazıları diğerlerinden daha güzel.

Gündelik yaşantımızın gereksinimlerinden uzak, bugünün ideolojilerinden muaf, başka başka dertleri olan, türlü türlü hikâyesi olan kelimeler. Artık cümle içerisinde pek kullanılmadıklarından, vakur bir sessizlikle kaderlerini bekliyorlar. Hayatlarımızdan tümden ellerini ayaklarını çekmezden evvel, son bir saygı duruşu bizimkisi. Çünkü gidiyorlar; gidecekler.

Globalleşen dünyanın, yeniden hiyerogliflere dönüşünün arifesinde, son bir sunî teneffüs bizimkisi. Emoji devri yaklaşıyor. Kelimeler ise hikâyeleriyle, geçmişleriyle, melodileriyle, anlamlarıyla ve zenginlikleriyle fazla ağır geliyorlar gündelik yaşantılarımıza. Bir emoji kâfi geliyor aşkı anlatmaya ve başka bir emoji yetiyor bir aşkın bitip başka bir aşkın başladığını haber vermeye. Yalnızlaşmanın “kendi ayakları üzerinde durmak” olarak kutsallaştırıldığı, kimsenin kimseye ihtiyaç duymadığı, aşkın gündelik bir hobiye dönüştüğü bir dünyada hasrete yer ve zaman kalmıyor. Hasret çekmeyen için vuslat nasıl bir anlam ifade etsin ki?”

Söyleşi: Merve Koçak Kurt – edebiyathaber.net (8 Ocak 2015)

Yorum yapın