Baltı! Doğaüstü mü gerçek mi? | Mehmet Özçataloğlu

Mart 23, 2020

Baltı! Doğaüstü mü gerçek mi? | Mehmet Özçataloğlu

Nasıl bir yıla başladık ve nasıl bir yılı geçiriyoruz, hayretle izliyorum. Neleri umut etmiştik nelerle karşılaştık. Açıkçası sürecin buraya evrileceğini de hiç düşünmemiştim. Bir distopya romanı gibi adeta. Ama hayat işte ne getiriyorsa onu yaşıyoruz. Şimdi tedbirli, temkinli olma zamanı. Gerisini yine yaşayıp görürüz. Bu yazıyı Perşembe günü yazıyorum ve umut ediyorum ki pazartesi yayınlanacak. O güne dek ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok. Ama elde var umut.

Feridun Andaç, Lütfi Özgünaydın’a verdiği söyleşide “Edebiyat insana kendisini iyi hissetme duygusu aşılar” diyor. İnancımız da hep bu yönde oldu zaten. Bir de Ahmet Büke’nin dediği gibi, “İnsan kendine de iyi gelir.” Böyle düşününce içinden geçtiğimiz karantina günlerinde bir nebze moral bulacağız gibi. Hepimiz evde olunca dışarıda bir şeyler kaçmayacak zaten. Belki de bir nefeslenme olur bu durum. O halde kendimizi kitaplara teslim edelim. Sosyal medyadan ve oradaki kirlilikten de uzak kalalım.

Tam da bu gelen günlerin öncesinde İrem Uşar’ın Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan “Eksik Dünya Baltı”sını okudum. Yerüstünde bu denli karmaşa, korku ve kaos varken kaçacak neresi var ki diye düşünürken aklıma Nevşehir tarafındaki yer altı şehirleri geldi. Yıllar yıllar önce çok etkilenerek gezmiştim o yer altı şehirlerini. Bir savaş anında insanlar oralara kaçıp sığınırlarmış. Bugün öyle bir hazırlığa girsek gerçekleştiremeyiz böylesini. Öyle ki yaşadığımız apartmanlarda sığınak bile oluşturamıyoruz, bu amaçla ayrılan alanları ardiye olarak kullanıyoruz. Neyse bir şekilde bu günlerde geçecek nasıl olsa. Fakat normalleşmeye dönmek de sanırım kolay olmayacak. Ama dünya dönmeye devam edecekse biz de buna uyum sağlayacağız bir şekilde. Öyle ya da böyle…

Gelelim kitaba. İrem Uşar, bizi yeraltında saklı fantastik bir dünyaya alıp götürüyor. Yerüstünde bitmeyen bir savaş yüzünden yüzlerce yıldır yeraltına sığınanların yaşam mücadelesi bu. Aynı zamanda insanın doğayla eşsiz uyum mücadelesi. Az önce söylediğim dünya döndükçe yaşananlara uyum gösterme meselesi işte. “Baltı halkı, üç yüz yıldır yeraltında yaşayarak, yerüstünde Lider’in önderliğinde verilen savaştan korunuyordu. Ancak, Uroboros kutlamalarında tören yılanı kendi kendini yutunca tuhaf olaylar yaşanmaya başladı: Yeraltında bilinmeyen dilde konuşan bir aile bulundu; ampuller eriyip aktı ve yaşlı İD gençlere, içlerinde gizli, eksik parçalarını hatırlattı. Belki de artık genç İD’lerin gizemlerle dolu yerüstüne çıkma vakti gelmişti.”

İster istemez ben de düşündüm. Hatta bunu düşünmeme neden olan içinden geçtiğimiz süreçti. Aksi durumda bu düşüncelere kapılmaz, fantastik bir kitap, iyi örülmüş bir kurgu deyip geçebilirdim. Zamansal örtüşme biraz daha kıymetli yaptı bu kitabı. Neyi düşündüğüme gelince, böyle bir yer altı dünyasına inme şansımız olabilme ihtimaliydi. Olsa güzel olurdu. Peki, çıkışı? Bir de o kısım var tabi. Yazar onu da almış kitaba, merakımızı söndürmüş. “Yerüstü önce gözlerime saldırdı. Onları yumup avuç içlerimle sakladım. Canımın acısına, kamaşmaya dayanmak öyle zordu ki! Kendimi yere atıp kıvranmaya, inlemeye başladım. Savaşta kullanılan bir gaz mı neden olmuştu buna? Çaresiz bağırışlarımı duyan Yarı Kuzgun yukarıya çıktı. Peşi sıra gelen tüm İD’ler kendini yüzükoyun yere attı. Dört yandan öfke dolu çığlıklar, perişan yakarışlar yükseliyordu. Yeryüzü tahmin edemeyeceğimiz kadar zalimdi…”

Bu tür kitapları hep fantastik kitaplar olarak okurduk, filmleri fantastik filmler olarak izlerdik. Bu defa çok daha farklı düşüncelerle okudum. Neden olmasınlar, kafamda dönüp durdu. Öyle ya, içinde yaşadığımız günlerin gerçekliğini düşününce… Ve bu süreci bir film olarak izlesek ya da kitap olarak okusak ne denli fantastik gelir hepimize bir düşünelim. Ama değil işte. Hepsi gerçek. Hem de hiç olmadığı kadar.

Şu karantina günlerimizde kitaplara, edebiyata sığınmaktan başka bir çare de yok gibi benim için. Tedbiri ve temkini elden bırakmadan.

“Eksik Dünya Baltı”yı resimleyenin Ceyda Karlı olduğunu ekleyerek ve sağlıklı günlerde buluşabilmeyi dileyerek bitirelim.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (23 Mart 2020)

Yorum yapın