Ayla Kutlu okuru olmak | Baran Barış

Ağustos 14, 2018

Ayla Kutlu okuru olmak | Baran Barış

On altı yaşındaydım Ayla Kutlu’nun adını ilk duyduğumda. Hoşça Kal Umut, ilk okuduğum Ayla Kutlu romanıydı. Önce diliyle etkileyen bu yapıt ve ardından okuduğum Ayla Kutlu’nun diğer metinleri, ele aldığı konulara bakış açısıyla, seçtiği anlatıcı karakterlerin söylemleriyle, düzene yönelik eleştirileriyle beni soru sormaya, sorgulamaya teşvik etti hep. Bugüne kadar okumasını önerdiğim kim varsa hepsinden benzer değerlendirmeler aldığım, beni de allak bullak eden bir başka yapıt Zehir Zıkkım Hikâyeler geldi sonra. “Kara Kayalar” gibi bir öyküyle başlayan bu yapıtın son sayfasını da okuyup bitirdikten sonra bu öykülerdeki kadınları, çocukları sanki hiç tanımamış gibi yaşamınıza kaldığınız yerden devam etmeniz pek mümkün değildir. Zaten Ayla Kutlu da yolun başında uyarır o kitapta okuru ve “Onu bir okuyuşta bitiremeyeceksiniz. Çevrenizi kuşatan, içinize dolan kederi biraz hafifletmek için, zaman zaman bırakmanız gerekecek. Düşünmek, özeleştiri yapmamak istiyorsanız, amacınız okuyarak eğlenmekse, bu kitabı elinize bile almayın” der.

Sanatın tüketici değil, hem sanatçı hem okur/dinleyici/izleyici için üretici bir gücünün olduğunun ayırdında olan okurlara Ayla Kutlu edebiyatı müthiş bir kaynak sunar. Bu yüzden Kutlu’nun alıntıladığım uyarısı yalnızca Zehir Zıkkım Hikâyeler adlı yapıtı için geçerli değildir. Bir Göçmen Kuştu O romanının Cevahir’ini, Gülhayat’ını, Yedinci Bayrak’ın Hasret’ini, Sacide’sini, Asi… Asi’nin Altınyaz’ını, Siren’ini tanıdığımızda okur olarak benzer yollardan geçmez miyiz? Ben o yollardan defalarca geçtim, geçmeye de devam ediyorum her adımımda Ayla Kutlu’nun dünyasıyla tanışmanın benim için değerinin farkında olarak. Bu yolculuklarımda Ayla Kutlu’dan başkalarının toplumun çeperlerine ittiği, büyük anlatıların adlarını anmadığı insanların öykülerini öğrendim. Yetişkinler için yazdığı roman ve öykülerden sonra çocuklar için yazdığı öykülerin peşine düştüm ve yalnızca insanların değil, yeryüzündeki tüm canlıların değerinin farkında olan ve bu gerçeği çocuk okurlarına anlatan Ayla Kutlu’yla karşılaştım bu kez. Üstelik hiçbir çocuk kitabını da mesafeli, didaktik metinlere dönüştürmemeyi başaran usta bir çocuk edebiyatı yazarı gördüm. Hocam Dilek Direnç, iki yıl önce tez savunmamda şöyle bir saptamada bulunmuştu: “Bir iyi yazarlar vardır, bir de büyük yazarlar. Ayla Kutlu, büyük yazarlardan”. Evet o eşsiz biçemi, Türkçesiyle görünmeyenleri görünür kıldığı bir dünya kuran Ayla Kutlu, Türk yazınının büyük yazarlarındandır. Onun yazdığı dilin okuru olmak da bir şanstır.

Bir doğum gününde kendisine de söylemiştim. Sevdiklerimin doğdukları günler benim için de özeldir, önemlidir. 14 Ağustos da o özel, önemli günlerden. Bugüne kadar doğum günlerini hep kutladım ama bu defa bir Ayla Kutlu okuru olmanın bana kattıklarını özetleyen bir yazı yazarak ona küçük bir armağan vermek istedim.

Sevgili Ayla Kutlu,

İyi ki doğdunuz, iyi ki yazdınız, iyi ki o insanların öykülerini anlattınız. Cevahir’i, Emir Bey’i, Nevnihal’i, Triyandafilis’i, Dimitra’yı, Nilüfer’i ve daha nicelerini tanıdığım için mutluyum. Sayenizde o insanları sanki karşımda görmüş, onlarla konuşmuşum gibi tanıyorum; çünkü hiçbiri kâğıt üzerinde kalamayacak kadar gerçek ve onları tanımak, yaşadıklarını öğrenmek, metin dışı dünyada karşılaştığım olaylara başka başka açılardan bakmamı sağlıyor. Hem yazar Ayla Kutlu’nun hem de sekiz senedir tanıdığım Ayla Kutlu’nun benim üzerimde çok hakkı var. Bunu biliyorsunuz, değil mi?

Doğum gününüz kutlu olsun!

Sevgilerimle,

Baran Barış – edebiyathaber.net (14 Ağustos 2018)

Yorum yapın