Av olan avcının romanı | Serkan Parlak

Haziran 5, 2018

Av olan avcının romanı | Serkan Parlak

Gazeteci yazar Önay Yılmaz’ın son romanı “Av” A7 Kitap tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Roman, Gökbilimci Can Peker’in üniversiteden ekibiyle birlikte düşen göktaşı parçalarını bulmak için Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı’ndaki Güzelçamlı köyüne gitmeleriyle başlar. Parçaları araştırırlar, bulunan ufak tefek şeyler vardır ancak gökbilimci bulduğu iki büyük parçayı gizler ve geziyi hızlıca sonlandırır. Ertesi gün bölgeye tekrar giderek sakladığı parçaları alır.  Göktaşlarının değerli olanlarının bir piyasası vardır, milyon dolarlık satışlar olur internette. Son müşterileri ise Amerikalıdır, satış dahil her konuda gökbilimciye avukatı yardımcı olur. Bu durum çevredeki herkes tarafından bilinir.

Gökbilimci, on villalı güvenlikli bir siteden avukatı aracılığıyla yeni bir yazlık satın alır. Sitedeki hiç kimse doçenti sevmez çünkü herkesle kavga eder. Özellikle erkeklerle iletişimi sorunludur. Sonunda kalbine saplanan delici bir aletle öldürülür. Cinayet masası ekibinden polisler, jandarmayla birlikte olay yerine gelerek araştırmalarına başlar. Komiser Pertev Bora sitedeki herkesi sırasıyla evlerinde sorgular. Sitede sadece doçentin avukatıyla sevgilisi ve bir  yazlıkçı evlerinde yoktur. Soruşturma derinleştikçe, gökbilimcinin evinden iki büyük çok değerli göktaşı parçasının çalındığı ve yerlerine sahtelerinin konduğu anlaşılır. Hırsızlık ve cinayet iç içe geçmiştir. Romanın anlatma zamanı cinayet soruşturmasının çözüme ulaştığı üç günlük süreyi kapsar.

Romanın başkahramanı Komiser Pertev Bora, kırkına yeni basmıştır. İşine âşıktır. Evliliği hayatının merkezine işini koyması yüzünden bitmiştir. Sekiz yaşında bir kızı vardır. Eşiyle bir araya gelme umudu taşır, ancak kızından eşinin hayatına yeni birinin girdiğini öğrenir. Soruşturma sırasında kafası bir yandan da ailesiyle meşguldür. Onları kazanmak için de mücadeleye başlar. İşi zordur bu yüzden.

Romanın merkezinde sitenin içerisindeki polis sorgulamaları bulunuyor. Diyaloglar işlevsel, akıcı ve tutumlu; olay akışını ilerletmeye başarılı biçimde hizmet ediyor. Aynı şeyi Komiser Pertev Bora’nın özel hayatının veriliş biçimi için söylemek mümkün değil. Bu bölümler cinayetin çözülme sürecinin aksiyon ve hızını azaltıyor. Her şeyi bilen anlatıcı sayesinde komiser akıl yürütüyor, gözlem yapıyor; okuyucudan delil saklamıyor, bu çok iyi bir yaklaşım. Maktul üzerinden ipuçları iyi veriliyor. Komiser cinayeti çözmek için yardımcılarına görevler veriyor, ekibin kaynaklarını sonuna kadar kullanıyor. Bu arada önlerine engeller de çıkıyor, siteden birinin şikâyeti yüzünden üstüyle telefonda takışıyor. Engelleri aşmayı bir ekip olarak başarıyor ve cinayeti çözüme kavuşturuyorlar.

Türü sevenler için klasik bir “Katil Kim?” polisiyesi var elimizde. Eylem ağırlıklı romanda olay akışı tempolu, dinamik yapı okuyucuyu metne bağlıyor. İpuçlarından hareketle son ana kadar cinayeti çözmeye çalışıyoruz. Hercule Pairot tarzı bir kapanışla final yapılıyor. Bu durum kapaktaki özdeyişe bir gönderme aslında: “ Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.”

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (5 Haziran 2018)

Yorum yapın