Aslında göründüğü gibi değil! | Mehmet Özçataloğlu

Mart 9, 2021

Aslında göründüğü gibi değil! | Mehmet Özçataloğlu

Çocuklar için yazmak zordur. Bir yetişkinin, onların düzeyine çıkarak sohbet etmeye çalışmasının ne denli zor olduğunu hemen herkes bilir. Yazmaksa daha beteri… Onların düşünce dünyasını anlayıp hayal dünyasına girmek, sözcükleri özenle seçerek düzgün bir anlatım dilini oluşturmak herkesin harcı olmasa gerek. Yetişkinlere yönelik yazan kalemlerin çocukların dünyasına yönelik yazdıklarında ne denli bocaladıklarını ortaya çıkan örneklerden de görebiliyoruz zaten. Yaş grubu küçüldükçe yazmanın zorluğu da artıyor haliyle. Mental olarak kendisinden uzaklaşan grubu yakalayabilmesi yazarı oldukça yoruyor. Eline her kalem alanın başaramamasını yadırgamıyorum aslında. Bu iş sadece doğru sözcükleri bulup onları yan yana getirmekle de bitmiyor. Çizimleri ve renklendirmeleri de en az anlatım kadar hassas bir konu. O yüzden okul öncesi yaş dönemine yönelik olarak yazılan/hazırlanan kitaplar farklı bir beceri gerektiriyor.

Önümde bu beceriyi gösterebilmiş bir yazarın/editörün kitabı var. Gaye Dinçel imzalı Kim Bu Konuşan?”. Özlem Arslanoğlu Sağol’un resimlediği kitap Gergedan Yayınları etiketini taşıyor. Yayınevinin “Türkiyeli Yazarlar Dizisi”nin de ilk kitabı aynı zamanda.

“Kim Bu Konuşan?”, bir hikâyenin içerisinde üç küçük hikayeyi barındırıyor. Kahramanımız Zeynep, anne babası iş gezisine çıktığı için dayısıyla kalmaktadır. Dayısı muhasebeci olmasına rağmen aynı zamanda çocuk kitapları yazıyor. Yazıyor ama bu işte bir gariplik var sanki. Çünkü dayısının yarattığı karakterle Zeynep’in gördükleri birbirinden çok farklı. Korsan Tekgöz örneğin. (Bu arada Zeynep, dayısının yazdığı karakterlerle tanışıp konuşabiliyor!) Dayıya göre saldırgan, savaşçı bir korsan olmasına rağmen, Zeynep, onun korsan olmadığını, saldırgan bir karakter değil, aksine barışçı bir balıkçı olduğunu öğreniyor. Üstelik tek göz de değilmiş. Onun ağzından dökülen şu sözler ise önemli: “… Barış içinde yaşayan bir balıkçı, balık avlamak varken neden başkalarının teknelerine saldırsın?”

Zeynep bunu dayısına anlatmakla zorlanırken bir dinozor hikâyesinin içinde buluyoruz kendimizi. “Dev bir dinozor, boynuzlarıyla ağaçları devirerek ilerliyor, korkunç sesler çıkarıyor.” Fakat o da ne? Zeynep’in konuştuğu dinozor henüz bir yavru dinozor. Ne boynuzu ne de korkunç bir sesi var. Üstelik otobur ve doğaya da oldukça saygılı. Bu işte bir gariplik var ama ne? Zeynep dayısı ile bu gariplikleri çözümlemeye çalışadursun bir de şu “Siyah Ejderha”ya bakalım. Dayısının yazdığı son hikâyede gece kadar siyah bir ejderha yer alıyor. Hazinesine yaklaşanları ağzından çıkardığı alevlerle püskürtmeye çalışıyor, diye okurken Zeynep yine gerçeğin böyle olmadığını ortaya çıkarıyor. Siyah değil beyaz ejderha var karşımızda. Üstelik ağzından alevler de çıkarmıyor. Çünkü o da barışçı bir ejderhaymış. Hazine mi? Tabii ki o da yok. Çünkü biriktirmediğini, ihtiyacı olanlara götürdüğünü söylüyor.

Bütün bu okuduklarımızda görüyoruz ki çocukların gördükleri ile bizim onlara anlattıklarımız çok farklı. Belki başka bir ifadeyle bizim onlara yaşattıklarımızla onların düşledikleri dünya çok başka da diyebilirim.

Gaye Dinçel, bu farklılıkları işlediği kitabında kalıpları kırarcasına bir pencere açıyor çocuklara. Satır aralarında “başka bir dünya mümkün” diyor. Sorgulamaları için zemin hazırlıyor. Aslında her şeyin göründüğü gibi olmadığını/olmayacağını anlatmaya çalışıyor minik yüreklere. Fakat bunu yetişkinlerin görebilmesi gerek sanırım. Çünkü çocuklar bunun farkında.

Renkli resimlerle bezeyip üzerine iki satır metin yazarak piyasaya sürülen birçok örneğin arasında “Kim Bu Konuşan?” farklı bir örnek. Çocuklar sorarken ebeveynler de sorgulayabilir belki, acaba bu vahşi dünyayı biz mi sunuyoruz onlara? Yanıtı belli bir soru ama yine de sorgulamakta yarar var tabii. Soran-sorgulayan bireylerin sayısının oldukça azaldığı bir dönemde bu tür kitaplara daha fazla gereksinimimiz var. Seslendiği yaş grubunu da göz önüne alınca…

Kitapların ışığı aydınlatsın önümüzü.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (9 Temmuz 2018)

Yorum yapın