Arındırılmış öyküler: “Kardan Martı” | Mehmet Özçataloğlu

Temmuz 14, 2014

Arındırılmış öyküler: “Kardan Martı” | Mehmet Özçataloğlu

661392_280’lerde sokaklarımız vardı bizim. Bir de oyun oynadığımız boş arsalarımız. Plastik kokan parklarda büyümedik biz. Metalin sıcağını ya da soğuğunu hissederdik kaydırağın üzerinde. Çamurlu da olsa sokaklar, doğaldı her şey. Üzerimizi de kirletebilirdik gönlümüzce. “Hijyen” sözcüğü yaşamımıza girmemişti henüz. Kitaplarımız da başkaydı hani. Öğütler verirdi biz küçüklere ama fantastik denilen yaratıklar da yoktu dünyamızda. En korkutucu yaratık Gulyabani’ydi belki de. Çocukluğumuz güzeldi bizim, temizdi. Dünya bu kadar kirlenmemişti çünkü.

Çiğdem Gündeş’in İş Kültür Yayınları tarafından yayımlanan “Kardan Martı”sını okurken daldım bu düşüncelere. Kitabın adındaki “Kar” ve “Martı”nın beyazı çağrıştırmasından mıdır, okumaya başlamadan farklı öykülerle karşılaşacağımı tahmin etmiştim. On öykünün onu da bembeyaz, saf, temiz. Günlük yaşamımızdan kesitler. Duru bir anlatımla düz bir şekilde örmüş yazar öykülerini. Acayip yaratıklar yok, karmaşık olaylar, gizemli dünyalar yok. Sabah kalkıp akşama kadar ne yaşarsa bir insan onlar var. Sevgi var, şefkat var, sevinç var, hüzün var. Birlik, dayanışma, mutluluk var. Yaşlıya saygı var. Ama az evvel bizim kitaplarımızdan söz ederken dediğim gibi öğütleme yok!

Öykülerin başlıklarına bakar mısınız? “Karacık”, “Süper Kaleci”, “Köfte Ekmek”, “Günce Goool Goool Goool”, “Son Kii Üç Dört” ve diğerleri benzer şekilde yer alıyor. Başlıklar bile öykülerin sadeliği hakkında ipucu vermiyor mu?

Çocuk edebiyatımız son yıllarda büyük gelişme gösterdi. Öyle ki edebiyatın alt dallarından biri değil başlı başlına farklı bir alan da diyebilirim artık. Tüm bunlar olurken dünya çocuk edebiyatından ve onun etkilemesiyle yaşamın gerçekliğinden de kaynaklı fantastik ögeler bizim edebiyatımızda da yerini aldı. Ama insan zaman zaman böylesi sade öyküleri de okumak istiyor. Mahallemizden, evimizden günlük yaşam örnekleri bu öyküleri hem kitaplarda, hem televizyonda hem de bilgisayar oyunlarında çeşitli yaratıklarla kuşatılmış çocuklarımız okusun isterim. Arıtılmış, arındırılmış öyküler bunlar.

Çiğdem Gündeş demiş ki: “Ailemi, kitapları, masalları, öyküleri ve hayvanları çok seviyorum. Bir de yağmuru… Belki bu yüzden yağmurlu günlerde yazıyorum en güzel hikayelerimi belki de bu yüzden seviyorum yağmur hikayelerini.”

Öykülerin neden arındırılmış ve arıtılmış olduğu da sanırım böylelikle ortaya çıkmış oldu. “Kardan Martı”yı sadece çocuklar okumasın. Geçmişe özlem duyan, yeni dünyanın koşuşturmasında bir durup soluklanmak isteyen yetişkinler de okusunlar. Herkes kendinden bir iz bulacaktır mutlaka!

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (14 Temmuz 2014)

Yorum yapın