Anadolu uygarlığı | Mehmet Özçataloğlu

Şubat 1, 2016

Anadolu uygarlığı | Mehmet Özçataloğlu

mehmet fotoBugünlerde, nasılsın diye soranlara, okuyorum-yazıyorum diye yanıt veriyorum. Gerçekten de öyle ama. Laf olsun diye söylemiyorum bunu. Yaşamdaki tüm rollerime ait sorumluluklarımı yerine getirdikten sonra kendime kalan zamanın tamamı kitaplarla, dergilerle geçiyor. Edebiyatın iyileştirici gücüne sığınıyorum dört duvarın arasında. Zorunlu gereksinimlerin dışında sokağa da çıkmıyorum. Derine diyorum, daha derine… Boğulana değin okumalıyım. Kitapların içine gömülmeliyim. Kafam görünmesin karşıdan bakınca. Belki de en emniyetli yerin kitapların içinde olduğunu hissetmemden dolayı böyle düşünüyorum. Kim bilir? Benim bile net olarak yanıtlayamadığım bir sorunun yanıtını kim bilir?

Dip demişken, dibine kadar demişken Anadolu adını verdiğimiz bu güzel coğrafyamızın da dibine kadar inmeye çalıştım geçenlerde. İş Bankası Kültür Yayınları arasından yayımlanan Gülay Sert’in yazdığı, Cemal Eker’in çizimleriyle can verdiği “Keşfedin/ Anadolu Uygarlıkları” bugün sözünü edeceğim kitap.

Kitapta bir rehber bize eşlik ediyor. Sıradan bir rehber değil ama. O bir baykuş ve adı Maya. Dediğine göre o da bir Anadolulu. Şöyle sesleniyor Maya: “Atalarım bu topraklarda doğmuş, yaşamış ve seninkilerle aynı geçmişi paylaşmışlar. Benimkilerden geriye bir şey kalmamış ama senin atalarının bıraktıkları eserler sayesinde yurdumuz adeta bir açık hava müzesine dönüşmüş. Fakat ne yazık ki bunların kıymetini pek bilmiyorsunuz! Atalarınızın kurduğu kentlerin çoğu yok oluşa terk edilmiş, ayakta kalanlar da yıkılarak üzerlerine tatil siteleri, oteller veya alışveriş merkezleri yapılıyor. Gözlerden uzak duranlar ise defineciler tarafından talan ediliyor. Oysaki onların hepsi sizin, kimileri de tüm insanlığın ortak değerleri. Bu nedenle gelecek kuşaklar adına konuşması gereken kültürel emanetlerdir. Bu kitabı okuduktan sonra, taş-toprak, çanak-çömlek, demeden tüm eserlere saygı duyacağına, sahipleneceğine, gelecek kuşaklar ve tüm insanlık adına onları koruyup kollayacağına inanıyorum.”

Gelecek kuşakların bu mirasa sahip çıkması, kollaması gerçekten çok önemli. Yakın zamandan bir Allianoi, bir Zeugma örneği de hafızalarımızda tazeliğini koruyorken.

Kitap günümüzden 2 milyon 500 bin yıl öncesine giderek başlıyor. Afrika’nın bolluk-bereket içerisinde, yeşil ormanlarla kaplı olduğu dönemlere. Paleolitik çağdan, buzul çağlardan geliyoruz Anadolu’ya. Buluntulara göre 1 milyon 200 bin yıl öncesine dayanıyor Anadolu’da yaşam izleri.

Hatti Ülkesi’nden Hititlere, Urartular’dan Friglere, Lidyalılar’dan Helenler’e, İonlar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve işte dayandık M.S. 1453’e. Kitap burada noktalanıyor. Nedenini ise şöyle açıklamış Maya: “Anadolu’nun son 1000 yılına çok fazla değinemedim. Bu zaman içinde gerçekleşen olayların, bütün eğitim hayatın boyunca en ince ayrıntısına kadar öğretileceğinden eminim.”

Haksız da sayılmaz hani. Daha ilkokul sıralarından başlayarak üniversite yılları da dahil olmak üzere tekrar tekrar bu eğitimi aldık, almaya devam ediliyor. Kitabın son bölümünde, kitap boyunca adı geçenlerin kim olduğunu anlatan ve kitapta yer alan terimleri açıklayan sözlük yer alıyor. Bu da çocuklar için açıklayıcı ve kolaylık olmuş.

Anadolu Uygarlıkları, geçmiş yaşam kültürü ile bugünün de kıyaslamasını yaptıracak şekilde ayrıntılı bilgiler içeriyor. Kadın hakları, ticaret yaşamı, kültürel yaşam bazı başlıklar. Büyük boy, renkli, cıvıl cıvıl bir kitap.

Milyon yıllık bir uygarlığın anlatıldığı kitabın ardından yazıyı Jevx D’enfants’ın bir sözü ile noktalayalım: “Zaman, bütün hayallerimize ağzının payını verdi!”

Mehmet Özçataloğluedebiyathaber.net (1 Şubat 2016)

Yorum yapın