Ali Türkşen mutlu olmanın felsefesini inceliyor

Haziran 3, 2020

Ali Türkşen mutlu olmanın felsefesini inceliyor

Ali Türkşen’in Asla Vazgeçme Asla adlı kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Ali Türkşen, Asla Vazgeçme Asla adlı üçüncü kitabında, sanattan siyasete spordan medyaya değin yaşamından kesitler anlatarak, başarının ve mutlu olmanın felsefesini inceliyor:

Asla vazgeçmemek, hayatımın ilk yirmi yılında bilinçsizce uyguladığım, SAT Komando kursu ve sonrasındaysa hayatımın kalanına yön veren anlayışın bir özeti. Asla vazgeçmemek; belirlediğim hayat hedeflerine ulaşabilme uğrunda karşıma çıkan tüm engelleri aşabilmeyi, zorluklarla mücadeleyi, sorunlara çözüm üretmeyi, sonunda da başarmayı temsil ediyor. “Asla” kelimesi bir yönüyle zehirli bir kelime gibi gelebilir size. “Asla, asla deme,” denir. Doğrudur da. Böylesi keskin olumsuzluk içerdiği düşünülebilecek bir kelimeyi olumlu bakış açısına çevirmek, kelimeyi ne niyetle kullandığınıza bağlı olarak anlam kazanır. Bu nedenle asla vazgeçmemek anlayışı; gerçekçi olmayan hayali bir amaç, istemeden devam ettirilmeye çalışılan bir meslek, yolunda gitmeyen bir ilişki uğrunda acı çekmek anlamına gelmez elbette. Bu açıdan baktığımızda vazgeçmemek, mutlu olmaktan, başarıdan, huzurdan vazgeçmeyi hayatımıza sokar ki, vazgeçmediklerimiz vazgeçtiklerimizin katili hâline gelebilir.

ARKA KAPAK

Hapishanenin köşesinde yanıp sönen trafik lambasının ışığı hücresinin duvarına vurmaktadır, her gece… Bir  denizci olan mahkum, güzel günlere giden yolu gösteren bir deniz feneri gibi bakar o ışığa; yaşadığı fırtınalı dönemlerde ayakta durmasını ve yaşadığı tüm zorluklardan kurtulmasını sağlayan umuttur, hücresinin duvarında her gece kendisine göz kırpan.

Yapılan aramada evinde bulunan, atmaya kıyamadığı eski bir davetiye delil olmuştur, özgürlüğünün elinden alınmasına… Oysa, üstünde adı yazılı olan o davetiye giden yolda, evlerinde çıkan yangındı karşılaştığı ilk büyük fırtına…Astsubay olan babası ailesinin geçimine katkı sağlamak ve çocuklarını daha iyi şartlarda okutabilmek için, alçı biblolar boyamaya başlamıştı evde… Ne var ki, sobanın yanındaki tiner kutusu devrilir bir gece…

Babası gibi denizci olmasına ne yaşadığı bu korkunç olay engel olabilir, ne de astsubay haklarını savunan babasının hapse atılması… O günlerde alçı bibloların yerini dikiş makinesi alır; terzilik yapan annesinin el emeği, göz nuruyla tutunurlar hayata…

Berlin’de görev yaparken, tüm konsolosluk çalışanları gibi Atatürkçü Düşünce Derneği’nden bir davetiye gelir, Ali Türkşen’e… Davetiye, 10 Kasım’da Atatürk için yapılacak anma törenine katılması yönündedir. Askeri ateşe olduğu döneme ait olan davetiyeyi atmaya kıyamaz, biriktirdiği anılar hazinesinde saklar… Balyoz kumpasında hapis yatmasına neden olan mahkemede, suç delili olarak karşısına çıkardıkları da işte o davetiyedir!

Birbirinden güzel öyküler bekliyor sizi bu kitapta; hayatımıza örülmek istenilen duvarlarda, gecenin karanlığında yanıp sönen umut ışığını görmemizi sağlayan nice öykü…

O ışık, elinizdeki bu kitabın her sayfasında…

Sunay Akın

edebiyathaber.net (3 Haziran 2020)

Yorum yapın