Ahmet Önel’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Şubat 7, 2018

Ahmet Önel’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

  1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Hâlâ dünyayı değiştirme umudu taşıdığım için sanırım. Yetişkinler için yazdığımız metinlerde böylesi bir beklentimiz olamıyor çünkü. ⎼Bana göre, demeliyim⎼ en fazlasından, “katharsis”  yaratmaya hizmet eden bir yan var bu amaçla üretilen metinlerde. Gündemdeki yazarlarımızın bu emsal çabaları şu değiştirip dönüştürme konusunda büyük umutlar vaat etmiyor. En azından  bana göre böyle bu. Dünyayı değiştirmek başlı başına bir devrimci çabaysa ve buna olanağımız var ise şayet, işe en başından başlamak ve şu söz ettiğimiz dünyanın bir tarifini çıkarmak kaçınılmazmış gibi geliyor bana. Çocuklar için yazmak bu nedenle günahsız bir dünyaya dokunmanın yanı sıra,  yine bu dünyanın inşasıyla ilgili yetkin bir çabanın da samimi göstergesi belki de. Eli kalem tutan biri olmak ve yeryüzüne minik kardeşlerinin penceresinden bakmayı becerebilen birine dönüşüp bu soylu yapıya bir tuğla eklemeye çalışmak az şey mi?

  1. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Bunu hatırlamam olanaksız. Ama kendimi bir okur olarak tanımlayabileceğim zaman dilimindeki en heyecan verici ciltlerin resimli romanlardan ibaret olduğunu iyi hatırlıyorum. Mark Twain, Jules Verne, Dickens gibi dünyamı şekillendiren adlarla buluşmak için ise fazla zaman geçmesi gerekmedi sanırım. Çocukluğumuzu biçimlendiren, zenginleştiren en önemli değişken gerçekten de kitaplardı çünkü. Hızla eskimelerinin, kapaksız dolaşımda olmalarının, kolay yırtılmalarının gerekçesini de, bir kutsal kitap muamelesi görmeleriyle açıklamakta yarar var belki de. Bugün bile, elime geçen yeni bir Twain çevirisi elli yıllık bir serüveni yüklenip gelmektedir kanımca.  Beni neredeyse soluksuz bırakan bir heyecan yaşatır ve böylelikle bir okur olmanın  ayrıcalığının tadını çıkarmaya devam ederim.

  1. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Çocukluktan değil de ilk gençlikten bir kitapla yanıtlayayım bu soruyu. Tekrar tekrar okumaktan ve her okuduğumda büyük bir haz yaşadığım bir Steinbeck kitabının adını vereyim: Cannery Row. Sardalye Sokağı adıyla dilimize kazandırılan ⎼geniş bir ailedir bu kitap; Tatlı Perşembe’yle devam eder, Yukarı Mahalle’yle akrabalıklar barındırır⎼ bu kitabın beni iyi bir okur olmanın ötesinde yazarlığa da özendirdiğini söyleyebilirim. İnsan sevgisi, paylaşım, hayat karşısında dik durmaya çalışan bireyin yalnızlığı ve çaresizliği üstüne minik birer başyapıt olarak değerlendireceğim bu kitapların günümüzde de okunmasının ne denli yararlı olacağını düşünürüm zaman zaman. Acımasızlığın, egoizmin, benden sonra tufan anlayışının tepe yaptığı günümüz dünyasının burnunu sürtecek  asıl güç bu soy yapıtlarda  gizli çünkü.

  1. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Son okuduğum çocuk kitabının adı, “Küçük Sevimli Örümcek”. Yazarı, Hayal Ayyüzlü. Bu kitabı sakın aranmayın, çünkü yayınlanmadı. Lise çağlarındaki yazar adayı arkadaşım yazıp resimlediği romanını çoğaltıp bir güzel dosyalamış. Bir adedini de bana verdiği bu çalışmayı severek okudum. Bunu belirtmemin önemi nereden geliyor? Bu konuda, yani çocuk yazını konusunda umutlu olmamız, güzel ve nitelikli yapıtlar bekleme konusundaki olumlu bakışımızın sürmesi gerektiğiyle ilgili diyelim. Çocuk Yazını yedisinde başlayıp yetmişine değin süren güzel bir ilgi alanı elbette. İnsanın yanı sıra gezdirdiği o görünmez çocuk, tıpkı Saroyan’ın kaleme aldığı Tracy’in Kaplanı gibi yanımız sıra gezdikçe, ilk soruya verdiğim yanıtta olduğu gibi, umudumuz da dünden yarına yeşerip büyüyecek demektir.

edebiyathaber.net (7 Şubat 2018)

Yorum yapın