Aforizmalar – Haziran 2019 | Ceren Erginsoy

Mayıs 30, 2019

Aforizmalar – Haziran 2019 | Ceren Erginsoy

Günce yazmak bir iç hesaplaşmadır. Kendine ışık tutmaktır. Bazen de ışık aramaktır yazdıklarında.

Ama bu günceyi yayınlamak her yüreğin harcı değildir. E kolay değil. Bir düşünsenize kendi ışık arayışların var. Işık ararken saçmalamış olduğun yerler var o günce de. Bir de seni anlamayıp sağından solundan saldırıya geçecek, yerden aldığı ya da cebinde taşıdığı taşı sana atacak insanlar var. Hatta günceni açtığın zaman bazen hiç beklemediğin yakınından bile gelebilir sana atılacak taşlar.

Almula, hayatından her zaman taşları göğüslemiş cesur kadın, tüm kalbini açtı. 200 sayfaya hamile kalmak için çabalarını, girdiği bunalımları, babasına aşkını, özlemini, babasının gidişini kabul edememesini, kalbiyolojik anne olmayı seçmesini ve bunun için verdiği mücadeleyi Dokuz Ay On Gün kitabında anlattı.

Almula, sağlık sorunları nedeniyle biyolojik anne olamayacağını öğrenince, kendi deyimiyle kalbiyolojik anne olmayı tercih etti. Dedi ki, “Bazen siz ne kadar çabalasanız da Tanrı’nın sizin için bir planı olduğunu unutmamanız gerekir.” Bu sayede bir değil iki çocuğu kalbine sığdırdı. Sonra kalbinin bu iki kardeşle büyümesini izledi. Kalbi büyüdü. O, kalbimden doğurdum dedi. Şimdi kendisine rehberlik eden iki güzel çocuğu var. Bu çocuklar, onun ışığı oldu. Almula da bu boyu küçük, ışığı büyük iki rehberle tüm insanlığa kalbiyolojik anne olmanın değerini anlatmak istedi.

Kalbi hamileyken tüm gebe kadınların yaşadığı sabırsızlığı yaşadı.

Kalbi hamileyken tüm gebe kadınlar gibi hayattan asla kaçamadığını gördü. Acı çekse de bazı gerçekleri kabul etti. “Hiç bir şeyi yeryüzünde yaşayan ilk ben değilim.” dedi. Mevlana’nın sözlerini hatırlattı kendine, “Dikende gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.”

Kalbi hamileyken tüm gebe kadınların gittiği gibi kontrole gitti. Fakat onun kontrolleri daha acımasızdı. Gerçekten anne baba olmaya hazırlar mıydı? Değillerse, çocuklar onlara verilmeyecekti. Oysa tüm gebe kadınlar, herhangi bir sağlık sorunu yoksa bebeklerini kucaklarına alırlar. Sonra da onların nasıl ebeveyn oldukları asla kontrol edilmez. Almula’nın sınavı ise hala devam ediyor.

Kalbi hamileyken tüm gebe kadınlar akrabalarından yardım aldı. Bunu gördü, Almula. Ama onun tek yardımcısı kocasıydı.

Kalbi hamileyken, çocuklar kucağındayken gördü ki Almula, oğlunun ve kızının kendi yaşanmışlıkları var. Churm ailesi olarak onları sarmalamadan önce yaşadıkları var. Bunlarla da mücadele etmesi gerekiyor. Kolları sıvadı. Onları Rob’la beraber sarmaladı. Yara izlerinin geçemeyeceğini gördü bazen. Onlara yara iziyle yaşamayı öğrenmeleri için rehberlik etmeye çalıştı.  “Cesur olmayı, değilsem bile öyle davranmayı öğrendim. Nasıl olsa aradaki farkı kimse anlamıyor.” dedi.  Gene tökezledi. Düştü. Topalladı. Kendine “Bazen düşeceksin, çarpacaksın, yaranacaksın. Gözünden yaşlar gelecek. En güzel şey böyle zamanlarda da okumak, yazmak…” dedi. Okudu. Günlüğünü Dokuz Ay On Gün’ü yazdı.

Aklında babasının ona mektubundan satırlar vardı, “Hayatın anlamı nerede saklıdır, biliyor musun? Mona Lisa’nın gülüşünde. Hepimizin hüznü vardır o gülüşte. Hepimizin ikilemleri.”  Dikleşti. Tekrar yürümeye başladı.

Kendi ayakları yere tekrar güçlü basmaya başladığı zaman Walt Disney’in sözünü belletti kızına, “Hayallerinin peşinden gidecek cesaretin varsa, her şey gerçek olur ve mutlu olursun.” Üstelik bu defa tek başına değil, dört kişi olarak başardılar. O zaman da “Hayat ve Tanrı birlikte çalışıyor ve her zaman sürprizler hazırlıyor.” dedi.

Hayatla ilgili çıkardığı dersleri hep not etti.

“Sadece yakalamak gerek. Iskalamadan ve sonra paylaşmak gerek hayatı, bencillik yapmadan.”

“Zamanı ve sözleri dikkatsizce kullanmamayı öğrendim. Çünkü geri alamıyorum.”

“Yeni hatalardan daha az zararla çıkmayı öğrendim.”

“Kaybedecek neyim var yerine yaşadığım her şeyde kazanacak çok şeyim var demeyi öğrendim.”

“Sevilen insan, sevgisini insanlara veren insandır.”

Evlat edinince hayatının alt üst olacağını söyleyenlere Şems-i Tebrizi’nin sözünü hatırlattı, “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilirsin hayatın altının, üstünden daha iyi olmayacağını?”

Almula’nın kitabından diğer aforizmaları yazmadan kitapçıya gidip, kitabı elinize alınca ilk okumanız gereken sayfa

184. sayfa bir Kafka hikayesi.

106. sayfa bir baba-kız hikayesi

199. sayfa evlilik üzerine baba-oğul hikayesi

89. sayfa annenin kızına tavsiyeleri

Almula’dan diğer aforizmalar

“Hayat kocaman bir okyanus ve biz okyanusun içinde yer alan yüz binlerce şey arasında yakaladıklarımızı yaşıyoruz.”

“Dün tecrübedir, öğren. Yarın fırsattır, planla. Bugün önemlidir, sakın kaçırma.”

“Evlilik tangoya benzer. İyi olmak istiyorsanız sorumluluklar ortak ve dengeli olmalıdır. Yuvayı kurma ve sürdürme görevi hem erkeğe hem kadına düşüyor.”

“İnsanın ruh eşini bulması; bir şans mıdır, yoksa kader midir?”

“Önemli olan iyi insan mı? Ya da ben iyi inan yetiştirebiliyor muyum? Adalet duygusunu öğretebiliyor muyum? Gerisi hikaye…”

Almula Merter Churm’un Dokuz Ay On Gün kitabı Mona Kitap’tan çıktı.

Ceren Erginsoy – edebiyathaber.net (30 Mayıs 2019)

Yorum yapın