Gurbet öyküleri | Gönül Kıvılcım

“Can sıkıntısının bir sesi vardır: bunu ancak, böyle zamanda, o gurbet odasında duyarsınız.” Edebiyat sizi can evinizden vurduğu zaman edebiyattır. Yüreğinizi yerinden oynattığı zaman. Yalnıca aşk değildir yüreği oynatan, yazarlar da âşıklar kadar ustadırlar kalbimizi çalmakta. Refik Halid Karay’ın Gurbet Hikayeleri devam ediyor: “Eski mobilyaların tahtalarını dişleyen gizli kurtların biteviye çıkardığı kemirici, işleyici ses.” Başka … Read more

Uzaklarda bir kum fırtınası | Gönül Kıvılcım

Kaderi yenemeyen insan, insanın kendinden büyük bir güç karşısındaki aczi. Alın yazısını hayatın odağına yerleştiren Şark’tan uzaktayım. Rasyonel düşünceye ve insan iradesine her fırsatta göz kırpan, göz kırpmakla kalmayıp yarattığı arşivlerle, kütüphanelerle, iradenin altını dolduran, insanın kendi yolunu kendisinin çizdiğine yürekten inanan Garp’tayım. Masamda iki kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Yaşadığım Gibi’si ve Margaret Atwood’un Damızlık … Read more

Kentin döllediği öyküler | Gönül Kıvılcım

Masa başı işi, yazmak yani, edebiyat, boş sayfalar bizi büyüleyen, çağrışımlarımızın döküleceği kuyu olmak için bekleyen… Sabır işidir aynı zamanda. Didinirsiniz, didişirsiniz. Kendinize, ardıllarınıza, sizden önce gelenlere sorular sorarsınız bıkıp usanmadan. Sonra bir bakarsınız hepsi bir yap-bozun parçaları olmuş. Bir romanın çatısı kurulmuş, sorularınızı hayata geçirecek farklı karakterler yaratılmış, bir roman çıkmış gün ışığına. İletişim’den … Read more

Bundan Sonra Her Şey Biziz | Gönül Kıvılcım

Tedirgin edici, kimimizi uyutmayan, kimimizi taş duvarlara mahkum eden günlerden geçiyoruz. Çember giderek daralıyor. Masumiyetine şahitlik edebileceğimiz arkadaşlarımızın ismi uydurma ajan, terörist listelerine düşüyor. Yatıp kalkıp konuştuğumuz tek konu mahkemeler, darbeye kalkıştığı ve her an yine kalkışabileceği söylenen, hayatımızla temasının olmasını hiç ama hiç istemediğimiz bir örgüt, gözaltılar, işten çıkarmalar, açlık grevleri…  Kısacası kötü günlere … Read more

Gönül Kıvılcım’dan küçük ve büyük sırların romanı

Gönül Kıvılcım‘ın yeni romanı “Uğultular” İletişim Yayınları etiketiyle yayımlandı. Tanıtım bülteninden Yaşadığım büyük utancı bedenimden akıtacak daha keskin bir acı arıyordum. İğnenin battığı yerden sızıyordu ılık kan. Parmağımdan süzülen kan benim kanımdı. Yaşadığım korkular benim korkularım. Yaşadığım hayat benim hayatım değildi ama. Sabredersem ateş, kadınlığın ateşi döner miydi bana? Bir rüyadan arta kalanlar, derinlerden, ta çocukluktan … Read more

Gönül Kıvılcım’a göre yazmanın 10 kuralı!

1. Yalnızlığınızı sevin. Yazmanın birinci şartı yalnızlık ve sessizliktir. 2. Kendi eksiklerinizi ve fazlalarınızı iyi tanıyın. Yazacağınız her cümlenin, geliştireceğiniz her karakterin kaynağı orasıdır. 3. Okuru eğlendirmek ayıp değildir, sıkmak da. Dengeyi iyi kurun. 4. Ailenin, eşin, dostun, annenin, babanın, komşunun, başkasının düşüncesinin ve değer yargılarının aşırı önemsendiği bir kültürde edebiyat eseri üretmek, akıntıya karşı … Read more

Kirli su | Gönül Kıvılcım

Yanımızda. Hepsi yanıbaşımızda. Sanat. Ölüm. Sarsıcı haberler. Sarsıcı yapıtlar. Adalara, Beyoğlu’na, Karaköy’e yerleştirilmiş ufaklı büyüklü çerçeveler, vidyolar, devasa hayvan heykelleri. Köpük köpük Boğaziçi. Vapur. Sanat rotaları. “Tuzlu Su.” Kavramsal çerçevesi “Tuzlu Su” olan 14’üncü İstanbul Sanat Bienali kapsamında zorlanan sınırlara çekiliyor dikkatimiz. Dışarıdaki “barbarca edimlere”, bunun içerideki çekirdeğe sızışına, sanatçının ürettiği biçimlere, gündelik hayata, içerinin … Read more

Yarım ağaçlar ülkesi | Gönül Kıvılcım

Bir tren kalkar yasaklı, sansürlü, tedirgin günlerin içinden. Bir hatırlama treni. Vagonlar, baba memleketi Kars’a giden Doğu Ekpresi’ndeki gibi, gıcırdayarak ilerler rayların üstünde. Kopacak sanırsınız birbirinden. Kopmaz. Yaşadıklarımızı, insan olma yolunda sınanışlarımızı sürükler arkasından. İstasyonlardan geçer. Yarım ağaçlar bahçesinde dolaşmanın hüznünü hatırlatır bize. Evet, yarım ağaçlar ülkesinde yaşamanın kederini anlatmak istiyorum bir nisan ayında. Malum … Read more

Çiçekçedir Yaşar Kemal’in dili | Gönül Kıvılcım

Onu okurken Türkçe sütbeyaz olur. Anlattığı dikenlerin tersine dikensizdir İnce Memed‘in babasının dili. Dokuz yaşına kadar evde Kürtçe konuşup sonra Türkçeyi şahlandıran Yaşar Kemal‘in sözcükleriyle tanışanlar iflah olmaz bir daha. Yatar kalkar rüyasında “hiçbir şeysiz” köyleri görür, açıkta yatan pamuk ırgatlarını, Toros ülkesindeki eşkıyaları, köyün karıncasıyla bile konuşmayan Meryemceyi, bir avuç una muhtaç, açlık korkusuyla … Read more

Sıra geldi kadın açılımına | Gönül Kıvılcım

Kadın bedenini hakkıyla yazmak zorlu bir sınavdır dürüst olmak gerekirse. “Ötekiler”le çevriliyizdir çünkü. Kadını kolay bir lokma belleyen, yazılanları ağızda sakız etmeye hazır ötekiler. Ama ben yine de deneyeceğim. Hatırlarsınız, sevişirken yataklarımız köpürür bazen, enginleşir, yorgun mutsuz iskeletimiz ansızın gençleşir, bir balık kılçığına dönüşür. Pullanırız. Onun elleri sıvazlar gümüşi pullarımızı. Hayır, Grinin Elli Tonu’ndan söz … Read more

Öteki kışın karı yağıyor | Gönül Kıvılcım

Uzun ve ağzımızda kekre bir tat bırakan eski yılı geride bırakmış, yeni yılın örtüsünü açmakla meşguldük. Tedirgindik. Mutluluğa dair çok fazla işaret yoktu önümüzde. Gökyüzü sıkıntılıydı. Bekleyiş çileli. Derken, göğün bilmediğimiz bir katında aylarca hapis kalmışçasına telaşla koşturan kar taneleri mutluluğun önündeki görünmez engellerden birini kaldırdı. Kar lapa lapa değilse de deli bir fırtınayla yağıyordu. … Read more

Fıtratta sevişmek var mıdır? Sevgi Soysal’ın mezarı başında | Gönül Kıvılcım

Zincirlikuyu Mezarlığı’nın sakin bir köşesinde uyuyor. Yaban otlarını hatırlatan bir ağaç bitmiş mezarının üstünde. Bir hafta gecikmeli bir ziyaret bu. Onunla konuşasım var. Hayata dair nice kederli, alaylı, süzgün, dural kelimeyi içimizde büyüten yazara, nereden çıktı şimdi bu fıtrat diyesim var kulak verirse. Konuştuğumuz dilin, denizleri, balıkları, gökyüzünü, geceyi, gündüzü, bozkırı anlatan yakamozlu, pullu, yanar … Read more