En’lerin romanı: “Tiksinti” | Takyedin Çiftsüren

Kanada’da, McGill Üniversitesinde sanat tarihi profesörü olan Vega, annesinin ölümü üzerine, 18 yıl önce ayrıldığı El Salvador’a, annesinin cenazesine katılmak üzere döner. Amacı cenazeden hemen sonra Kanada’ya geri dönmektir aslında ama annesinden kendisine ve kardeşine miras kalan evin durumu yüzünden ülkede kalmasının uzun sürdüğünü görürüz. Vega, 15 gün kadar kardeşinin evinde kalır, ancak artık kardeşine, … Read more

Resul: Hayatta kalmanın oyunu | Takyedin Çiftsüren

“Yalnız yaşayan insanların kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.” Oğuz Atay, “Korkuyu Beklerken” 2000 yapımı Yeni Hayat filminin kahramanı, ıssız bir adaya düştüğünde orada yaşamak zorunda kalır. Bu süre içinde bulunduğu yalnızlığı atlatmanın yollarını arar ve bulur. Zihni, onu içinde bulunduğu sıkışmışlıktan kurtarmak için olmasa da orada yaşamasını olanaklı hale getirmek için oyunlar oynar. Bu … Read more

Takyedin Çiftsüren’den şiirler: “Maziye, Aşka, Sevgiliye”

Takyedin Çiftsüren’in “Maziye, Aşka, Sevgiliye” adlı şiir kitabı Lis Yayınları tarafından yayımlandı. Tanıtım bülteninden Annelerin masal olduğu diyarlardan gelen bir Ses’in diliyle bize derdini anlatan şair, halk hikâyelerinden mitolojiye, dini metinlerden edebî metinlerin kahramanlarına uzanan bir dünyadan görüntüleri harmanlayıp beğenimize sunuyor. Onun her şiirinin bir haritası var. O haritayı okumak bizi şiirinin odağına doğru yola … Read more

“Sais Çırakları” için bir okuma şekli | Takyedin Çiftsüren

Bir bilge, bir adama hayatı anlatmak için ders vermek ister. Kaşığın içine yumurta akını boşaltıp, kaşığı eline verir ve “Bahçeyi dolaş,” der. “Ama yumurtayı dökmeden yap bunu.” Adam, bahçeyi dolaşıp gelir. Bilge sorar: “Bahçede ne gördün?” Adam, “Hiçbir şey!” diye yanıt verir. Çünkü yumurtanın dökülmemesi için etrafı hiç izlememiştir. Onu bir daha gönderir, “Bahçeyi gez, … Read more

Babayı öldürmek ve “Kırmızı Saçlı Kadın” | Takyedin Çiftsüren

Orhan Pamuk, Nobel konuşmasının tam metni olan Babamın Bavulu’nda, babasının ölümümden iki yıl önce, bir gün aniden “Bavuluma bak, belki işine yarayan bir şeyler çıkar.” şeklindeki sözüne çok içerlenir. Bavulu bir süre açamadığından bahseder. Bunun nedenlerine değinir. Ona göre en önemli nedeni, babasının kendisi kadar edebiyata değer vermemesidir. Pamuk’un söylediği nedenlerin dışında bir neden daha … Read more

Huzursuz bir ağırlık: “Korku” | Takyedin Çiftsüren

Korku, Stefan Zweig‘in kısa roman ya da uzun öykü diyebileceğim güzel eserlerinden biri. Evli ve iki çocuğu olan bir burjuva kadını Irene ile piyanist Eluard arasındaki yasaklı ilişkinin yarattığı gerilim ve bu gerilimin kışkırttığı korku üzerinden yükselir. Sekiz yıldır evli olan Irene’nin burjuva hayatına hiç uymayan bir hayat yaşayan piyanistle ilişkinin ortaya çıkma riski hep … Read more

Kafka’nın zahiri: Gregor Samsa | Takyedin Çiftsüren

“İnsanlar hiç aldatmadı beni, ama mektuplar ele verdi hep; başkalarının yazdıkları değil, kendi yazdıklarım.” F. Kafka Gregor Samsa’nın Kafka’nın kendisi olmadığını söyleyecek biri şimdiye kadar çıkmadı (en azından benim takip ettiğim kadarıyla). Bu saatten sonra da çıkması pek mümkün görünmüyor. Biri çıkıp bunu dile getirecek olursa ne derecede gülünç bir duruma düşeceğini bilir. Bu bilme, … Read more

“Ağaçların Özel Hayatı” ya da yaşam köprüsü | Takyedin Çiftsüren

Romanlar biri eve gelmedi mi başlar, der anlatıcı. Bu roman da öyle. Ağaçların Özel Hayatı; evin kadını, Julián’nın eşi, Daniela’nın annesi olan Veronica’nın bir gece eve gelmesi gerektiği saatte eve gelmemesiyle başlar. Ama farkla: diğer romanlar, gelmeyenin peşinden giden, gelmeyeni getirmek için harekete geçen kahramanın eyleme geçişiyle başlar. Olayı aydınlatmak, eksikleri tamamlamak için çabalar, romanlarda … Read more

Lokman’ın şiiri ya da şiirin Lokman’ı | Takyedin Çiftsüren

İçinde yaşadığımız dünyanın daracık bir oda kıvamında olduğunu kimler söyledi, bilmiyorum. Bunu bir şiire dökmek, bir şiirin diline bırakmak Lokman’a da kalmış. Bu bir dillendirme derdinden ileri gelmiyor. Bu, içinde yaşadığı kuyunun farkında olma duygusundan, hissettiğini, gördüğünü dillendirmek zorunluluğundan geliyor. Şiire, acıya bulaşan kişinin olmazsa olmaz mecburiyetidir bu. Bir odanın içinden sesleniyor bize Lokman. Bütün … Read more

Charles Baudelaire’in “Apaçık Yüreğim”inde apaçık olan kadın düşmanlığı | Takyedin Çiftsüren

Baudelaire‘in kadına bakışını incelemekte kullandığım bu eserin, ne kadar doğru bir tercih olduğunu göstermek amacıyla Baudelaire’in bu esere verdiği önem ve yüklediği görevlere kısaca bakmamız gerekecek. Baudelaire, ilk defa annesine yazdığı bir mektupta andığı bu eserini, Julien Lemer’e yazdığı mektupta “her şeyden söz açan dehşetli bir yapıt” olarak tanımlar. Annesine yazdığı mektuplardan birinde Jaan-Jacques Rousseau’nun … Read more

İktidar meselesi ve özgürleşen özne olarak “Sıfır Noktasındaki Kadın” | Takyedin Çiftsüren

Reddedilmeyi asla kabullenemeyenlerin, reddedilmekle yüz yüze geldiklerinde reddedilmeyi bir yurtseverlik ve ülke meselesi seviyesine çıkartarak böylece bir kadını bertaraf etmek istemenin romanıdır “Sıfır Noktasındaki Kadın”. Sıfır Noktasındaki Kadın; erkeklerin her isteğine “evet diyen kadın profili” dışına çıkan kadınların hikâyesi. Erkek olmakla Erk Olma’yı bir gören, kendi kendine “Eğer erkeksen erk olacaksın” diyerek Erkliğini üzerinde yükseltebileceği … Read more

Selim Temo: “Terentius’u seveni de severiz”

Takyedin Çiftsüren, Selim Temo ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdi: O mu, bu mu? Niçin? O mu, bu mu? Niçin? Mesafe olarak uzak. Selim mi, Temo mu? Niçin? Temo. Yakın dostlarımın sesi. Şair mi, akademisyen mi? Niçin? Şair. Geçinmek için ihmal ediyorum. Baba olmak mı, oğul olmak mı zor? Niçin? Baba olmak. Öğrenilen bir şey. Sanatçı … Read more