51. Kütüphane Haftası

Mart 30, 2015

51. Kütüphane Haftası

TKDkutuphanehaftasi2015-internet-facebook01_facebook_kare copy51. Kütüphane Haftası nedeniyle Türk Kütüphaneciler Derneği Başkan Yardımcısı Aydın İleri, kütüphanelerin durumuna dair bir açıklama yayımladı:

“Yıl 2015, Kütüphane Haftası’nın 51. sini kutluyoruz. Kütüphanelerde kütüphanecilerin çalıştığı, okulların kütüphanelerle donatıldığı, kütüphanelerin okurlarla dolup taştığı,

Kütüphanecinin çalışma yaşamında yerini aktif olarak aldığı, kitapların sansürlenmediği, yasaklanmadığı, bir hafta dilemeyi çok isterdim.

Ülkemiz hala kütüphane yoksulu, mevcut kütüphanelerimiz personel ve materyal bakımından yetersiz. 

Kütüphanecilerin bayramı olan bu haftalarda elli yılı aşkın süredir sürekli aynı gündemleri konuşuyoruz. “23 Kasım 1964 tarihinde kutlanan birinci “Kütüphane Haftası”nda dönemin Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Abdülkadir Salgır tarafından “Kütüphaneler Kanunu”nun gerekliliği, açık bir şekilde ortaya koymuştu.”

51 yıldır değişen hiçbir şey yok. 51 yıldır siyaset kurumunun kütüphaneciliğe bakış açısı aynı. Kütüphaneciliğin bayram günleri olan Kütüphane Haftaları’nın 51 yıldır ana gündemi meslek yasası, kütüphanelerin yetersizliği, kütüphanecilerin istihdamı, özlük hakları vb. bu gündem ülkede uygulanan kültür politikaları/politikasızlığı nedeniyle sürüp gidecek gibi.

Yeni dönemde bu süreci değiştirecek olan biz kütüphanecileriz.

Kütüphanelerin örgütlü mücadelesi, birlikteliği “Teknik Kadro” sürecinde nasıl sonuç aldıysa, devamını getirmek kütüphanecilerin ellerinde.

Üç Kütüphaneye Bir Kütüphaneci Düşüyor.

Üniversite düzeyinde kütüphanecilik  eğitiminin 60. yılını geride bıraktığımız günlerde (Bilgi ve Belge Yönetimi) bölümlerimiz,  ülke çapında; 9 Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, 580 öğrenci kontenjanı ile kütüphaneci yetiştiriyor. Her yıl 500’e yakın mezun veriyor.  Mezun olan binlerce kütüphaneci adayı atanma umutları ile KPSS sınavlarına giriyor. Umutlarını bağladıkları atamaların en sonuncusunda Kasım 2014’te 4 kütüphaneci kadrosu açıklanınca kütüphaneciler olarak umutsuzluğa düştük.

Kütüphaneciler çalışma için kadro beklerken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı, 122’si kapalı olan, 1.118 halk kütüphanesinde sadece 353 kütüphanecilik/ bilgi ve belge yönetimi bölümü mezunu personel çalışıyor.

Üç kütüphaneye bir kütüphaneci, bir kütüphaneciye üç kütüphane düşüyor. Çalışan kütüphanecilerin büyük bir kısmı metropol şehirlerde ve bakanlığın merkezi teşkilatlarında çalıştırılıyor. Birçok ilimizde, bir kütüphaneci ile kütüphanecilik hizmeti veriliyor.

Bütçesiz, binasız, personelsiz üniversite kütüphaneleri

Ülkemizin üniversite kütüphanelerinde çalışan personelin %18 kütüphaneci. Bir çok kütüphanemizde bir kütüphaneci çalışırken, kütüphaneci çalıştırmayan vakıf üniversiteleri bulunuyor.

 Milli Eğitimde Kütüphanecinin Adı Yok.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında çağdaş eğitimin olmazsa olmazı okul kütüphanesi 2013 TÜİK verilerine göre sayısal olarak 27.449 belirtilmekte, gerçeklikte okul kütüphanelerinin adı var, kendisi yok denecek bir durumda.

4+4+4 eğitim modeline geçildiği süreçte, olduğu iddia edilen kütüphanelerin çoğu derslik yapılmak üzere sınıflara çevirildi. Sivil Toplum Kuruluşlarının ve bağışçıların desteği ile yapılan, ülke çapında sayısı 150’yi geçmeyen Z-Kütüphaneler ile Okul Kütüphaneleri açılsada bu çalışmalar Türkiye geneli okulları için bir anlam ifade etmemektedir. Özel eğitim kurumlarında çalışan kütüphanecileri saymazsak Milli Eğitim Bakanlığı kadrosunda çalışan kütüphaneci sayısı sıfırdır.

Yeni dönemde bakanlığın girişimleri ile  bu alana dair olumlu gelişmeler yaşansada kalıcı ve köklü çözümleri içermemektedir.

Önünde 2023 vizyonu olan hükümet, kütüphane politikası konusunda kendinden önceki hükümetlere benzer politikalar uygulamaktadır.

Son yapılan “Milli Eğitim Şurası”nda kütüphanelerden, kitaptan, okuma kültüründen hiç bahsedilmemiştir. 2015 yılında çocuklar kütüphanelerden, kitaptan, edebiyattan, sanattan yoksun yetişmekte. Çocuğun aileden sonra kitapla ilk buluşma yeri olan çağdaş eğitim kurumları kütüphanesiz, kütüphanecisiz. Bilgi kaynaklarına özgürce erişemeyen bir nesil yetişmekte.

Sevgili yazarımız Muzaffer İzgü’nün çok güzel bir sözü burada devreye girmeli “Çocuk okuru olmayan bir toplumun yetişkin okuru olmaz”.

Olmayan okul kütüphanelerinin yükü halk kütüphanelerine binmektedir. Halk kütüphanelerinin güncel durumu, personel, bina, bütçe ve koleksiyon açısından yetersiz. Kütüphanelerin mevcut çalışma saatleride kütüphanelerin kullanımı olumsuz etkilemekte.

Yeni dönemde yerel yönetimlerin kültür hizmetlerine verdiği önem artsada bu gelişmeler ülke geneline yayılacak kadar önemli bir gelişme kaydetmemektedir. İyi örneklerin olduğu belediyelerde, belediye başkanlarını ve belediyelerin kültür müdürlerinin vizyonlarıyla sınırlıdır.

EBLIDA (Kütüphane, Enformasyon ve Dokümantasyon Dernekleri Avrupa Bürosu) istatistiklerine göre; Almanya’da halk kütüphanesi sayısı 9550, Fransa’da 9400 Türkiye’de bu sayı 1.118’dir. Kütüphanelere kayıtlı kullanıcı sayısı bakımından da Türkiye Avrupa ortalamasının çok gerisindedir. Fransa’da kayıtlı kullanıcı sayısı 11.3 milyon, İngiltere’de ise 11.4 milyon iken, Türkiye’de halk kütüphanelerinde kayıtlı kullanıcı sayısı sadece 1 milyondur.

Rakamların dili Türkiye’de kütüphanelere ve kitaplara verilen değeri göstermektedir.

İnsanlık tarihi ile başat bir kurum olan, uğruna savaşlar yapılan kütüphane, toplumsal ilerlemenin, aydınlanmanın ve uygarlığın sembolü olmaya devam ediyor.

Kütüphanelerin kamuya para kazandırmayan kurumlar olması, kütüphanelerin yöneticiler tarafından bir yük gibi algılanması nedeniyle kütüphanecilik mesleğinin özü ıskalanıyor. Toplumun aydınlanması, bilgiye, edebiyata, sanat eserlerine yurttaşların eşit ve ücretsiz erişmesi, “yaşam boyu eğitim” hizmetinin kamusal yararı, kütüphanelerin toplumsal bir dinamik kurum olması öteleniyor.

Asgari bir ücret politikası yüzünden yoksulluk sınırı altında yaşayan, yoksullukla mücadele eden milyonlarca insanın olduğu ülkemizde bilginin, belgenin, teknolojinin bir toplum hizmeti olarak imkanlar dahilinde eşit olarak, toplumun her kesiminden, her yaştan insanına hizmet veren demokratik ve çoğulcu kurum olan “kütüphane kurumu” yok sayılıyor.

Bu sorunun çözümü kültür ve bilgi ve kütüphane politikasından geçmektedir.

Ülkemizin hâlâ bir “kütüphane yasası”“kütüphane politikası”, “kütüphane meslek tanımı” yok. Yazının başında verilen rakamların tümünün özünde yatan sorunun temel kaynaklarına buradan baktığımızda her şey daha açık ve net.

YIL 2015 KÜTÜPHANECİLERİN TALEPLERİ YİNE AYNI…

-Demokratik toplum yapısına uygun tüm yurttaşlara hizmet sunacak zenginlikte, nitelikte halk kütüphanesi hizmeti. Halk kütüphanelerinde kütüphaneci istihdamı.

-Nitelikli Bilimsel Üniversite Kütüphaneleri

-Çocukların uluslararası sözleşmelerle garanti altına alına kütüphane ve bilgiye eşit ve serbest erişim hakkı olan çocuk kütüphaneleri, gezici kütüphaneler.

-Çağdaş eğitimin temeli; okul kütüphaneleri. Okul kütüphanelerine kütüphaneci istihdamı.

-Engelliler için Engelsiz Kütüphaneler/Engelsiz Bilgiye Erişim Merkezleri.

-Kütüphanelerde kütüphanecilik/arşivcilik ve bilgi ve belge yönetimi bölümü mezunlarının yaşanabilir ücret politikalarıyla istihdam edilmesi.

-Güvenceli çalışma yaşamı.

-Eşit işe eşit ücret ve insanca yaşanılabilir bir ücret politikası.

-Mobbingsiz iş yaşamı.

-Kitapların yasaklanmadığı, sansürlenmediği, kütüphanelerin yakılmadığı, düşüncenin ve bilgiye erişimin her yurttaşa eşit ve özgür olduğu demokratik bir ülke.”

edebiyathaber.net (30 Mart 2015)

Yorum yapın